Tam da Türkiye'de kürtaj tartışmasının başladığı günlerde, 30 Mayıs günü, Guardian'da Olivia Crellin imzasıyla bir haber çıktı. "Kadınlar insan tabutu olmaya zorlanıyor" başlıklı haber, Guardian'ın düzenlediği "Uluslararası Kalkınma Gazeteciliği Yarışması" kapsamında yayımlanmıştı. Crellin, Şili'deki kürtaj yasağını ve kadınların bu yasakla ilgili deneyimlerini anlatıyordu.
"Santiago banliyölerinde bir bungalovun içinde hamileliğinin son demlerinde bir kadın, otlardan yapılmış bir yatak üzerinde uzanmış yatıyor. Üzerinde geceliği var, yüzü sakin. Şakaklarında birkaç damla gizlediği üzüntüyü gösteren ter birikmiş. Daha dikkatli bakıldığında yeşil bitkilerin belli bir ritüele göre dizildiğini, kereviz saplarının kadının vücudu etrafında bir hale şeklini aldığını görüyoruz. Kamera aşağı doğru indikçe çocuk bekleyen annenin vücudundan sıçrayan kan ekranı kaplıyor..."
Haberi böyle bir sahne anlatarak başlıyor Crellin. Sahne, Apio Verde isimli 2012 yapımı bir Şili filminden.
Apio Verde, İspanyolca yeşil kereviz -daha doğrusu kereviz sapı- anlamına geliyor. Kereviz sapı, kürtajın her koşulda kendilerine yasak olduğu Şilili kadınların çocuk düşürmek için sıkça kullandığı araçlardan biri.
Apio Verde, kanser hastası olduğu için doğurmanın kendi sağlığını tehdit edeceği söylenen, üzerine fetüsün de sakat olduğunu öğrenen ve 2010 yılında kürtaj hakkını elde edebilmek için çaba sarf eden fakat yine de kürtaj olma izni alamayan Claudia Pizarro'nun gerçek öyküsünü anlatıyor.
Ancak Pizarro'nun çabaları nafile, Şilili kadınlar için bu koşullar bile kürtaj hakkı anlamına gelmiyor. Pizarro, o dönemde devleti kandırmaya çalışmakla suçlanmış ve doğumundan 1 saat 15 dakika sonra sahip olduğu deformasyon sebebiyle ölen kız bebeği dünyaya getirmek zorunda bırakılmıştı.
Şili, dünyada kürtajın her koşulda yasak olduğu beş ülkeden biri olma özelliği taşıyor. Tecavüz ve sakat fetüs durumunda bile kürtaja izin yok. Kadının hayatının hamilelikten kaynaklanan bir sebepten tehlikede olduğu durumlarda yapılan "terapik kürtaj" bile yasak.
Apio Verde'nin yönetmeni Franscec Morales filmi hakkında "Bu bir kurgu değil, psikolojik bir gerçek," diyor. Film Nisan ayında Şili'de gösterildi ancak henüz sinemalarda gösterilmeye başlanmadı.
Anne ölümlerinin üçüncü sebebi
Crellin'in haberinde Karen Espindola adlı Şilili bir kadın, "Kadınlar gerçekten 'insan tabutu' olduklarını hissediyorlar. Biz gelecekteki çocuğumuzun yatak odasını değil, cenazesini hazırlamak zorunda olan kadınlarız," diyor. Espindola, 2008 yılında bebeğinin ölümcül bir hastalıkla doğacağını öğreniyor. Bebeğinin gün geçtikçe yavaş yavaş öldüğünü izlemek istemeyen ve kürtaj olmak Espindola, bunun için izin alamıyor. 2009 başlarında doğurduğu oğlu Osvaldito'yu iki yıl sonra kaybediyor. O günden beri bu yasanın değişmesi için mücadele ediyor.
Konuyla ilgili yaşanan en son tartışmada Şili'nin sağlık bakanı Jaime Mañalich, kayıtsız şartsız kürtaj yasağını bir nebze gevşetme konusuna muhalefet olmasını sosyal sağlık sigortalarının ve devletin sağlık hizmetlerinin masraflarının çok yüksek olması ile açıklıyor. Mañalich'e göre (Latin Amerika'nın en gelişmiş ülkesi olarak gösterilen) Şili'nin kürtajı bir sosyal sağlık hizmeti olarak sunacak ekonomik gücü yok.
Oysa Pan-Amerika Sağlık Organizasyonu'nın raporu gösteriyor ki kürtaj, yasadışı olmasına rağmen, Şili'de 2000 ile 2002 yılları arasında anne ölümlerinin üçüncü sebebi.
Şili'nin ilk kadın devlet başkanı olan sosyalist Michele Bachelet, şimdi de 2011'de kurulan Birleşmiş Milletler (BM) Kadın'ı yönetiyor. Kendisi 2006 yılında ertesi gün haplarının yasallaşması için çaba sarf etmiş ve başarılı olmuştu, ancak kürtaj konusunu gündeme bile getirememişti. "Şili'de Kürtaj" adlı kitabın yazarı olan Claudia Lagos Lira ise ülkedeki durumu siyasetçilerin Katolik Kilisesi'nin tepkisini almaya korkmasına bağlıyor. Şili, dünyada Hristiyan nüfusun en yoğun olduğu ülkelerden biri; nüfusun yüzde 88'i Katolik ya da Evanjelist. Ertesi gün hapı yasallaşmış olmasına rağmen pek çok eczacı hala bu hapları depolamaktan kaçınıyor. Şili'de düzenlenen en son AIDS kampanyasında ise prezervatif kelimesine yer bile verilmedi. Kürtajdan öte, doğum kontrol yöntemleri bile hala büyük bir tabu.
Şili'de sosyal eşitsizlik de çok önemli bir etken. Ekonomik durumu iyi olan kadınlar kürtaj için başka ülkelere gidebiliyor ya da pahalı ve güvenli düşük hapları kullanarak hamileliklerini sonlandırabiliyorlar. Oysa bu fırsata sahip olmayanlar kendilerine işkence ederek, kimi zaman da kendilerini zehirleyerek istenmeyen hamilelikleri sonlandırmaya çalışıyorlar; düşük yapmak için sivri objeler, en çok da yün şişi ve kereviz sapı kullanıyorlar. Çocuğunun anormal özelliklerle doğacağını öğrenen kadınlar herhangi bir destek görmemenin yanında inanılmaz bir korku içinde yaşıyorlar. İstenmeyen hamilelikleri kendi kendilerine sonlandırmaya çalışan ancak sonunda hastaneye kaldırılan kadınlar doktorlara bile güvenemiyor. Kadının kendine kürtaj uygulamaya çalıştığını anlayan pek çok doktor bu kadınları adalete teslim ediyor. Bu suçun cezası ise beş yıl hapisten başlıyor.
Daha geçen hafta ise 200 kadın sivil toplum kuruluşundan oluşan ve Brezilya'da gerçekleşen Rio+20 toplantısına katılmış olan The Women's Major Group (WMG), kazanılmış üreme sağlığı haklarının yeni sonuç bildirgesinde tanınmasına tepki olarak bir basın açıklaması yayımladı. Açıklamada WMG şöyle demişti:
"Sürdürülebilir kalkınma ve üreme sağlığı hakları arasında ilişki Agenda 21'de ve ardından 1994 Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD) Eylem Planı'nda tanınmış ve onaylanmıştı. Rio+20 Konferansı'nın çift yönlü değil çok yönlü olacağı düşünüldüğünde 20 yıl önce tanınmasını sağladığımız ve kazandığımız üreme sağlığı haklarımızın yeniden müzakere edilip sonuç dokümanında yeniden onaylanmaması kabul edilemez."
Birleşmiş Milletler'in düzenlediği Rio+20 Konferansında bile durum böyleyken erkek egemen kültürün ve anlayışın hâkim olduğu dünya anlayışının değişmesi konusunda karamsar olmak çok kolay. Kadınların yirminci yüzyılda elde ettiği haklarını korumak ve geri kaptırmamak için fazlasıyla büyük bir çaba sarf ettiği günümüzde, hala kürtajı ve doğum kontrol hakkını tartışabiliyoruz. Biz tartıştıkça da bu kavramların sorgulanabilirliği meşrulaşıyor.
Şilili kadınlar "bizim gerçeğimiz bu," diyorlar. Doğurduktan hemen sonra gömmesi gerekeceğini bildiği çocukları doğurmak zorunda kalan kadınların ve ertesi gün hapı gibi doğum kontrol yöntemlerini karşılamaya gücü yetmeyen genç kızların trajedisi, onların gerçeği.
Her yıl yasadışı yollarla kürtaj olmaya çalışan 40 bin Şilili kadının akıbeti ne olacak?
Peki Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın "Kürtaj yaptırmak isteyen kadınlar, belli ölçüleri olmak kaydıyla güvenli bir şekilde buna erişebilecekler" açıklamasında kast ettiği belli ölçülere sahip olamayan kadınların akıbeti ne olacak? (EK/AS)
* Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.