Sihirli bir mekan olan İstanbul bana iyi gelmeye başlamıştı. Ve sanki bunu kanıtlamak istercesine, çok özel ve güzel bir akşamı bana bahşetti ki unutmam mümkün değil... Parkta, bahçede, meyhanede buluşup tanışmak için değişik planlar yaparken, sahnede buluştuk ama kiminle?
Giresun Doğa Koleji Tiyatro Eğitmeni, Kayıp Oyuncular Genel Sanat Yönetmeni Ersin Özdemir'in organizasyonuyla zoom üzerinden izlediğim “Hikâyeler” adlı oyun ile ilgili, bianet'te yayınlanan yazımla sosyal medya üzerinden iletişimimiz sürmüştü. Eskiler "nasip, kısmet!" derler ya. Ayşe Lebriz Berkem'le daveti üzerine bu akşam izlediğim oyunda tanıştık.
Sevgili Aslı Erdoğan'ın yazdığı “Bir Delinin Güncesi” adlı oyunda sevgili Ayşe Lebriz Berkem'in performansı harika ötesiydi.
Sahnede tek başınaydı ama sahne o kadar kalabalıktı ki… Beden diliyle, sesiyle sahnede çoğalmayı bilen Lebriz, ömrünün önemli bir bölümünü akıl hastanesinde geçirip beklenmedik bir anda taburcu edilen bir kadını canlandırırken, sihir bozulmasın diye nefesimi tutuyordum.
Her anlamda "sistemle" sorunu olan bu kadının dışarıya çıkar çıkmaz kendini çığırından çıkarak, cehenneme dönmüş bir dünyanın ortasında buluvermesinin hikâyesiydi izlediğimiz. Kadın en naif haliyle cehennemin orta yerinden neşeyle "Özgürlük Eşitlik Adalet" diye bağırıyor kaldırımın kenarında. Her an ezilme tehlikesi altındaki yapayalnız bir çiçeğin keyifli direnişi gibi...
O eşsiz deliliğin refleksiyle; işi deliliğe vurarak zekice; tacizi tecavüzü, şiddeti cinayeti, açlığı yoksulluğu, baskıyı zulmü dile getiriyor, tepkisini gösteriyor...
Hem hüzünlü hem matrak, muhteşem bir anlatım, insanı hem düşündüren hem de gülümseten bir hikâyeydi. Harikuladeydi.
Oyunun sonunda, hayatını özgürlük eşitlik ve adalet mücadelesine adayan, kıymetli yazar Aslı Erdoğan'ı ve onun eserini sahneye ezber bozan bir şekilde uyarlayıp efsaneleşen emekten haktan yana olan tiyatrocu sevgili Ayşe Lebriz Berkem'i ayakta alkışladık.
“Dünya küçük” derler ya... Nereden nereye... Sevgili Aslı'yı yıllar önce Giresun'a davet etmiş, üç gün konuğumuz olmuş, imza günü, söyleşi düzenlemiş, ona Ada’yı ve Kale’yi gezdirmiş, resmi tarihin gözünden değil kendi gözümüzden anlatmıştık. Bu gece, hem oyunun yazarının yanı sıra, oynayanı da fiilen tanıyıp sevince okumak da, izlemek de çok keyifli geldi bana…
Bir kez daha bu özel kadınlara bakıp çoğaldım. Başta “İstanbul bana iyi geliyor” demiştim. Doğruya doğru ama eklemem gerekiyor: Hayatın her alanında mücadele eden insanlar bana iyi geliyor. “Kadınlar vardır” diye boşuna söylemiyoruz...
Tebrikler Aslı, Tebrikler Ayşe...
Bütün alkışlar size...
(SY/AS)