2009 yılında tamamladığı ilk uzun metrajlı filmi Uzak İhtimal ile ulusal ve uluslararası festivallerden çok sayıda ödül alan Mahmut Fazıl Coşkun, ikinci filmi Yozgat Blues (2013) ile dünya prömiyerini 61. San Sebastian Film Festivali’nde yapmış ve devamında birçok festivalden ödül kazanmıştı. Yönetmenin dünya prömiyerini 75. Venedik Uluslararası Film Festivali’nde yapan son filmi Anons (2018) da ilk iki filminde olduğu gibi bol ödüllü bir başlangıç yaparak eleştirmenlerden büyük övgü topladı. Türkiye prömiyerini 25. Uluslararası Adana Film Festivali’nde yapan Anons, 8. Uluslararası Malatya Film Festivali’nden de En İyi Film, En İyi Yönetmen, SİYAD ve En İyi Görüntü Yönetimi ödülleri ile döndü.
1963 yılının Mayıs ayında Ankara’da başlayacak bir darbenin hazırlık çalışmaları İstanbul’da da sürmektedir. Teğmen Şinasi (Tarhan Karagöz), Binbaşı Kemal (Murat Kılıç), Rıfat (Sencan Güleryüz) ve Albay Reha (Ali Seçkiner Alıcı) darbenin İstanbul ayağında görevlidirler. Etkili bir bildirinin darbenin başarısında önemli olacağını, halkı bu sayede yanlarına çekeceklerini düşünen dört asker, darbe gecesi Ankara’daki radyolarda okunacak darbe bildirisinin bir benzerini İstanbul’da okumayı planlarlar.
Yozgat Blues’da oyuncu olarak karşımıza çıkan Ercan Kesal, bu sefer yönetmenle birlikte Anons’un senaryosuna imzasını atıyor. Darbe gibi oldukça sert bir konuya Ercan Kesal’ın mizah anlayışı da eklenince ortaya absürt bir komedi çıkmış. Tıpkı Kesal’ın daha önce senaryosunu yazdığı Bir Zamanlar Anadolu’da (2011) filminde gördüğümüz gibi, en gergin ve sert anlarda araya gündelik meselelerin karışması tezatlığı Anons’da da beceriksizlik ve “doğulu olma hali” eklenerek karşımıza çıkıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetime el koyduğunu açıklayan ciddi bir metin üzerinden yapılan imla muhabbeti, Güney Kore’de okunan Kuzey Kore marşı anısı, adını bile söylemedikleri buzdolabına hayretleri ve sonunda bunun içine bir ceset koymaları, Martini ile başlayan günün çorbacıda bitmesi, radyoyu ele geçirmelerine rağmen bildiriyi okuyacakları paneli çalıştıramamaları ve radyo müdürü ile tüm gece dolaşmaları darbenin meşruiyetini mizah ile yıkıyor. Konusu gerçek bir hikâyeye dayanan Anons aslında mizah ile iktidarı yıkıyor.
Gülmenin zaferine inanan Sovyet dilbilimci Mihail Bahtin’in, Ortaçağ karnavallarının karakteristik özelliklerini inceleyerek ortaya attığı kuramı karnavalesk, tüm hiyerarşik yapıların ters yüz olmasını temel alır. Karnavalesk bir ortamda iktidar, baskı ve din gibi muktedir olan konularla gülerek, yer yer grotesk imgeler kullanılarak dalga geçilir. Karnavalesk ortamda, tüm düşünceler serbest kalır ve herkes eşitlenir. Bahtin'e göre karnaval, iktidar sahiplerinin resmi kültürlerine karşı toplumun en güçlü silahıdır. Çünkü son noktada gülmeye karşı söylenebilecek hiçbir şey yoktur. Ortaçağ insanın hayatında önemli bir yeri olan karnaval şenliklerinde soytarılar kral, şaklabanın biri başrahip ya da piskopos seçilir ve pantolonlar başa geçirilerek kilise ve egemen sistem ile dalga geçilir.
Anons’un dünyasında da karnavalesk bir ortam söz konusu diyebiliriz. Üniformalarıyla en büyük ideolojik ve baskı aygıtı olan askerler, tüm gece boyunca birbirinden tezat durumlar ve becerisizlikler ile yönetime el koyduklarını radyodan duyurmaya çalışırlar. Ancak bu yolculuklarında başlarına gelen absürtlükler onların muktedirliğini alt üst eder. Böylece filmde aslında hiç de komik olmayan bir olgu ters yüz edilerek gülünecek bir hal alır ve karnavalesk bir ortam oluşur.
Mahmut Fazıl Coşkun, Türkiye’de üzerine konuşmaya pek de dilimizin varmadığı, çekindiğimiz, muhabbetinden az öteye kaçtığımız bir konu üzerinden oldukça başarılı bir anlatım ve oyunculuklarla değerli bir yapım ortaya çıkarmış. Kendisi politik bir sinema yapmadığını söylese de izleyicinin “üniformalı insanlara” gülmesini sağladığı için tam da bu noktada politik bir film yapmış. Emeğine sağlık. (YK/AS)