bianet’te stajyer olmak ‘özgürlük’’ demektir. Eğitim ve iş hayatı boyunca fikirlerinden ötürü sansüre uğramış biri olarak burada olmak çok daha kıymetli ve anlamlıydı…
Haberlerini yıllardır takip ettiğim bianet’in staj başvuru formunu görmemle doldurmaya başlamam arasında saniyeler vardı. Bir süre beklemede kaldıktan sonra Haluk Kalafat’ın stajımı onaylayan mail’ini almamla bu serüvene ilk adımımı atmış oldum.
Turizm ve sosyoloji ile başlayan fotoğrafçılık ile son bulan üniversite hayatım boyunca habercilik hep aklımın bir köşesinde kalan, başlangıç noktamı bulamadığım bir istekten ibaretti. Mevcut sistemdeki haber anlayışında yer bulmak istemeyişim de bunun bir parçasıydı tabii ki. bianet’in sistemden sıyrılıp hak odaklı habercilik anlayışını yıllardır gözlemlemiş biri olarak burada yaşadıklarım sürpriz olmadı. ’’bianet’te stajyer olmak’’ yazılarını okurken tamam da bu kadar değildir, biraz abartılı yazıyorlardır diye düşünmekten kendimi alamamıştım.. Ta ki stajım başlayana kadar...
İlk gün Haluk Kalafat’a şimdi biz bu staj süresinde neler yapacağız, nasıl ilerleyeceğiz diye sorduğumda aldığım ‘’hangi alanda haber yapmak istiyorsanız onu yapacaksınız, biz size şunu veya bunu yapın demeyeceğiz’’ cevabı buraya başlarken duyduğum heyecanı doğrular nitelikteydi. Çünkü içinde bulunduğumuz koşullar yapmak istediklerimizden ziyade yapmamız gerekenler üzerine kurulu; insanın isteklerini ve heyecanını körelten cinsten.
Bu kapıdan içeri girdiğinizde ise sansürü, emeğinizin hiçe sayılmasını, isteksizliği kapının önünde bırakıp yeni bir başlangıca adım atıyorsunuz. İşini özenle, istekle, güleryüzle yapan sadece ‘’İnsan’’ demeyi bilen duyarlı kişiler karşılıyor sizi. Var olmasını istediğiniz ne varsa burada mevcut.
LGBTİ hareketine olan hassasiyetim haberlerimin de yönünü belirlemiş oldu. Staj süremin Onur Haftası’na denk gelmiş olması yapabileceğim şeylerin de çeşitliliğini arttırdı. İlk röportajım benim için çok özel ve heyecan vericiydi. Habercilikle ilgili hiçbir bilgi birikimi ve deneyimi olmayan birine güvenip beni destekleyen Çiçek Tahaoğlu gibi bir editörle çalıştığım için çok şanslıydım.
Röportajımın Fransızcaya çevrilmesini, Ataşehir Belediyesi’nin vermek istediğim mesajı alıp haberime gönderme yapmasını gözlerinin içi gülerek, heyecanla benimle paylaşan insanlarla çalışmanın verdiği haz bambaşkaymış. Yıllardır hassasiyet gösterdiğim ama elimi taşın altına koymadığım konular ile ilgili çalışmalar yapma fırsatı bulmuş olmam belki de buradaki en büyük kazancım.
Her defasında ‘’eline sağlık, çok güzel olmuş’’ ‘’teşekkürler’’ deyip seni takdir eden, bilgi eksikliklerini kapatmaya çalışan, destekleyen, motive eden, takdir etmeyi bilen güzide insanların ütopyası burası. İşte bu yüzden her gün aynı istekle, aynı heyecanla geldim buraya, her gittiğim haber benim için çok önemliydi.
Burada sadece haber yazmak değil mesele, insan haklarını gözetmek de çok önemli. Ben de aynı özenle yazdım haberlerimi. İkinci röportajıma daha emin, daha istekle gittim. En güzel tarafı fotoğrafçılığımı devam ettirerek bunları yapıyor olmamdı. Sabahları kahve ve gazete keyifleri, öğle yemeklerinde bitmek bilmeyen sohbetler de buranın bir parçası. Herhalde buranın tek dezavantajı kahve alışkanlığımın bağımlılığa ulaşmasıydı.
Stajyer gibi değil bir gazeteci gibi çalışma imkanı bulduğum bianet’ten ayrılma vakti geldi.
Bu süreçte beraber çalışma fırsatı bulduğum Haluk Kalafat, Nadire Mater, Ayça Söylemez, Beyza Kural, Yüce Yöney, Evren Gönül, Beyza Dağdeviren, Nilay Vardar, Ekin Karaca ,Elif Akgül, Korcan Uğur, Leyla İşbilir, Baran Gündoğdu ve sona sakladığım ‘’İmla Kuralları’’ ile olan ilişkimi iyileştirmeye çalışan, güzel insanlarla tanışmamı sağlayan, desteğini ve bilgisini esirgemeyen özel insan Çiçek Tahaoğlu’na sonsuz teşekkürler… (DŞ/YY)