Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kadir Demirel, geçen hafta damadı tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Olayın ayrıntıları medyaya yansıdıkça Demirel’in ölümünün herhangi bir cinayet olmadığı, ortada bir kadına şiddet vakası olduğu ortaya çıktı. Fakat çoğu medya kuruluşları benzer kadın haberlerinde olduğu gibi bu olayın haberleştirilmesinde de sınıfta kaldı.
Olay, ilk etapta basına yansıyan ayrıntılardan öğrendiğimiz kadarıyla şöyle:
Kadir Demirel’in kızı E.K. 21 yaşındayken kendisinden 9 yaş büyük C.K. ile evleniyor. Çiftin iki çocukları oluyor. E.K., şiddet nedeniyle çocuklarını alarak aile evine dönüyor. Genç kadın aynı zamanda polise giderek şikâyette de bulunuyor. Koca C.’ye 3 ay uzaklaştırma veriliyor. E.K.’nin çocukları nedeniyle eşiyle barışarak eve döndüğü iddia ediliyor. Ancak bir şey değişmiyor ve şiddet yeniden baş gösteriyor.
Olay gecesine kadar yaşananlara bakınca, bir kadın cinayetinin tipik emarelerinin oluştuğunu görüyoruz. “Akit’in yönetmenine damat bıçağı” manşetiyle çıkan Hürriyet, her ne kadar yaşananı ‘aile içi şiddet’ diye tanımlansa da apaçık bir kadına şiddet vakası yaşandığı anlaşılıyor. Bu kez yalnızca mağdur yine yeniden kadın olmak üzereyken ‘yanlışlıkla’ bir erkek oluyor aslında. Keza haber metinlerinde ‘araya giren eşin’ de yaralandığı belirtilirken hemen hiçbirinde kadının asıl hedef olduğunu okuyamıyoruz.
Bir başka örnek verelim:
“Aralarında sorun olan kızı ve damadıyla konuşmak üzere İstanbul Başakşehir’deki evlerine giden Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kadir Demirel…”
Bu sözler, Habertürk’te yayımlanan haberin girişinden alıntı… Söz konusu giriş insana eşler arasında ufak tefek ‘sorunlar’ olduğunu düşündürtüyor. Ancak haberin spotundan daha fazla ayrıntı ediniyoruz:
“Kocasının ağır yaraladığı E. K.’nın 7 ay önce şiddet gördüğü için baba evine gittiği, kocası için 3 ay uzaklaştırma kararı aldırdığı, çocukları için tekrar barışarak evine döndüğü ortaya çıktı.”
Gazetenin ‘sorun’ olarak nitelendirdiği durumun böylece erkek şiddeti olduğu beliriyor. Yine Hürriyet’ten örnek vermek gerekirse birinci sayfa editörleri, “Kadir Demirel araları bozuk olan kızı ve damadını barıştırmak için dün akşam evlerine gitti” cümlesini kurabiliyor. Şiddet vakası, ‘ara bozukluğu’ olarak ifade edilebiliyor.
Ertesi gün Habertürk’ün birinci sayfasından ise olaya ilişkin diğer ayrıntılar ortaya çıkınca, “Damat şiddeti tescilli çıktı” başlığının atıldığını görüyoruz. Elde edilen bilgiler şöyle sıralanmış:
“Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kadir Demirel’i öldüren damada eşe şiddetten 3 ay uzaklaştırma verildiği, E.K.’nın 2 çocuğu için barıştığı ortaya çıktı.”
Gazeteden böylece kadına şiddetin resmi makamlar tarafından da ‘onaylandığını’ öğreniyoruz. Halbuki biz biliyoruz ki kadına şiddet vakaları çoğu zaman, gazetenin kullandığı deyişiyle söylemek gerekirse, ‘tescillenemiyor’. Burada kullanılan ifade, şiddetin varlığı devlet tarafından tescillendiği zaman durumun vahameti ortaya konuyormuş gibi tınlıyor.
Olaya ilişkin başka detaylara ulaşan Sabah gazetesinin ise genç kadının dayısıyla konuştuğunu görüyoruz. Haberin bir cümlesi şöyle:
“Dayı Erdal Üstündağ, damadın psikopat olduğunu belirterek ‘Esma Hanım, şiddete uğradığı gerekçesiyle emniyete giderek şikâyette bulundu. 3 ay uzaklaştırma kararı verildi. Esma'ya 'Senin en yakınlarını öldürerek canını yakacağım' dedi.”
Buradaki ‘psikopat’ vurgusunun hasbelkader kullanıldığını düşünmek naiflik olur. Nitekim erkekliğe zeval gelmemesi için istismar vakalarında kolaya kaçmaktan başka bir şey ifade etmeyen ‘sapık’ ya da ‘pedofil’ kullanımının şiddet vakalarında ‘psikopatlık’ üzerinden yürüdüğünü biliyoruz.
Ayrıca aynı haberden bu tehdit sonrasında bile ailelerin araya girdiğini, genç kadının eve dönmek zorunda kaldığını anlıyoruz. Dayı Üstündağ bir de şunu söylüyor:
“Biz kendi isteğiyle evine döndüğünü sanıyorduk.”
Ancak ortada bir istek olmadığı anlatılanlardan ortaya çıkıyor:
Yine Sabah’ın haberinden, E.K.’nın geçen sene “Aile birliğinin temelden sarsılması ve şiddetli geçimsizlik” gerekçesiyle boşanma davası açtığını, 15 Kasım'da görülen mal paylaşımı davasından sonra aile büyüklerinin araya girerek kadını ‘barışmaya’ ikna ettiğini anlıyoruz. Ancak tabii bu haber metinlerinde bu şekilde yer almıyor. Onun yerine, “Aile büyükleri araya girdi ve çift barıştı” cümlesini okuyoruz.
Son olarak genç kadının 8 Şubat’ta boşanma davasını geri çektiğini öğreniyoruz. Ondan sonrasını ise artık hepimiz biliyoruz.
Tüm bunların yanında bir de hiç azımsanmaması gereken bir durum daha var: Hala hayatta olan şiddet mağduru bir kadın ile çocuklarının fotoğraflarını kullanan basın kuruluşlarının görselleri buzlamadığına şahit oluyoruz.
Yazıyı bitirmeden Hürriyet ve Habertürk’ü bir kenara bırakırsak, genel yayın yönetmenini kaybeden Akit gazetesinin Kadir Demirel’in orucunu açmak için gittiği evde “elim bir olay sonucu” hayatını kaybettiğini ifade ettiğini de belirtelim.
Yaşanan gerçekten de elim bir olay ancak Akit’in kullandığı anlamda değil.
Ne acıdır ki aile büyükleri aracılığıyla Türkiye’de sayısız kadın halen şiddetin ve ölümün kucağına itiliyor. “Kutsal aile” uğruna çok sayıda kadının canı yanıyor. Kimisini böyle haberlerde okuyorsunuz işte ama kimisinden haberdar bile olmuyorsunuz.
Kendi isteğiyle evine döndüğünü sandığınız kadınlar aslında hiç de isteyerek o evlere dönmüyor. (BK/ÇT)
bianet'in çetelesine göre, erkekler 2016’da 261 kadın/kız çocuğu ve o sırada kadınların yanında olan 24 erkeği öldürdü. 2016’da öldürülen her dört kadından biri ayrılmak/boşanmak istediği ya da barışma/birliktelik teklifini reddedildiği için öldürüldü. |