Dün gece, muhtemelen tüm hayatım boyunca yaşadığım en korku dolu geceydi. Öylesine yorgun ve bitkindim ki günlerdir uyumadım. Sessiz bir an olduğunda, bu sefer karnımdaki ve kalbimdeki gerilim uyumamı engelliyor.
Dün gece 15 bomba saydık Dahiyeh'e düşen (Beyrut kırsalı)... Ve bunlar yalnızca bizim duyduklarımızdı. Gece kendime şöyle dedim: "Eğer en azından birazcık uyumaya çalışmazsam, yorgunluktan aklımı yitireceğim, ve beni öldüren şey bu olacak."
Yemek de yiyemediğim için, fiziksel olarak güç kaybediyorum. Bu noktada bunlar hep psikolojik.
Biliyorum, güçlü olmalıyım, ve olacağım; ama şu anki gidişatımı inkar edemem. Ve bence insanlar kahramanlık kadar, düşkünlük hakkında da bir şeyler duymalılar. Birçoğumuz işleri yoluna koymak için yoğunca çalışıyoruz. Beyrut'ta koşturup, insanlara yemek, su, ilaç ulaştırmaya çalışıyoruz; iletişim işleri yapıyoruz, ama bu bizim korkmadığımız, yorgun ya da hasta olmadığımız anlamına gelmiyor.
Dün gece, şimdiye dek olan en kötü bombardıman altındayken, gürültüden artık o kadar korkmadığımı fark ettim. Ne kadar da çabuk alışılıyor. En acıtıcı şeyin "BİLİNMEZ" olan olduğunu fark ettim.
Yarın ne olacak? Tüm bunlar ne zaman bitecek? Her şeyi yeniden nasıl kuracağız? Mülteciler geri gelecek mi? Güneydeki insanlar nasıl? Ve tüm bir ülkeyi cezalandırmak neden? Tüm bunların arkasındaki asıl plan nedir? Daha ne kadar kötüye gidecek?
Kocam ve ben mültecilere ev sahipliği yapıyoruz, ülkeden çıkacak yolu bulmalarına yardım ediyoruz. Bu sabah ikisi ayrılmayı başardı; bir Alman ve Bir İsveçli. Diğer ikisi İngiliz ve Amerikalı. İlginç olan şu ki, buradakiler arasında Amerikan elçiliği, vatandaşlarına en az yardım edeni. Elçilik telefonu pratik olarak servis dışı.
Arkadaşım Amanda (birkaç gün önce tanıştığım biri),Beyrut dışındaki elçiliğe gidebilmek için araba kiralamak zorunda kaldı. Ve ona söyleyebildikleri tek şey, ne yapacaklarını bilmedikleri ve internet sitesini takip etmeye devam etmesi gerektiği.
İnternet sitesinde tek görebildiği, beş gün sonra bir tahliyenin olacağı, ve tahliye sırasında bunun için ödeme yapması gerektiği! Evet, kendi vatandaşlarına tahliye için ücret ödeyeceklerini söylüyorlar! Buna inanabiliyor musunuz?!
İnsanları tahliye etmeye çabalamak bende stres yarattı. Eğer ayrılma şansım olsaydı ne yapardım? Ayrılır mıydım? Arkadaşlarım ne olacak? Ailem? Sanat stüdyom?
İngiliz pasaportum var, kocamla birlikte tahliye edilebilirdim. Ya peki en iyi arkadaşım Maya'ya ne olacak? Çok nadir görülen ve kötü bir KANSER türüne yakalandı! Bir kaç önce teşhis edildiğinden beri ona bakıyorum ve biliyorum ki şimdiye dek iyi olmasında bu etkili oldu. Yakalandığı kanser türü "tedavi edilemez", ama ironik bir şekilde, bombardımanın başladığı gün, doktor tümörlerin küçüldüğünü söyledi!
İnanılmaz- gerçek bir mucize. Maya'yı bırakamam!
Ya stüdyomdaki eserler? Ya tüm fırçalarım, boyalarım, parlatıcım ve kitaplar! Tüm kitaplarım! Yeniden- aklımdan geçen çılgınca şeyler.
Ya resim albümlerimiz? Aile resimlerimiz? Hatıralar... Ya birkaç yaz önce, kötü bir ayrılığın ardından üzgünken, balkonuma yaptığım çizimler?
Peki ya sakladığım tüm aşk mektupları? İçinde gençliğimin hikayesi olan, bir gün kızıma vermek istediğim mektuplar.
Peki ya diğer en iyi dostum? Köpeğim Tampopo? Benim güzel Jack Russel terrierim, beni hiç bırakmayan. Hep bir saflık ve şefkat kaynağı olan... Melek gibi gözleri olan... Köpeklerin tahliyesine izin verilmiyor. Amerikan arkadaşım Christine köpeğini benim yanımda bırakacak. Küçük, siyah bir köpek Baousi (Arapça'da öpücük demek).
Kalbi kırık! Neredeyse tahliyeye katılmak istemeyecekti. Çok sayıda konsolosluğa gidip kaydolmaya çalıştı, köpeğini belki alırlar diye.
Merak etme Christine, Baousi'ye çok iyi bakacağım.
Kız kardeşim, okullarda korunan mültecilere gönüllü yardım ediyor. Şu anda para, ilaç, su, yatak ve battaniye gibi konularda yardım için Lübnan vatandaşlarını arıyorlar. İnsanlardan para istiyor, sonra gidip mülteciler için ilaç alıyor - kendi inisiyatifi! Annem de katıldı.
Bir arkadaş, yardımları kabul etmek için bir internet sitesi açtı: http://atrissi.com/helplebanon/
Günün en ahlak dışı haberi: İsrail insanlara güneyi boşaltmalarını, çünkü Lübnan'ın güneyini yok edeceklerini bildirdi. Ama insanlar ayrılamaz, çünkü tüm yollar yıkılmış ya da tıkanmış. Ve dün, insanlar ayrılmaya çalışırken, İsrailliler onlara ateş açtı! Bir katliam yaşanıyor!
Dün itibariyle yeni saldırı haberleri:
-İsrailliler Lübnan'ın güneyini fosfor ve diğer kimyasal bombalarla bombalıyor.
-İsrail, Lübnan kıyısındaki tüm limanları bombaladı.
-İsrail tüm yerel askeri radarlarımızı ve bazı ileri karakollarımızı bombaladı.
-İsrailliler ateşli saldırı tugayına ve Arama ve Kurtarma Ekibine saldırdı. Sivil insan kayıpları oldu. Bu bir katliamdı - binalarda sığınmacılar da vardı.
-İsrailliler Beyrut kırsalını (Dahiyeh & Haret Hreik) bombalamaya devam ettiler.
-İsrailliler 100 sivil öldürdü ve yüzlerce yaralı var - ve güneyi bombalamaya devam ediyorlar.
-İsrailliler dağlara giden yolları bombalamaya başladılar. Shouf'a giden ana bir yolu vurdular.
-İsrailliler dağlardaki bir gaz istasyonunu vurdular.
...neleri vurduklarını takip edemiyorum.
İsrail Lübnan askeri karakollarını hedef almaya başladı. Lübnan askerlerini öldürdüler. Artık yalnızca Hizbullah'ı hedef almıyorlar. Tüm Lübnanlıları öldürmeye yöneliyorlar.
Gerçek şu:
İsrail Lübnan'a diz çökertmeye çalışıyor. İsrail, Lübnan'ı ve Lübnanlılık ruhunu yok etmeye çalışıyor.
İsrail, Lübnanlıları birbirine düşürmeye çalışıyor.
İsrail, bizi yemek, su ve korunak için aranıp duran hayvanlara dönüştürmeye çalışıyor.
İsrail ile ABD, Suriye ve İran'ı da buna çekmeye çalışıyor. Lübnan'ı yem olarak kullanıyorlar. Lübnan ortada duruyor. Amerikalılar ve İsrailliler bölgesel bir savaş başlatmaya çalışıyorlar!!
Lütfen elinizden nasıl geliyorsa yardım edin. Lütfen bu mesajı, bu mektubu dağıtın. Lütfen insanlara neler olduğunu anlatın. Lütfen hükümetlerinize adım atmaları ve bir şeyler yapmaları için baskı yapın.
Lübnan barış dolu bir ülkedir. Bölgedeki, tüm dinlerden insanların barış içinde yaşadığı tek ülkeyiz. Haberlerin bu kadar yanlı olması inanılmaz bir şey. Yol açılan gerçek yıkımı göstermiyorlar.
İsraillilerin masum sivilleri öldürdüğünden bahsetmiyorlar. Buradan göründüğü kadarıyla tek odaklandıkları şey: G8!
İsrail ve ABD gerçekten bizi buradan silip atmak mı istiyor? Onlara, burayı terk etmeyeceğimi söyleyebilirsiniz. Ve birçoğumuz burayı terk etmeyecek. Lübnan'ı seviyoruz. Buradaki hayatımızı, oluşturduğumuz yaşantıyı seviyoruz.
Onlara benim gibi insanlardan bahsedin... Kültür ve hoşgörü inşa eden. Anlayış ve barış için çalışan. Eğitmek için çalışan. Aşkı ve şefkati yücelten. Burada benim gibi binlercesi var. Peki ya biz?
Onlara, benim gibi insanlardan bahsedin, tüm yaşananlara rağmen nefreti öğrenmeyen. Benden her şeyimi alabilirler, ama onurumu değil. Değerlerimi ve inançlarımı değil. Asla ve asla ruhumu kıramayacaklar.
İsrail vatandaşlarına, hükümetlerinin bize neler yaptığını anlatın. Onlara şiddetin şiddeti çağırdığını anlatın. Onlara Lübnan'ın komşuları olduklarını ve birlikte yaşamanın mümkün olduğunu hatırlatın. Şiddet yoluyla bir anlayışa nasıl ulaşabiliriz ki? O kadar yakındık ki.... O kadar yakındık ki...
Bu acımasızlığı durdurun!
Hala sevgiyle,
Zena El-Khalil
Not: Bu arada, Maya'nın tümörlerinin küçüldüklerinden bahsetmiş miydim? Dün sokakta bir düğün yapıldığını anlatmış mıydım?
Bu mektubun ne kadar süre öneme sahip olacağını bilmiyorum. Ama acil bir durumda, her zaman: [email protected]
(*)Çeviri: Ufuk Dalmış