Sağlığıma Engel Olma Platformu, hem hastalara, hem de onların hizmet aldıkları ve dayanışma amacıyla oluşturdukları sivil yapılanmaları savunmayı sürdürüyor. Çünkü belki toplumun büyük bölümü bunun farkında değil ama "inanılmaz bir saldırı" söz konusu. Çeşitli kamu sağlık kurumlarının kapatılması, elden çıkarılması, hizmet biçimlerindeki değişiklikler yapıldı. Şimdi de aynı zamanda kamusal bir hizmeti de üstlenen yapılarla, daha önceden kurulmuş işbirliklerinden vazgeçiliyor, eğer bazı kolaylıklar sağlanmışsa, onlar ellerinden alınıyor ve son örnekte olduğu gibi çalıştıkları mekanlardan çıkarılıyor ve sokağa atılıyorlar.
* * *
Pek çok gelişmiş batı ülkesinde kamu hizmeti sunan sivil toplum örgütleri toplumun desteğini alırken, bir yandan da aynı alanda hizmet sunan, resmi ve yerel kamusal yapılanmalarla işbirliği yaparlar. Bizde de eskiden böyleydi. Daha doğrusu şimdi de böyle. Ama bir farkla: Bu sivil örgütler ya "resmi kurumların yöneticileri" ya da "onlarca kabul gören ve düşünce olarak benzer insanlar" tarafından kurulması gerekiyor. Eğer böyle değilse, o zaman yalnız "işbirliği ve hizmetin sürdürülmesine destek" söz konusu olmuyor, ama aynı zamanda da bir "engelleme", hatta "ortadan kaldırma tutumu" gündeme getiriliyor.
* * *
Kısa adı KASDER olan Türkiye Kas Hastalıkları Derneği de onlardan birisi. Yeşilköy'de kendi çabaları ve dayanışmaları ile oluşturdukları binalarından atılmaları söz konusu.
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi bu dernekle ilgili bir değerlendirme yapmış ve KASDER'in 26 Şubat günü İBB önünde yaptığı basın açıklamasında da yer alan bu değerlendirmede şu saptamalar yapılıyor:
"Ülkenin Sivil Toplum Kuruluşu'na ihtiyacı yoktur." "Dernek mülk sahibi olan İBB ile üye bilgilerini paylaşmamaktadır." "Dernek faaliyetlerinin durdurulması kamu yararına bir işlemdir." "İBB bu derneğe tahsis ettiği yer nedeniyle maddi kayba uğramaktadır."
Bunların "doğru" olmadığı ve asıl amacın "kendi gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı tanınmaması" olduğu aynı basın açıklamasında vurgulandı.
* * *
O gün basın açıklamasından sonra İBB'nin Saraçhane'deki binasının Başkan ve üst görevlilerinin girdiği kapıdan engellilerin girmesi, belediyenin zabıtaları ve özel güvenlik elemanlarınca engellilerin durumları göz önüne alındığında, onların güçlerine kıyasla "zor kullanıldı" diyebileceğimiz şekilde engellendi.
Ben onların hemen yanında idim ve gözlerimle gördüm. Bir güvenlik görevlisinin tekerlekli sandalyedeki bir engellinin sandalyesini tekmelediğini gözümle gördüm. Birkaç tv. kamerası da bunu görüntüledi.
İşte bu tutum söz konusu değerlendirmelerin sonucundaki yorumun, dernek üyelerinin duygusallıklarına bağlı olamayacağını bana gösterdi. İnanılmaz bir sahneydi ve bu sahneyi görünce, 2 Mart'ta (*) derneğin aynı biçimde zor ve şiddet kullanılarak boşaltılabileceğine dair kaygılarımı çoğalttı.
* * *
Bu ülkede topluma, halka hizmet için çeşitli görevlere gelenler, yetki ve sorumluluk taşıyanların bu nobranlıkları yapmaya, kendilerini her şeyin üzerinde görmeye hakları yoktur ve olamaz. Onların bulundukları yer, seçim zamanları ifade ettikleri gibi "hizmet etme" noktasıdır.
Hizmeti talep edenlerin ise durumları ve sorunları ne olursa olsun eşit olduklarını kabul etmeleri ve buna göre davranmaları gerektiği açıktır.
O gün orada atılan sloganlardan birisi hastalıkların sağcı, solcu, dinci, dinsiz, iktidardan ya da muhalif ayrımı yapmadığına ilişkindi.
Eğer günümüzde ayrımcılık bu noktaya kadar indiyse, o zaman yakındığımız "demokrasi eksikliği" çok daha ileri boyutlarda hatta "tümüyle yok edilmiş" demektir.(MS/EÜ)
______________________________________________________________
(*) Bu yazı 1 Mart günü yazılmıştır. Gelişmeleri derneğin http://www.kasder.org.tr adresindeki sayfasından izleyebilirsiniz.