Yaşar Kemal, 1944-1945 yılları arasında, Kayseri’de askerlik yaptı. Kayserili İşadamı Faruk Molu’nun Yukarı Talas’taki evinde bulunan kütüphanesini kullandı. Gazeteci Mustafa Gümüşkaynak ile sıkı bir dostluk kurdu. Gazeteci Mahmut Sabah ile sevdalısı olduğu Döner Kümbet’i* ziyaret etti.
"Böyle bir adamla nasıl bir araya geliyorsun?"
1928 doğumlu, Kayserili işadamı Faruk Molu, Yaşar Kemal’in, edebiyat aşkına edindiği dostlardan biri. “Yaşar Kemal ile edebiyat dolu güzel bir yaz geçirdik” diyen Faruk Molu, 1967 yılında kapatılan Talas Amerikan Hastanesi’nin bahçesinde tenis oynarken tanışır Yaşar Kemal ile.
Molu, tanışmalarını şöyle anlatıyor:
“Yaşar Kemal, Talas’ta Yukarı Mahalle’de Kolej’in eski hastanesinde** askerliğini yapıyordu, ben de oraya tenis oynamaya falan giderdim. Üzerinde çok pejmürde bir asker kıyafeti vardı; bir gözü de akmışı... Hatta, bu görünüşünden dolayı bana, ‘Böyle bir adamla sen nasıl bir araya geliyorsun?’ dediler. Ama adam baktım derya gibi… O zamanlar ünlü değildi ve şiire çok önem veriyordu, ben o bahçede insanlık dolu bir insanla karşılaştım, hiçbir negatif yönü yoktu, hep gülen bir adamdı, hayatımda karşılaştığım en olumlu insanlardan biriydi.”
Kütüphanede askerlik
* Faruk Molu, kızı ve torunlarıyla birlikte.
Faruk Molu, çevresinden gördüğü, “Böyle bir adamla nasıl konuşuyorsun” şeklindeki tepkilere rağmen, Yaşar Kemal’in edebiyat bilgisine hayran kalmış, hatta Yukarı Talas’taki evinde bulunan kütüphanenin anahtarını kendisine vermiş. Molu, o kütüphanedeki ‘edebiyat dolu günleri’ şöyle aktarır:
“Talas’ta bir kütüphanemiz vardı, orada buluşur, birlikte okumalar yapardık. Okuduklarımız üzerine tartışırdık; çok güzel edebiyat dolu günler geçirdik. Sonra ben ona anahtarı verdim, askerlik süresi boyunca oraya geldi, gitti. Kitap alır, analiz ederdi.”
Faruk Molu, Yaşar Kemal ile Kayseri yıllarından sonra, kendisi Teşvikiye’de yaşadığı dönemde görüşür.Bir gün kapı çalar ve Yaşar Kemal kapıdan içeri girer…
Molu, görüşmelerini şöyle özetler:
“İstanbul’da Teşvikiye’de bir apartmanda oturuyorduk, bir gün kapı çalındı, baktım Yaşar Kemal. Yanlış anımsamıyorsam 1948-49 yılları arasındaydı. O zaman, bir havagazı şirketinde sayaç okuyordu. O zaman bana, ‘Benim elimden tutuyorlar’ diye anlatmıştı, sanırım karısı Tilda’nın çevresinin ona katkısı olmuştu. Sonra da hiç yüz yüze görüşemedik. İyi bir gazeteci ve yazar oldu ama bizim nazarımızda çok değerli ve iyi yürekli bir insandı. Daha sonra ağabeyim Sait Molu’nun cenazesine (29 Temmuz 2014) çelenk gönderdi, ben de kendisine bir teşekkür mektubu yolladım. Yalnız, ağabeyimin yaşadığı zamanlarda, Bodrum’da karşılaşmışlar. Ağabeyimin bana anlattığına göre, Yaşar Kemal, bizi ve ailemizi bütün detayları ile anlatmış ve İnce Memed’in bazı bölümlerini ailemizin yaşantısından yola çıkarak yazmış.”
"Kürt asıllıydı..."
Molu, “Kendisi Kürt asıllıydı ama Toroslar’da yaşayan Türk hikayelerini anlatıyordu” dediği Yaşar Kemal’e daha sonra mektup da yazar: “Orhan Pamuk ödül aldığında ona telgraf çektim ve ‘Bu adam senin tırnağın olamaz’ dedim. Ama cevap vermedi, herhalde eline geçmedi. Sonra da geçen senelerde mektup yazdım ama ona da cevap vermedi.”
"Kayseri’de kim komünist?"
Yaşar Kemal’in askerlik yıllarında edindiği bir diğer dostu da, o yıllarda Cumhuriyet gazetesinin Kayseri muhabirliğini yapan ve yerel Ülker gazetesinde çalışan Gazeteci Mustafa Gümüşkaynak’tır. Şu anda hayatta olmayan Gümüşkaynak’ın büyük oğlu Fatih Gümüşkaynak, Yaşar Kemal ile babasının tanışmalarını şöyle anlatır:
“Yaşar Kemal askerliğini Kayseri’de yaparken, “Kayseri’de kim komünist?” diye sorunca, babamın ismini vermişler. Halbuki, ne komünisti… Kayseri’de bir avukat vardı, o bana babamın bu yolda ilerlemesinin nedeninin Yaşar Kemal’le dostluğu olduğunu söylemişti.”
Fatih Gümüşkaynak, Yaşar Kemal’in el yazısı ile babasına gönderdiği mektubu hala saklar. O mektupta şu ifadelere yer vermişti Yaşar Kemal:
“Sevgilim Mustafam, seni ne kadar özlediğimi bilemezsin. Ben iyiyim, daha çalışıyorum, yazıyorum. Gözlerinden öperim, hane halkına selam.
Yaşar Kemal 17.3.1987 – İstanbul”
"Öpülmez mi, bu benim taşım…"
1956’ya gelindiğinde ise, bu kez Mustafa Gümüşkaynak ile aynı gazetede (Yeni Kayseri Gazetesi) çalışan gazeteci Mahmut Sabah, Yaşar Kemal ile tanışma şerefine nail olacaktır. O yıllarda Cumhuriyet gazetesinde röportaj yazıları yazan Yaşar Kemal, Doğu Anadolu’dan bir röportaj çalışmasından dönerken, Mustafa Gümüşkaynak’ı ziyaret etmek üzere Kayseri’ye gelir. Gazetenin kapısından içeri girer ve 17 yaşındaki henüz gazeteciliğe başlamış olan Mahmut Sabah ile karşılaşır.
Mahmut Sabah, ilk karşılaşmalarına dair şunları söyler:
“1956 yazı… Bir sabah Yeni Kayseri’nin kapısından Yaşar Kemal girdi içeri. Yalnızdım büroda. ‘Merhaba Delikanlı’ dedi. Mustafa Gümüşkaynak’ı sordu. Karşılayıp elini sıktım. Oturması için yer gösterdim. Cumhuriyet’teki röportajlarından tanıyordum onu. Gümüşkaynak Cumhuriyet’in Kayseri muhabiri idi. Trenden inmiş o sabah. Röportaj için Güneydoğu’ya gidiyormuş. Kayseri’den geçerken mola verip, hem şehri görmek hem de Gümüşkaynak’ı ziyaret etmek istemiş…
‘Mustafa Abi izinli, tatil için Samsun’a gitti.’ dedim. ’Talihsizlik…’ diye söylendi. Sohbet ettik bir süre. ‘Beni Döner Kümbet’e götürür müsün?’ diye sordu. ‘Tabii, hayhay…’ diyerek taksi çağırmak istedim, karşı çıktı. Cumhuriyet Meydanı’na yürüdük birlikte. “Kümbet uzak, yormayalım sizi, bari paytonla gidelim.” diyecek oldum yürümekte ısrar etti. Saat Kulesi’nin önünden Talas Caddesi’ne yöneldik.
İri cüsseli, uzun boyluydu. Yazlık ayakkabı, keten pantolon, kısa kolu gömlek vardı üstünde. Güler yüzlüydü. Gürül gürüldü sesi… “Döner Kümbet’in yerini biliyorum. Askerliğimi Kayseri’de yaptım. Niyetim hem genç bir meslektaşımla yürüyerek sohbet etmek, hem de yol yorgunluğumu üzerimden atmaktı.” dedi.
Döner Kümbet taş yığma eski evlerin arasındaydı. Bakımsızdı. Çoğu zaman çer çöp içinde yüzer, kimse umursamazdı. Kümbeti kuşatan eski evlerin Talas Caddesi’ne açılan boşluğunda, tarihi yapı birden karşısına çıkınca, çocuklar gibi sevindi. Kalakaldı olduğu yerde, seyretti bir süre Selçuklu şaheseri o yapıyı. Sonra, iki yandan merdivenle çıkılan kapıya yürüdü, basamakları çıktı hızla. Kollarını yana açtı. Kucakladı, öptü silindirik taş yapıyı, koklarcasına…
Gençtim, meslekte yeni sayılırdım. Sarılıp duvarı, taşı öpmesi, garip gelmişti bana. Merakımı gidermek için, “Niye öptünüz?” diye sordum. İlginçti cevabı:
“O benim taşım… Anadolumun taşı. Sevdiğim için öpüyor, saydığım için kucaklıyorum…”
Evet… Mehmet Türker’in deyişi ile sapına kadar ‘Kürt, sapına kadar ‘Türk’tü, Yaşar Kemal… Bilmem, başka söz gerek var mı?”
"Bizim Mustafa, ince çocuktur…"
Nitekim, Yaşar Kemal, 1957 yılında basımı yapılan ‘Peri Bacaları’ kitabında hem Mustafa Gümüşkaynak’tan hem de Döner Kümbet sevgisinden şöyle söz eder:
“Bizim Mustafa Gümüşkaynak var Kayseri’de, ince çocuktur. Kayseri’ye her gelişimde Mustafa beni ilkin Döner Kümbet’e götürür. Ben Kayseri’de ilkin Döner Kümbet’i görmek isterim. Bunda da öyle oldu, Döner Kümbet’i görüp de büyülenmemek imkansız. Mustafa doğma büyüme Kayserili olduğu halde, binlerce kere Döner’i görüp tattığı halde, o da her görüşünde büyülenir. Mustafa bana her gidişimde Döner’in efsanesini de anlatır. Bilir ki isterim. Yahut da hoşuna gider efsaneyi anlatmak.” (SK/HK)
* Döner Kümbet, Kayseri'de 1276 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın kızı Şah Cihan Hatun için yaptırıldı. 1980 yılında koruma altına alındı. Türbenin bitkisel ve geometrik motiflerle süslü 12 yüzü bulunur. Adı hakkında anlatılan binanın zamanla döndüğü efsanesinden gelir.
** Molu’nun hatırladığına göre Yaşar Kemal, Amerikan Hastanesi’nde bir başka rivayete göre de Zincidere Komando Tugayı’nda yapmıştır. Ancak, doğru bilgi Yaşar Kemal’in Aşağı Talas’ta Astsubay Hazırlama Okulu’nda askerlik yaptığı şeklindedir.