Hele çelişik görünen veya kendi içinde 'çok tutarlı' biriyle görüşmek, destek aramak nafile bir çabadan öteye pek geçmez. Söylemi farklı icraatı farklı birine denk gelme talihsizliğidir bu. Kayıpların Anneleri iseniz, Plaza de Mayo meydanında toplanan annelerseniz daha da zordur durumunuz, siz yaklaştıkça Papa kaçar. Çocuklarının durumunu öğrenmek, adaleti sağlamak amacıyla yılmaz bir savaş veren Arjantinli anneler Papa'yla görüşmek isterler. Zorlu bir yoldur bu ve istenen sonucu alamazlar ne yazık ki...
Papa 1978'de yeni seçilmiştir. Halka açık toplantılarda ortadan yürüyerek kimine dokunur, kiminin verdiği hediyeleri alır. Herkes ona haç veya dini kartlar gibi şeyler verirken bir kayıp annesi, Maria Del Rosario çocuğu Azucena'nın bir fotoğrafını vermek ister bir yararı olur, kayıplar için harekete geçer umuduyla. "Fotoğrafı ona vermek için elimi uzatınca parmaklarını kapattı ve fotoğrafı almak istemedi" der Rosairo, Kayıp Anneleri kitabında. (Yazan: Jo Fisher, Çiviyazıları yayınları, Temmuz 1988,İstanbul)
Anneler yılmaz elbette bu kez Brezilya'da görüşme girişiminde bulunacaklardır. Laura de Rivelli bu buluşmayı şöyle anlatıyor:
"Papa'yla konuşmayı başardık. Görüşme için randevu almak çok zor oldu. En sonunda başrahip ayarladı. Başlangıçta başrahibe, Papa'nın yalnızca birimizle görüşeceği söylenmişti ve başrahibi onlarla tartışırken görmüştüm. 'Todas, Todas! (Hepsi, hepsi!) diyerek masaya vurdu ve sonuçta Papa hepimizi kabul etti. Bizimle özel bir yerde görüştü. Orada hiçbir gazetecinin bulunmamasını ve fotoğraf çekilmemesini istedi. Hepimizi takdis etti ve söylediklerimiz konusunda çok ilgili görünüyordu. Kendisine inanmamızı istedi ve çocuklarımızın bazılarının döneceğini bildiğini söyledi.'Bazıları' dedi. Ve kendi kendimize sorduk, bunu nasıl bilebiliriz ki? Üzücü gerçek şuydu ki, hiçbiri geri dönmedi!"
Öyledir iktidar odakları dönecek derler, ama kimse dönemez. Çoktan kaybedilmişler ve Arjantin'de Cunta döneminde çok yaygın olarak kullanılan, boynuna taş bağlayıp helikopterden suya atmak katliamına uğramışlardır.
Kaybedilenler sorununun siyasi bir sorun olduğuna ve siyasi çözüm gerektirdiğine inanır anneler. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinden hiçbir zaman vazgeçmezler. Gerçekten 'milli', ulusal olanı kendilerine ait bir gazetede, tüm dünyanın gözüne sokarcasına şöyle haykırırlar:
"Bizim için 'milli'nin ne olduğunu bir kez daha açıklamak gerekiyor. Gerçekten milli olan, halkın çıkarları için ülke refahını yükseltmektir; yeterli bir ücret almaktır, yeterli bir gıda almaktır, bir ev sahibi olmaktır; çocuklarımızı eğitebilmektir, sağlık güvencesine kavuşmaktır, entelektüel ve teknik kapasitemizi geliştirmektir, kendi kültürüne ve düşünce özgürlüğüne sahip olmaktır; doğal felaket bölgelerine kamyonlarla, uçaklarla, botlarla asker ve malzeme taşıyan, halka verimli ve hızlı bir şekilde çalışan silahlı kuvvetlere sahip olmaktır; özgürlüğü koruyan ve bütün vatandaşlara saygıyla yaklaşan bir polis gücüne sahip olmaktır; adaleti güvenceye alan hakimlere sahip olmaktır; özgürce kullanılabilen hak ve yükümlülüklere sahip olmaktır; kısacası yaşam hakkına sahip olmaktır, ama onurlu bir yaşam hakkına..."
Kim bu sözlerin altına imza atmaz ki!
Bir palamo, güvercin havalansa, onları görebilirsiniz. Onlar, Kayıpların Anneleri'dir, Büyükanneleri'dir. Onlar kaybedilen ve bir daha geriye dönemeyenlerdir. (SK/TK)