Dünyanın hangi ülkesinde ya da bölgesinde çeşitli halklar arasında düşmanlık tohumları atılmış ve zaman içinde bunlar onulmaz yaralara ve acılara sebep olmuş bir hastalığa varmışsa, bu hastalığın tedavisinin tek ilacı özgür bir kurucu meclis seçimi olmuştur.
25 yıldır süren çatışmanın durması için atılacak ilk adım Türkiye'nin Washington ve Brüksel'den gelen talimatlar doğrultusunda yöneltilmesini engelleyecek, egemen ve demokratik bir meclisin inşasından geçer.
Genel oyla yapılması gereken böyle bir kurucu meclis seçiminde bütün siyasi partilere eşit propaganda imkanlarının oluşturulmasının yanı sıra, adayların belirlenmesinde genel başkanların yetkilerine son verilmesi, varolan dünyanın en antidemokratik seçim barajının milli bakiye benzeri bir seçim sistemiyle kaldırılması (çünkü yeni bir kuruluşta en küçük oy diliminin bile dikkate alınması bir zorunluluktur) ve ülkedeki bütün siyasi tutuklu ve hükümlülerin de serbestçe aday olabilmelerinin koşullarının yaratılması gerekir.
Böyle bir kurucu meclisin gerçekleştireceği anayasanın temel maddelerinden biri Türkiye Cumhuriyetinin kendisini meydana getiren Türk, Kürt ve diğer halkların ortak vatanı olduğu vurgusunu yapması ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları arasında tam bir eşitliği güvence altına alması olacaktır.
Bütün bunlarla birlikte, kardeş kavgasının ilelebet sona erdirilmesinin yolu "yukarıdan" yapılacak girişimlerle gerçekleştirilemez. Kuşkusuz bu, "yukarıda" yapılacak her türlü girişime karşı olduğumuz anlamına gelmez, ancak kalıcı barışın ancak "aşağıdaki"ler arasında gerçekleşebileceğini hiçbir zaman unutmamalıyız.
Bunun için de "şu an barıştan yana olan herkesin" henüz barış yanlısı olmayanları da ikna edecekleri bir kurucu meclis hareketi inşa etmeleri gerekiyor. Türklerle Kürtlerin, Alevilerle Sünnilerin ve birbirleriyle geçinemeyen bütün kesimlerin ortak bir mücadele içine çekilmelerini sağlayacak bir hareket inşa etmek, o hareketin Türkiye çapında kurucu meclis komitelerini oluşturmak gerekir.
Bu böyle yapılamadığı takdirde "yukarıdakilerin" barışı hiçbir kalıcılık taşımayacak ve gene "yukarıdakilerin" ileride neden olacakları en küçük provokasyonda paramparça olabilecektir. Biz İşçi Kardeşliği Partisi olarak yukarıda çizdiğimiz çerçeve içinde bütün güçlerle biraraya gelmeye hazır olduğumuzu peşinen ilan ettiğimizi bildiririz.
İşte böyle bir kurucu meclis seçimi hareketi gerçekleştiğinde ve barış yolu tabandan açıldığında bugüne kadar hayatını kaybetmiş olan 40 bin insanın da yattıkları yerde kemikleri sızlamayacaktır. Çünkü ancak o zaman o insanların aileleri, yakınlarının boşu boşuna canlarını vermediklerini, geleceğin özgür ülkesinin kalbinde yaşayacaklarını göreceklerdir.(ŞO/EÜ)