21 Mart'ta Diyarbakır'daki Newroz kutlamalarına katılmak için Malatya’daki evinden ayrılmıştı. 23 yaşında bir konservatuar öğrencisiydi, Kemal Kurkut. Yüz binlerin barış taleplerine o da ortak olmak istemişti. Annesinin "Oğlum, Kemal'im! Korkuyorum, gitme" uyarılarını dinlememiş, sabahı bile beklemeden ve herkes uyuyorken pencereden atlayarak evinden ayrılmıştı.
Newroz alanında polisin onur kırıcı dayatmasını, gömleğini çıkarttıktan sonra, "daha ne istiyorsunuz, üzerimde bomba yok" diyerek geri çevirmiş, Kemal. Polis, "pantolonunu da çıkart" şeklinde baskı yapınca, girdiği bir kasap dükkanından aldığı bıçağı boğazına dayayarak, "yeter artık, üzerime gelmeyin" diyerek isyan ediyor. Bu gelişmenin ardından grup amirlerinin "ateş etmeyin" uyarısını dikkate almayan bir polis, silahıyla kendisine iki metre mesafede duran Kemal'i sırtından vuruyor. Aldığı kurşun yarasıyla biraz ilerledikten sonra yere atıyor kendisini. Kurşun sıkan polis, öldürücü yerinden yakalamış ve Kemal çömeldiği o yerde can vermişti.
Sekiz karelik zulüm
Dihaber’den Gazeteci Abdurrahman Gök’ün olay sırasında çektiği sekiz kare fotoğrafı ortaya çıkmamış olsaydı, herkes Diyarbakır Valisi'nin “canlı bomba olma şüphesi" ile vurulduğu açıklamasına inanacaktı. Gök’ün çektiği fotoğraflarda Kurkut, yarı çıplak bir şekilde polis noktasından öne doğru koşuyor ve o sırada polisin arkadan Kurkut’a ateş açtığı kare kare görülüyordu.
Gözyaşlarımız birbirine değiyor
Kemal'in öldürülmesinin ardından 40 gün geçti. 40 lokması için 30 Nisan'da ailesiyle, dostlarıyla birlikte olmak için sabahın ilk uçağıyla Malatya'daydım. Battalgazi'deki evine vardığımda evin önü kalabalıktı. Kemal'in ağabeyleri Ferhat ve Cihan karşıladı bizi. Daha sonra aramıza Diyarbakır'dan gelen Osman Baydemir başkanlığında HDP heyeti katıldı. Hep birlikte Anne Secan Kurkut'un bulunduğu ve köy kadınlarının doldurduğu evin diğer avlusuna geçiyoruz. Bizi gören Secan Anne, ağıtlar yakmaya başlıyor. Sarılıyoruz, bu yüreği yangın kadına. İnliyor adeta ve yüreğinden kopan ağıtlarla, "Ferhat, Kemal'im için söyle" diyor. Başak Demirtaş sarılıyor ve Edirne Cezaevinde rehin tutulan eşi Selahattin Demirtaş'ın selamını kulağına fısıldıyor. Ardından yaralı annenin talebini "Daye daye daye, bekesamı daye" diyerek karşılıyorum. Gözyaşlarımız sel olup akıyor...
Ardından Kema'lin mezarına yürüyoruz. Arkadaşları, Kemal'in mezarını kemanı, gitarı ve bağlamasıyla süslemişti. Anne Secan Kurkut bu kez oğlunun mezarının başında ağıt yakmayı sürdürdü. "Oğlum bir melekti, Kemal'im hadi kalk, kahvaltını hazırladım, kalk diyorum sana" diyerek haykırmaya devam etti.
Kemal'in hikayesi
Eve döndüğümüzde Kemal'in hayallerini yaşadığı odasına geçiyoruz. Odasının duvarlarında Kemal'in hayallerini yansıtan müzik enstrümanları asılıydı. Ağabeyleri, Alevi dedesi, Kemal'in vurulduğu anın en önemli tanığı Gazeteci Abdurrahman Gök, dayıları ve annesiyle. Ağabeyi Ferhat'a Kemal'in nasıl biri olduğunu anlatmasını istiyorum.
24 Ocak 1994 tarihinde Malatya’da doğmuş. Ailesi Adıyaman’ın Gökçay (Qarik) köyünden maddi imkansızlık ve işsizlikten dolayı Malatya’ya göç etmek zorunda kalmış. Baba birçok işte çalışmış. Malatya’nın değişik yerlerinde kalıp en son Battalgazi’nin Dolamantepe Mahallesi’ne yerleşmişler. Yerleştikten kısa bir süre sonra babası akciğer kanserine yakalanır ve Kemal henüz beş yaşındayken babasını kaybeder. Annesi kayısı bahçelerinde, fabrikada, domates, biber bahçelerinde çalışarak dört çocuğunu büyütmeye çalışmış. Babasının vefatından sonra Kemal okula başlamış. Annesi ona babasızlığı hissettirmeden hem anne, hem baba rolünü oynamaya çalışmış; maddi imkansızlıklarla okutmaya çalışmış. Kemal’in okuma sürecinde Ercan ağabeyi üniversitedeyken gözaltına alınmış. Dört buçuk ay tutuklu kalmış. Ercan ailenin en büyüğü olduğu için ve Kemal daha küçük olduğundan, bu durum da onu etkilemiş.
Kemal lise 2’ye kadar okumaya devam etmiş. Burada eğitim hayatına ara vererek Cihan ağabeyi ile demir kaynağı işine başlıyorlar. Ve iki yıl bu işte çalıştıktan sonra tekrar okumak istediğini söyleyince ağabeylerinin desteklemesi ile birlikte açıktan liseyi başarılı bir şekilde bitirmiş.
Ferhat ağabeyinin yanına, Batman’a giderek burada dershaneye başlıyor. İstediği puanı alamayınca annesinin yanında, Malatya’da eğitim hayatına devam etmiş. Bu süreçte müzik alanında hazırlanmak isteyince yine ailenin desteğini almış. 2015 yılında İnönü Üniversitesi’nde müzik bölümünü kazanıyor. Klasik müzik ve Metin Kemal Kahraman’ın kemancısından çok etkilendiği için keman alanında kendini geliştirmek istemiş.
Gezi ve 10 Ekim süreci
Kemal, Cihan ağabeyi ile kaynak işi yaparken Ercan ağabeyinin yanına, İstanbul’a çalışmaya gitmiş. 6 ay burada çalışırken Gezi Olayları sürecini de yaşıyor. Orada birkaç eyleme de katılıyor. Gezi Olayları onun tekrar eğitim sürecine dönmesinde etkili oluyor. Üniversiteye gitme isteği Gezi süreciyle başlıyor.
10 Ekim Barış Mitingi’ne katılmak için Malatya’da bir grupla beraber yola çıkmış, Kemal. "Patlamadan birkaç dakika ile fiziken kurtuldu ama bu katliam Kemal'in ruhunda büyük yaralar açtı" diyor, Ferhat. İkinci sınıfın birinci döneminde ağabeyi Ferhat’ın Batman’da açığa alınması da Kemal'i psikolojik olarak olumsuz etkilemiş. Kısa süreli bir tedavi süreci de yaşamış. Ailenin desteği ile kendisini toparlıyor. İkinci dönem derslerine yoğunlaşmış ve üniversiteye severek gidip gelmeye başlamış.
"Kemal çocuk ruhlu, hayat dolu bir gençti. Çevresiyle çok iyi geçinen huzurlu biriydi. Son yıllarda yaşanan olaylar onun biraz içine kapanmasına sebep oldu. Müzik alanında kendisini geliştirip dünyayı gezmek gibi bir hayali vardı. Çok kızmayan, yüksek sesle dahi konuşmayan bir çocuktu. En sevdiği şey, ailesiyle birlikte olmaktı. Ağabeyleri yan yana gelince içi içine sığmazdı. Yeğenlerini çok severdi" derken gözleri doluyor Ferhat'ın.
Ve Newroz...
Newroz günü ailesinden habersiz Diyarbakır’a gidiyor. Saat 10.50’de Diyarbakır Emniyeti ağabeyi Ferhat'ı aramış, Kemal’in adli bir olaya karıştığını söyleyerek Diyarbakır’a gelmesini istemiş. 15 dakika sonra tekrar arayarak "gelmesine gerek kalmadığını" söylemişler. Ağabeyi sabah servis edilen fotoğraftaki pantolon ve ayakkabısından Kemal’in olabileceği şüphesiyle emniyeti arıyor. Görüşüyor da. Ama emniyet tarafından öldürüldüğüne dair bir bilgi verilmemiş.
Ağabeyi Ferhat, Batman’dan Diyarbakır’a giderek Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğünde saat 5.20’de tekrar kardeşini soruyor. Yine burada olmadığı söyleniyor. Valilikten çıkan haberi hatırlatıp Kemal olabileceğini söyleyince, başka bir yeri arayan polis onun Kemal olduğunu söylemiş. Cenazenin de Malatya’ya gönderildiğini ekleyerek. Hangi hastaneye gönderildiği dahi söylenmiyor. Malatya’daki ağabeyi ve annesi Adli Tıp'a giderek cenazenin orada olduğunu öğrenmiş.
22 Mart’ta Battalgazi Belediyesi'nin suyu kesmesi, tabut ve cenaze aracı vermemesi gibi bin bir zorluğun yanı sıra, babasının mezarının yanı sit alanı olduğu gerekçesiyle Kemal başka bir mezarlığa defnediliyor.
Aile, iki gün sonra savcılığa suç duyurusunda bulunuyor ve bu arada yayın yasağı getirildiğini öğreniyorlar. "Polisler gözaltına alınıp serbest bırakıldı. Dosyaya gizlilik kararı konuldu. Bu yüzden şu anda dosyanın akıbeti ile ilgili hiçbir bilgiye avukatlarımız dahi sahip olamıyor. Hukuki anlamda Kemal’i vuran polislerin ceza alması için bu davanın takipçisi olacağız. Gizlilik kararı, hukuken bir şey çıkmayacağı bizi tedirgin ediyor. Bu da ayrıca bizi yaralayan bir konu" diyor Ferhat.
Peşini bırakmayacağız
Görüşmemizin son bulmasıyla birlikte ayrılma vakti geldi çattı. Herkesle tek tek kucaklaşıyoruz. Anneye sarılıyorum ve en kısa zamanda yine burada olacağımı söylüyorum. İçeride ve dışarıda bekleyen insanların gözleri yaşlı. "Kemal hepimizin canı, kardeşidir. Bu cinayeti hepimiz gördük ve faillerinin peşini bırakmayacağız" diyerek ayrılıyorum oradan. (FT/BK)