Uluslararası Sağlık Politikaları Birliği Avrupa Biriminin (International Association of Health Policy in Europe, IAHP-E) XVIII. Konferansı Selanik Aristo Üniversitesi ev sahipliğinde ve Londra Queen Mary Üniversitesi işbirliği ile “Kapitalist kriz ve yeniden yapılandırma çağında Avrupa sağlık politikaları” başlığıyla 21-24 Eylül 2017 tarihlerinde Selanik’te gerçekleştirildi.
Konferansa yirmiyi aşkın ülkeden yaklaşık iki yüz kişi katıldı (Konferansın ayrıntılı programına bu bağlantıdan erişilebilir.).
Uluslararası Sağlık Politikaları Birliği (IAHP) 1977 yılında kurulmuş bilimsel, siyasal ve kültürel bir kuruluş.
IAHP halk sağlığı sorunlarının bilimsel analizini teşvik etmek amacıyla kurulmuş akademisyenler, sağlık çalışanları ve aktivistlerden oluşan uluslararası bir ağ ve uluslararası karşılaştırmalar ve sağlık politikasına ilişkin konuların tartışıldığı bir forumdur.
IAHP üyeleri tarafından benimsenen temel ilke, sağlığın toplumsal ve siyasal bir hak olarak görülmesidir. Kuruluşun temel amacı, sağlığın geliştirilmesi, sağlık eşitsizliklerine karşı mücadelenin desteklenmesi ve sosyal dayanışmanın geliştirilmesidir. Güney Amerika’daki IAHP üyeleri ALAMES (Asociación Latinoamericana de Medicina Social) çatısı altında, Avrupa’daki üyeleri ise IAHP-E çatısı altında çalışmalarını sürdürüyor.
Konferans 21 Eylül 18.00’da Aristo Üniversitesi Felsefe Okulu’nun tören salonunda açılış konuşmaları ile başladı. Açılışta Konferans Başkanı Prof. Alexis Benos, Aristo Üniversitesi Rektör Vekili ve Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Ioannis Nimatoudis ile Yunanistan Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezinden Prof. Theofilos Rosenberg birer konuşma yaptı.
IAHP-E Yönetim Kurulu Başkanı barış akademisyeni Prof. Feride Aksu Tanık, Ege Üniversitesi’nden ilişkisi kesildiği ve pasaportu iptal edildiğinden yurt dışına çıkmasına izin verilmediği için konferansa, ancak internet aracılığıyla canlı bağlantı yoluyla katılabildi. Prof. Feride Aksu Tanık konuşmasında IAHP-E’nin temel ilkelerinden söz etti ve kapitalist yeniden yapılandırma sürecinde barışın, bilimsel bilginin ve dayanışmanın önemine değindi.
Bu konuşmanın hemen ardından Prof. Feride Aksu Tanık, Doç. Özlem Özkan ve Eylem Şen tarafından IAHP’nin kurucularından Prof. Vicente Navarro ile IAHP’nin 40. yılı nedeniyle yapılan bir belgesel röportaj izlendi ve Prof. Navarro ile internet üzerinden bir canlı bağlantı gerçekleştirildi.
Konferansın ilk konuşmasını “ABD’de sağlık bakımının özelleştirilmesi” başlığıyla Prof. David Himmelstein yaptı. Prof. Himmelstein konuşmasında ABD’nin 1970’ten sonra gayrisafi milli hasıladan sağlığa ayırdığı payı dramatik biçimde artırdığına, 2016’da kişi başına sağlık harcamasının 10 bin 300 dolara ulaştığına, bunun 6 bin 470 dolarının kamu harcaması olduğuna ve bu tutarın diğer ülkelerin kişi başına yapılan kamu/özel toplam harcama tutarından çok daha fazla olduğuna ancak bu artışın sağlık göstergelerinde bir iyileşme yaratmadığına, yalnızca sağlık sigortalarının ve özel sağlık hizmeti sunucularının daha fazla kar elde etmesine yol açtığına değindi.
4 bin 520 dolar kişi başına toplam sağlık harcaması yapılan Japonya’da kişilerin yılda 12,7 kez hekime başvurabildiklerini söyleyen Prof. Himmelstein, ABD’de ise yüksek harcama rakamlarına rağmen kişilerin yılda ancak 4 kez hekime başvurabildiklerini belirtti. Doğumda beklenen yaşam ümidi ve bebek ölüm hızı gibi sağlık göstergeleri söz konusu olduğunda ABD’nin gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kalmasının, ABD sağlık sisteminin başarısızlığını gözler önüne serdiğini söyleyen Prof. Himmelstein, ABD’de yaşayanların üçte birinin sigortasının yetersiz olduğunu, bu kişilerin sıklıkla hasta olduklarında sağlık hizmeti almak için başvuramadıklarını, hasta olduklarını ve erken öldüklerini belirtti.
Prof. Himmelstein, Obama dönemi de içinde olmak üzere hükümetlerin insanların özel sağlık sigortası satın almasını sağlamak için zorlayıcı gücünü kullandığından söz ederek konuşmasını bitirdi.
İlk oturum sonrasında Prof. Himmelstein ile ABD sağlık sistemini ve özelleştirmeyi konuşurken, ABD’de sağlık hizmetlerinin kamu tarafından sunulmasına genel olarak olumsuz bakılmasının yanlışlığından ve sağlık sisteminin finansmanı yanında sağlık hizmeti sunumunu da ele almak gerektiğinden söz ettik.
İkinci gün (22 Eylül) Aristo Üniversitesi Araştırma Yaygınlaştırma Merkezi (AUTH Research Dissemination Centre) büyük salonunda başladı. Merkez 2011 yılında açılmış üç ana salon, poster alanı ve küçük toplantı odalarından oluşuyor. Merkez, salonlarının ergonomisi (Koltuk aralarının uzaklığı, tabanın eğimi, katılımcılara sabit mikrofonlar, ses düzeni, görüntü perdesi, internet erişimi…) ile göz doldurdu. Keşke diye geçirdim içimden, bizim üniversitelerimizde de böyle iyi tasarlanmış konferans merkezlerimiz olsa…
Sabah ilk oturumda ekonomik krizler ve sağlık reformları konuşuldu. Bu oturumda şimdi Lozan Üniversitesi’nde çalışan barış akademisyeni Dr. Ayşe Dayı’nın sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin ve neoliberal sağlık reformlarının Türkiye’de kadınların cinsel ve üreme haklarına etkisi ile ilgili yaptığı konuşma çok ilgi çekti.
İkinci oturumda uluslararası ticaret ve halk sağlığı konuşulduktan sonra öğle yemeği için ara verildi.
Konferansa katılım öğrenciler, işsizler ve güvencesiz çalışanlar için ücretsizdi; düzenli geliri olanlardan ise 100 Euro katılım bedeli alındı. Üç buçuk gün boyunca çay/kahve, börek/pasta, öğle yemekleri ve meyve ikramları bölgedeki kadın kooperatifleri tarafından sağlandı. Katılımcılar her gün evlerde yapılmış çok çeşitli ve yöreye özgü yiyeceklerle beslenme olanağı buldular.
Öğleden sonra iki paralel oturumda sözlü bildiriler sunuldu. A salonunda Türkiye’den iki bildiri sunuldu. İlk bildiri “Türkiye’de sağlık hizmetlerinde gizli özelleştirme: Şehir hastaneleri” adıyla Türk Tabipleri Birliği Şehir Hastaneleri İzleme Grubu adına ben sundum. İkinci bildiri “Temel teminat paketi klinik karar verme sürecini nasıl etkiliyor: Bir ölçek geliştirmek” adıyla Prof. Şafak Taner tarafından sunuldu.
Bir sonraki oturum “Kapitalizm altında tıp” başlığıyla üç önemli sunumla gerçekleştirildi. IAHP-E’nin Onursal Başkanı Prof. Hans-Ulrich Deppe “Hekim-hasta ilişkisi toplumun aynasıdır”, Doç. Miran Epstein “Tıbbi etik bir kapitalist ideoloji mi?” ve Dr. Matt Anderson “Tıbbi endüstriyel kompleksi anlamak” adlı konuşmalar yaptılar ve kapitalist sistemin tıp eğitimine ve hizmet sunumuna etkisi katılımcılarla birlikte tartışıldı.
Günün son oturumu “Avrupa’da sağlık bakımının özelleştirilmesi” başlığıyla bir yuvarlak masa tartışması olarak yapıldı. Bu oturumda Birleşik Krallık’tan Dr. John Lister ve Vivek Kotesha, Türkiye’den ben ve Almanya’dan Dr. Nadja Rakowitz konuştular. Prof.Pala neoliberal sağlık reformlarının etkisiyle Türkiye’de kamu hastanelerinin finansman yapısının değiştiğini ve artık gelirlerinin büyük bir bölümünü döner sermayeden sağlamak zorunda olan hastanelerin kamu hastanesi olarak nitelenemeyeceğini söyledi.
Üçüncü gün (23 Eylül) sabahı, iki salonda paralel sözlü sunum oturumları ve poster başında tartışma oturumu ile başladı. Türkiye’den A salonunda iki sözlü bildiri, B salonunda iki sözlü bildiri ve iki poster bildiri sunuldu. A salonunda ilk bildiri “Türkiye’de Suriyeli mülteciler için sağlık hizmetlerine erişim ve haklar arasındaki boşluk” adıyla Zeynep Varol tarafından, ikinci bildiri ise “Kürtaj politikası ve uygulama: Pronatalist politikalar Türkiye’de kadınların güvenli kürtaj hizmetlerine erişimini nasıl etkiledi?” başlığıyla Pınar Telli tarafından; B salonunda ilk bildiri “Türkiye, Bursa/Nilüfer’de sağlığın sosyal belirleyicileri” adıyla Prof. Kayıhan Pala tarafından, ikinci bildiri ise “Ata Soyer sağlık politikaları okulu ve sağlık perspektifleri” adıyla sunuldu.
Bu bildiride ilk isim olarak yer alan barış akademisyeni Prof. Mehmet Zencir üniversiteden uzaklaştırıldığı ve pasaportu iptal edildiği için konferansa katılamadı, bildiri meslektaşları tarafından sunuldu. Poster alanındaki poster başı tartışma oturumuna kolaylaştırıcılığı ben yaptım. Türkiye’den “Stratejik bir mücadele alanı olarak sağlık çalışanlarının sağlığı” ve “Göçmen işçilerin sağlığı” başlıklı posterleri Prof. Meral Türk sundu.
İkinci oturum “Mülteci krizi ve Avrupa’da halk sağlığı” başlığıyla bir yuvarlak masa tartışması olarak yapıldı. Bu oturumda Türkiye’den Halkların Köprüsü Derneği adına konuşma yapacak barış akademisyeni Prof. Cem Terzi pasaportu iptal edildiğinden toplantıya katılamadı ve sunumunu meslektaşları yapmak zorunda kaldı.
Bir sonraki oturum yine bir yuvarlak masa tartışmasıydı: Ekoloji ve halk sağlığı. Bu oturumda küresel sermayenin çevre yıkımı ülke örnekleri ve mücadele deneyimleriyle birlikte katılımcılarla paylaşıldı. Ekoloji mücadelesine bilim insanlarının katkısına vurgu yapıldı. Daha sonra Prof. Asa Cristina Laurell’in konuşmacı olduğu 2000-2006 Meksiko Kenti sağlık hizmetleri sunumu deneyimi paylaşıldı.
Günün son oturumu “Tehdit altındaki akademik özgürlük” başlığıyla yapıldı. Bu oturumda Türkiye’den barış akademisyenleri Prof. Feride Aksu Tanık, Prof. Onur Hamzaoğlu ve Doç. Özlem Özkan pasaportları iptal edildiği için Konferansa katılamadıklarından, video mesajlarıyla katılımcıları selamladılar ve ortak sunumlarını onlar adına IAHP-E Yönetim Kurulu üyesi Dr. Elias Kondilis yaptı.
Sunumda Türkiye’deki çatışma ortamından, çatışmanın yurttaşların sağlık hizmetine erişimini engellediğinden, barış talebi nedeniyle akademisyenlerin işlerinden uzaklaştırıldıklarından ve akademideki hemen herkesin kendini güvensiz hissettiği bir ortamda çalışmanın ve yaşamanın zorluklarından söz edildi. Sunum sonrasında bütün Konferans boyunca en uzun süren tartışma gerçekleşti. Katılımcılar Türkiye’deki durumu kınayan çalışmalarına devam edeceklerini ve barış akademisyenleriyle dayanışma için her türlü olanağı kullanmaya çalışacaklarını ifade ettiler. Türkiye’de geniş katılımlı bir toplantı yapmak önerisi, yurt dışından gidecekler için güvenli olmayabileceği endişesiyle şimdilik askıya alındı.
Oturumların sonrasında IAHP-E üye toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda geçmiş dönemin (2011-2017) kapsamlı bir değerlendirmesi yapıldı ve yeni dönem için yönetim kurulu üyeleri seçildi. Prof. Feride Aksu Tanık oybirliği ile yeniden başkanlığa seçilirken, Türkiye’den Prof. Onur Hamzaoğlu ve Doç. Özlem Özkan da yeniden yönetim kurulu üyesi olarak seçildiler.
Dördüncü günün (24 Eylül) sabahında “Organik ve politik dayanışma” başlığıyla gerçekleştirilen ilk oturumdan hemen sonra “Sosyal hareketler ve halk sağlığı” adıyla bir yuvarlak masa tartışması yapıldı.
Konferansın kapanış konuşması ABD’den internet yoluyla bağlanan sağlık politikaları konusunda dünyanın en seçkin akademisyenlerinden biri olan Prof. Howard Waitzkin tarafından “Küresel kuzeydeki halk sağlığı devrimleri için küresel güneyden öğretiler” başlığıyla yapıldı. Prof. Waitzkin konunun seçimler olmadığına, devrimler olduğuna vurgu yaparak, küresel güneyin bu konuda önemli bilgiler ve bazı deneyimler sunduğunu belirtti. Küba devriminden, Venezuela’daki sınıf savaşımından ve Bolivya’daki su savaşlarından söz etti.
“Gerçekten ne tür eylemler kapitalist sistemi yavaşlatıyor ya da kapatıyor?” diye soran Prof. Waitzkin; doğrudan eylemin kritik önemine değinip, yurttaşların paralarıyla neler yapabileceklerine ilişkin bir çerçeve çizdi: Vergiye karşı direnç, kişisel yatırımların azaltılması ve yerel ekonomik faaliyetlerin gözden geçirilmesi (Şirketler yerine yerel üreticiden alış veriş yapılması vb.).
Bizler yolumuzda duruyoruz, bu mücadeleyi yürütüyoruz diyen Prof. Waitzkin; insanların korku, konfor ve yanılsama nedeniyle eylemsizlik içerisinde olduklarını, oysa böylesine bir devrimin sağlık ve akıl/ruh sağlığına iyi geleceğini belirtti.
Prof. Waitzkin sistemi değiştirmek için harekete geçmenin zorunlu olduğuna vurgu yaparak konuşmasını sonlandırdı “Şimdi değilse ne zaman?” diye sordu ve ekledi: “Eğer şimdi harekete geçmezsek dünyayı değiştirme fırsatını kaçırabilir ve bir daha bu şansı küresel ısınma vb. nedenlerle yakalayamayabiliriz”.
Üç buçuk günün ardından XVIII. Konferans sona erdi. Konferansın düzenlenmesinde büyük emeği geçen başta Prof. Alexis Benos ve Dr. Elias Kondilis olmak üzere tüm Düzenleme Kurulu üyelerine ve emeği geçen herkese teşekkür borçluyuz.
Halk sağlığına ilişkin kapsamlı tartışmaların yapıldığı ve eşitsizlikleri azaltmak için çözüm önerilerinin paylaşıldığı bu Konferans bana iyi geldi; bilime ve akademisyenlere değer verilen bir ülkede ve dayanışma içerisindeki meslektaşlarımın arasında derin bir nefes aldım. Ancak Türkiye’den yakın dostlarımın eksikliğini çok hissettim. Konferansta Feride’yi, Onur’u, Özlem’i, Nilay’ı ve daha birçok dostumu görememenin hüznünü yaşadım. Keşke orada olabilseydiler, birlikte orada olabilseydik…
Bir gün mutlaka! (KP/HK)