İyi ki çalışma masamı cumbaya koymuşum. Gerçi camdan çok soğuk geliyor ama manzara muhteşem.
11.00 Elektrikler kesildi.
12.00 Ev iyice soğudu. Elektrikle çalışmayan bir ısıtıcı bulmak gerek.
Sıcak su torbasını bulana sevgi, saygı ve şükranlarımı sunarak battaniyenin altına giriyorum. Karanlık olduğu için kitap da okuyamıyorum. Yattığım yerden karı da göremiyorum.
Düşün.
Telefon faturası için nereden para bulacaksın?
Şu kitabı bitirsem artık! Belki biraz meşhur olurum! Yazılarıma daha çok para verirler herhalde o zaman. Faturaları düşünmek yerine, yeni kitaplar düşünürüm.
14.00 Telefon çalıyor.
Sıcak battaniyenin içinden çıkıp, buz gibi telefona gitmek zor geliyor.
İnsan sevdiği birinin sesini duyunca sanki içi ısınıyor.
Telefonla başka sevdiklerimi arayıp içimi ısıtmaya devam mı etsem, yoksa battaniyenin altına mı girsem?
Fatura gelince aklıma, battaniye daha mantıklı bir seçenek! Hem ayaklarım da ısınır.
Yattığım yerde iki saatte bitiriyorum kitabı.
Kafamdakileri kağıda geçirmek kaç ay sürer acaba?
Elektrikler gelse de başlasam...
Kalkıp bir çay yapayım bari; iç ısıtmanın nispeten ucuz bir yolu.
Sular kesik!
Battaniyenin altına devam!
17.00 Telefon çalıyor.
"Zor durumdayım, gelebilir miyim bu gece sana?"
"Gel."
18.00 Geldi. Çok üşümüş.
Islak çoraplarını çıkardığında ayaklarının rengi korkutuyor beni.
Çoraplarını ve botlarını, çalışmayan ısıtıcının üstüne koyuyoruz.
Anlatmaya başladı.
"Bizim ordan anayola çıkmak için 5 kilometre yürüdüm. Daha yolun başında ıslanmıştı çoraplarım. Sabah 8'den beri yoldayım.
Babam dövdü beni.
Başımı klozete soktu."
Ağlıyor.
Üşüyorum.
20.00 Anlatmaya devam ediyor.
"Bir de gidip karakola şikayet etmiş, asker kaçağı diye. Gözaltına aldılar. Asker kaçağı olmadığımı anlayınca gitmemi söylediler. Ama ben korkudan eve gitmek istemediğim için, geceyi nezarette geçirdim.
Gidemem artık eve."
80'li yıllarda arandığı için evine gidemeyen, kalacak yer de bulamayınca günlerce, parası bitince teslim olan bir arkadaşımı hatırlıyorum.
21.00 Anlatıyor.
"Kalacak hiç bir yer bulamadım. Herkes dayanışmadan söz ediyor ama, yok öyle bir şey."
Kocasını terk eden feminist bir arkadaşımı hatırlıyorum, "Kadın dayanışması palavradan başka bir şey değilmiş!" diyerek kocasına dönmüştü gidecek yer ve iş bulamayınca.
22.00 Yemek yiyoruz. Elektrik hala yok.
Çay içip ısınmaya çalışıyoruz battaniyenin altında.
Üşüyoruz.
24.00 Anlatmaya devam ediyor.
"Yarın askeri hastaneye gitmem lazım. Eşcinsel olduğumu kanıtlamam için ilişki sırasında çekilmiş fotoğraf istediler.
Yapamam."
01.00 Elektrikler hala yok. Yatıyoruz.
02.00 Uyuyamıyorum.
Camdan bir adam giriyor. Görüyorum ama engel olamıyorum. Tecavüz etmeye çalışıyor bana. Bağırmaya çalışıyorum sesim çıkmıyor. Yanımdaki kül tablasıyla kafasına vurmaya çalışıyorum, isabet ettiremiyorum bir türlü. Elime ne geçerse vurmaya çalışıyorum, hiç bir şey olmuyor. Sürekli gülüyor.
Birden elinden kurtulup camın önüne koşuyorum, bakkala sesleniyorum, "İmdat!" diye bağırırsam bakmaz belki diye sigara istiyorum. Camın önüne gelince polisi aramasını söylüyorum.
Bakkal giderken adam camdan çıkıyor, aşağıda onu bekleyen bir kadın var. Birbirlerine sarılıp uzaklaşıyorlar.
04.25 Ter içinde uyanıyorum.
Üşüyorum.
05.30 Yaşasın elektrik geldi! İyi ki uyanıkmışım.
Hemen kalkıp bilgisayarın başına geçiyorum; arkadaşımı uyandırmamak için sessiz olmaya çalışarak. Dışarıda manzara muhteşem.
Acaba bu gece kaç kişi kalacak yer aradı?
07.30 Yazıyı gönderdim.
Bir daha son güne bırakmamak için, kendime tutamayacağım bir söz vermek yerine, gelecek haftanın yazısını yazmaya karar veriyorum biraz ısınınca.
Arkama yaslanıp bir sigara yakıp manzarayı seyrediyorum.
08.00 Kar çok güzel yağıyor.
Ev ısındı.
Ben üşüyorum. (NG/NM