Kamuoyunda "Kayıp Trilyon" davası olarak bilinen dava ile ilgili olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında yapılan soruşturma sonunda takipsizlik kararı verildi. Daha doğrusu verilmiş. Haber oldu ve böylece durumu basından öğrendik. Bu karara Maliye Bakanlığı itiraz etmemiş. Zarar gören ve hazinenin zarara uğratılmaması için daha önce hukuk davası açan, ceza davasında "katılan" olan Bakanlık nedense takipsizlik kararına itiraz etmemiş(!?). Ama takipsizlik kararının kaldırılarak Abdullah Gül hakkında ceza davası açılması için itiraz eden Cahit Nalbantoğlu'nun takipsizlik kararına itirazını Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, "hukuki" ve "haklı" gördü. Takipsizlik kararını kaldırdı. Sincan Birinci Ağır Ceza Mahkemesi "Abdullah Gül hakkında iddianame düzenlenmeli ve yargılanmalı" diyor...
Öncelikle herkesin üzerinde konuştuğu Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi kararını olduğu gibi bilginize sunmakta büyük yarar var. Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 15.05.2009 tarih ve 2009/702 Değişik İş Karar Nolu Başkan Osman Kaçmaz tarafından verilmiş olan karar aynen şöyle:
"Ankara C. Başsavcılığının 02.06.2008 tarih ve 2008/1242 Basın Soruşturma 2008/658 Basın Karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara itiraz eden Cahit Nalbantoğlu itiraz etmekle bu konuda C.Savcısının yazılı görüşü de alındıktan sonra evrak ve ekleri tetkik edildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İtiraz üzerine Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar evraklarının yapılan incelemesinde; şüpheli Abdullah GÜL hakkında "özel evrakta sahtecilik ve 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununa Aykırılık" suçundan dolayı soruşturma açıldığı, soruşturma sonunda Ankara C. Başsavcılığınca takibata yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
Başkanlığımızın talebi doğrultusunda; suçtan doğrudan zarar gören Maliye Bakanlığı'nın, Ankara C.Başsavcılığı'nca tebligat çıkartılarak takipsizlik kararın tebliği edildiği, ancak; bu karara Maliye Bakanlığı'nın itiraz etmediği anlaşılmıştır. Diğer itiraz eden Cahit Nalbantoğlu'nun dilekçesi incelendiğinde; Hak arama özgürlüğü, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6. ve Anayasa'nın 36. maddesinde korunan temel hak ve özgürlükler arasında yer almıştır. Temel hak ve özgürlüklerle ilgili olarak, özgürlük alanı olabildiğince geniş, kısıtlamalar ve sınırlamalar ise; olabildiğince dar yorumlanmıştır. Şüpheli ile ilgili atılı suçun konusu, hukuksal denetimi olanaklı ve etkin kılmak, hak arama özgürlüğünü genişletmek çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ilke ve kararları yorumlandığında seçmenlik sıfatı bulunan, bir siyasi parti ile vatandaşı olduğu devletin hazinesi arasındaki ilişkinin denetlenmesini isteyen itiraz edenin; atılı eylemden doğrudan olmasa da, zarar gördüğü ve itiraza hakkı olduğu Başkanlığımızca kabul edilmiştir.
Böylece kovuşturmaya yer olmadığına dair karar incelendiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve yasalarında herkesin yargılanmasının kural olduğu, dokunulmazlığın ise bir istisna olup bu kişiler yasalarda tek tek belirlenmiş, bunların dışında hiç kimseye yargılanmama zırhı tanınmamıştır. Şüpheli Abdullah Gül ve arkadaşları hakkında Ankara C. Başsavcılığı soruşturma yapmış, şüpheli Abdullah Gül'ün Fazilet Partisi Kayseri Milletvekili olması nedeniyle dosyası tefrik edilerek fezleke ile Türkiye Büyük millet Meclisine sunulmak üzere Adalet Bakanlığı'na gönderilmiş, sanıklar Necmettin ERBAKAN ve 78 arkadaşı hakkında "özel evrakta sahtecilik ve 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununa aykırılıktan" Ankara Asliye Ceza Mahkemesine dava açılmıştır. Şüpheli Abdullah GÜL'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 28.08.2007 tarihli 6. Birleşiminde Genel Kurul tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesi sebebiyle Anayasanın 83. maddesine göre işlem yapılmak üzere Başbakanlığa tefrik edilen dosya gönderilmiş, Başbakanlık mevcut dosyayı Adalet Bakanlığı'na göndererek gereği yapılması talep edilmiş, Ankara C.Başsavcılığı Basın Soruşturma No: 2008/1242 - 2008/658 Basın Karar numarasıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar vermiştir.
Ancak bu kovuşturmaya yer olmadığına karar verirken Ankara C. Başsavcılığı yasalar yönünden dokunulmazlığı bulunan ve yasalarda yargılanmaları istisna kabul edilen kişiler ile kıyas yapılarak şüphelinin Cumhurbaşkanı olması nedeniyle Milletvekili ve Bakanlara tanınan dokunulmazlığın yasa koyucunun Cumhurbaşkanının da kapsadığı yönünde görüşleri hukuktan yoksun, kanunlara aykırı olduğu açıktır. Kıyasın; kamu hukuku alanında yapılamayacağı, kaldı ki; daha önce Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan kişilerin Cumhurbaşkanlığı döneminden önceki suçlarına yönelik düzenlemelerin yapılması gerektiği ve Anayasa'daki bu boşluğun kıyas yolu ile değil, hukuki düzenleme ile ortadan kaldırılması hukuki açıdan çok daha uygun olacağından; şüpheli Abdullah Gül hakkında iddia olunan eylemlerin kanıt ve unsurlarının mahkemesince tartışılması için Ankara C. Başsavcılığı'nın hukuka uygun olmayan Takipsizlik Kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
K A R A R:
1- İtiraz eden Cahit NALBANOĞLU'nun itirazı haklı ve yerinde görüldüğünden, yerinde görülmeyen Ankara C. Başsavcılığının 02.06.2008 tarih ve 2008/1242 basın soruşturma 2008/658 basın karar sayılı Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının CMK'nın 173/4.maddesi gereğince KALDIRILMASINA
2- Kararın Ankara C. Başsavcılığınca itiraz edene TEBLİĞİNE,
3-Evrakın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,
Evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda talebe aykırı karar verildi. 15.05.2009"
Bu karar hakkında düşüncesi sorulan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; "Hukuki prosedür netleştiğinde bazılarını iddia ettiği gibi bir durum ortaya çıkarsa, benim bu konuda yargılanmaktan şahsen hiçbir şüphem, tereddüdüm yoktur. Bu konuyla ilgili herhangi bir endişe duymadığımı bilmenizi isterim. Yani hukuki durum ortaya çıkarsa, şahsım adına herhangi bir kaygım endişem söz konusu değildir." demiş. (Radikal 21 Mayıs 2009)
Anayasamız ve yasalarımızda herkesin yargılanabileceği kural olduğuna göre, dokunulmazlığın ise istisna olup kimlerin yargılanamayacağı tek tek sayıldığına ve bunların içinde Sayın Cumhurbaşkanı sayılmadığına göre... Zaten o ceza davasında "Partinin malî konulardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Muhasibi bile beraat ederken, o tarihte dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı olan ve Partide parasal konularda hiçbir hak, yetki ve sorumluluğu bulunmayan Sayın Cumhurbaşkanımızın" yargılanmaktan dolayı şahsen hiçbir şüphesi ve tereddüdü zaten yok. Zaten beraat edeceğinizi biliyorsunuz...O halde buyurun efendim!..Önce sizin hakkınızda "şüpheli" olarak iddianame düzenleyelim...Hakkınızda açılan ceza davasında "sanık" olun ve iddiaya karşı sorgunuzu verin ve savunmanızı yapın... Endişe dahi duymadığınızı biz biliyoruz. Kaygılanmak mümkün bile değildir şüphesiz...
Asıl olan "herkesin yargılanabileceği"dir. Kaygılanmayın...(Fİ/EÜ)