Kadınların yabancı bir erkeğin cinsel şiddetine maruz kalmalarıyla tanıdıkları bir erkeğin cinsel şiddetine maruz kalmaları arasında ne fark var?
İlk akla gelen cevap; kadının "hayır" dediği andan itibaren erkeğin ısrarının cinsel şiddet olduğu, bunun da suç olduğu ve sonucu değiştirmediği yönünde olsa da ben ne zaman kadınlardan taciz, tecavüz hikayesi dinlesem hepsinin yaralarının "tanıdıkları isimleri" andıkları zaman kanadığına, yüzlerindeki ifadeden acılarının ne kadar derin olduğuna şahit oldum.
Bu noktada parantez açıp bu hikayelerin çok sık dillenmediğini, nadir anlarda, o da kapı arkalarında, kısık sesle anlatıldığını söylemek şart.
Kapı ardında yaşanılan tüm travmatik hadiselerin orada kalması, asla başkasına anlatılmaması gerektiği fikrinin meşru temsilcisi cinsel şiddet suçunun failleriyse de mağdur kadınların sessizliğinin birden fazla sebebi var.
Bana kalırsa yakını, tanıdığı tarafından cinsel şiddete maruz kalan bir kadının bunu dillendirmemesinin en belirgin sebebi, olayın duyulmasıyla kıyametin kopması değil aslında, olayın ortaya çıkmasıyla kulakların duymaz, gözlerin görmez olması. Yani o kıyametin kopmaması.
"Sen enişteni yanlış anlamışsındır",
"Ağabeyinin yanında öyle oturmasaydın o zaman",
"Böyle açık seçik giyinirsen arkadaşım demez erkek nefsidir kendine sahip çıkamaz".
Bu cümleler ne kadar bildik değil mi?
Her zaman kuyruğunu sallayan bir dişi vardır ortada.
Ve en korkuncu "Koca tecavüz eder mi hiç, karılık vazifemi yerine getiremiyorum desene"dir.
Yargının erkek egemen toplumdan ayrık yaşamadığı ve bizzat erkek olduğu kabulüyle, "karılık vazifesi" ezberiyle "eşe tecavüz" öylesine yaygın ki...
Geçen yılın en akıl tutulması yaşatan verisi eşi ya da birlikte olduğu kişiden, fiziksel veya cinsel şiddet gören kadınların yüzde 92'sinin hiçbir yere başvuruda bulunmamış olmasaydı.
Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün (KSGM) 51 ilde, 12 bin 795 kadınla yaptığı görüşme sonucunda açıkladığı araştırmanın bir başka sonucu da eşi/birlikte olduğu kişi/kişilerce uygulanan şiddetin kadınların yaşamında en çok karşılaştıkları şiddet türü olduğunu gösteriyor. Öyle ki bu durum yabancı ya da tanıdıkları kişiler tarafından taciz ya da tecavüze uğrama durumundan da yaygın.
Türkiye'de 10 kadından 4'ü eşi ya da birlikte yaşadığı kişiden fiziksel ve cinsel şiddet görüyor. Her 2 kadından biri eşiyle tartışmaya girmemesi gerektiğini düşünüyor.
Sonuçlar ortada, durum vahimse de geçen gün tüm kadınları umutlandıracak bir mahkeme kararı çıktı.
İzmir'de karısıyla "zor kullanarak ilişkiye girdiği" iddia edilen kocaya, "Eşe cinsel saldırı" suçundan 7 yıl 4 ay hapis cezası verildi.
Avukat Yasemin Öz "Bu çok olumlu bir karar" diyor.
Ona göre sevinmemiz için iki neden var. Birincisi "eşe tecavüz"ün suç olarak kabul görmesi, ikincisi kişinin yedi yıl gibi tüm erkekler adına caydırıcı bir hapis cezasına mahkum edilmesi.
Öz, bu kararın kadınların şikayetçi olması için cesaret bulmalarına vesile olacağını savunuyor.
Mahkeme heyeti, ilk duruşmada davayı karara bağladı.
İzmir Ağır Ceza Mahkemesi heyeti yalnız değil aslında.
Daha önce Ankara 8. Aile Mahkemesi de hakim Eray Karınca'nın kararlarıyla kadınları sevindirmişti.
Eşine söz verdiği halde onu okula göndermeyen kocayı sosyal şiddet işlemekten, kişisel temizliğini yapmayan kocayı evden uzaklaştırarak, birlikte yaşayan sevgilisine şiddet uygulayan erkek için nikah şarkı aramaksızın cezalandıran, eşini döven erkeğe "Özür dilerim" ilanı dağıttıran hakimler oldukça şikayetçi olan kadınların sayıları artacaktır.
Bu sadece şiddet gören kadınların değil o şiddete tanık olup sessiz kalarak ortaklaşan tüm bireylerin tepki vermesini sağlayacaktır. (EZÖ)