Ekonomik çıkmaz
Örneğin 2002 ile 2004 arasında AB'nin verdiği sınırlı hibeden doğuya tek bir proje çıkmış: Batı'daki beş ille birlikte Malatya, Bingöl, Elazığ, Tunceli, Ağrı, Iğdır, Kars, Ardahan illerini kapsayan ve AB'nin 70 Türkiye'nin de 20 milyon avro ile destek olduğu bölgesel kalkınma projesi. Ulusal düzlemde ise doğu illerinin teşvik kapsamında ayrıcalıklı bir yeri olması gerekirken ortada böyle bir gayret yok.
Kamunun yatırım yapamadığı yere özel teşebbüs nasıl yatırım yapar sorusunu sormamak elde değil. Bu konuda tayin edici olan, yatırım ortamının ve risk algılamasının düzelmesi.
Hükümet, kâh duyarsızlıktan kâh ayrılıkçılığı besler endişesiyle ekonomik yatırım yapmadıkça bölge bir türlü belini doğrultamıyor, bunun sonucunda muhtemelen yüzde 50'lerde seyreden işsizliğin sokağa döktüğü insanlar ve başta çocuklar şiddet yanlılarının potansiyel kurbanı haline geliyor. Bu kısır döngüye, yatırımları bilerek engelledikleri söylenen kimi Kürt siyasetçiyi de ilâve etmek gerekiyor. Ekonomik kalkınma konusundaki genel gönülsüzlük de sonunda meseleyi salt bir güvenlik konusuna indirgiyor.
Eskiyi arayanlar
Güvenlik konusunda, PKK kışkırtmasıyla başladığı söylenen ama çok daha ciddî toplumsal bir dip dalgasına işaret eden son olaylar karşısında kolluk kuvvetlerinin itidalli ve iradeli tutumu önemli bir gösterge. Buna rağmen bugün Kürt meselesinin geldiği yeri ve PKK'nın silâhları bırakmamasını AB süreciyle birlikte gerçekleştirilen siyasî reformlarla ilişkilendiren ve bu özgürlükçü reformların işleri kontrol edilemez hale getirdiğini düşünenler var.
Bunlar çarenin 1984-1999 yılları arasındaki dönemde uygulanan eli sopalı politikalara dönüşte olduğunu temenni ediyor. Sanki o politika Kürt meselesini çözmüş gibi.
Kürt meselesini bir kan davası olarak görmek isteyenler mütemadiyen otuz bin şehitten söz eder. Hâlbuki müteveffa üzerinden politika üretilemez, acılardan ancak ileriye dönük dersler çıkartılabilir.
Tıpkı iki dünya savaşında, önce 7 milyon arkadan 46 milyon Avrupalının ölümünden sonra "Bir daha asla" diyerek kıtada kalıcı bir barışın yollarını arayan Avrupalılar gibi!
Doğu illeri müsteşarlığı
Bir sonraki milletvekili seçimlerinde Kürt kökenli siyasetçilerin ulusal düzlemde siyaset yapabilmelerini; Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadıkları yoksul bölgelerin başta organik tarım ve kırsal kalkınma konularında AB mevzuatına ayak uydurmalarını; yatırım teşvik politikasının gözden geçirilmesini; Irak'taki "Kürdistan bölge yönetimi" ve Irak Cumhurbaşkanı Celâl Talabani'yi muhatap alacak yeni bir Irak ve Kürt politikası geliştirilmesini; ve af kapsamının genişletilmesini sağlayacak şekilde çok yönlü bir politika oluşturulması gerekiyor.
Bu amaçla nasıl terörle mücadelenin eşgüdümü Başbakanlığa bağlandıysa yine Başbakanlığa bağlı, doğu illerini kapsayacak ve doğrudan bölgede kurulacak yeni bir müsteşarlık düşünülebilir.
Bugünün Türkiye'si politik, sosyal, ekonomik ve hatta militer anlamda 1990'larda telaffuz edilen "vur kurtul" siyasetinin artık bir seçenek olmadığı bir ülke. Önümüzde yapıcı politikalardan pek başka yol yok. (CA/TK)