20 Aralık 2015 genel seçimlerinden sonra hükümet kurma çalışmalarının olumsuz sonuçlandığı İspanya’da 26 Haziran 2016 Pazar günü yeniden seçimlere gidildi.
Peki 20 Aralık’ta ne olmuştu? İspanya’nın demokrasi tarihinde (faşist diktatör Franco’nun 1975’teki ölümünden bugüne) ilk kez iki partili sistem sekteye uğramış ve hiçbir parti tek başına çoğunluğu sağlayamamıştı. 2 Mayıs tarihine kadar dört parti koalisyon oluşturamayınca seçimlerin tekrarlanmasına karar verildi.
Öncelikle koalisyonun neden kurulamadığına bakarsak tekrarlanan seçimlerin sonuçları kendiliğinden netleşir diye düşünüyorum. Türkiye’den de ilgiyle izlenen Podemos 71 milletvekiliyle 3. parti olarak girdiği mecliste hükümette olmak için inat etti. Yunanistan’daki SYRİZA’ya da benzetilen Podemos’un hükümette olma inadı kendi sonunu getirdi diyebiliriz. SYRİZA ilk kez 2004 seçimlerinde sadece 6 milletvekiliyle parlamentoya girmiş, sandıktan birinci parti olarak çıkıp hükümeti kurması ise ancak 2015 seçimlerinde mümkün olmuştu. Podemos için en doğrusu muhalefette kalıp kendi oluşum sürecinde taşların yerlerine oturmasını sağlamak, bir taraftan da PASOK’a benzetilen PSOE’nin (İspanya Sosyalist İşçi Partisi) düşüşünü güçlü bir muhalefetle hızlandırmak olmalıydı.
Podemos'un tutmayan taktiği
Podemos ne yaptı? Işık hızıyla taktik ve söylem değiştirip ilericilikle ilgisi olmayan Sosyalist İşçi Partisi’ni (PSOE) kendisiyle “ilerici ve solda” bir hükümet kurmaya çağırdı. Daha görüşmeler başlamadan bakanlık hesapları yapmaya başladı. Birdenbire o koltuklardan kendi kendine fedakarlık yapıyormuş gibi bir havaya büründü. Amiyane tabirle, buldumcuk oldu, elde ettiği başarıyı kaldıramadı, ne yapacağını bilemedi. Gözünü öyle ya da böyle hükümette olma hırsı bürüdü. Türkiye’de BDP’nin parlamentoya bağımsız adaylarla girerek yıllarca yaptığı iyi muhalefet ve daha sonra HDP’nin iyice sağa yanaşmış CHP’yi tekrar sola direksiyon kırmaya zorlayan ve barajı aşan başarısı yapılması gerekenler anlamında en güzel örnek olsa gerek.
İspanya Sosyalist İşçi Partisi
PSOE, Podemos’a göre daha tutarlı davrandı ve sağa yanaşmaya devam etti. Sayısal olarak çoğunluğu sağlamadıkları halde yeniyetme, kendi deyimleriyle “merkez sağ partisi” Ciudadanos’la anlaşmaya vardı ve Podemos’un desteğini istedi. Podemos destek vermedi, PSOE bunu önceden biliyordu. Zaten Podemos’un hükümetin kurulmasına engel olan “kötü” olarak damgalanmasını ve oy kaybetmesini sağlamaktı amaç.
Halk Partisi
Bu arada en güzel taktik dünkü seçimlerde milletvekili sayısını 13 arttıran PP (Halk Partisi) tarafından geliştirildi. Öncelikle hükümet kurma sırasını “çoğunluğum yok” diyerek başından savdı. Diğer partiler birbirlerini yerken PP geçici hükümet olarak halkın zararına yasalar çıkarmaya devam etti. PSOE, PP ile görüşmeyi bile reddettiği için o sorumluluğu da üzerinden atmış oldu. Çünkü AB ve piyasalar 40 yıldır sırayla hükümete gelen bu iki düzen partisinin “büyük koalisyon” kurmasını ve yeni yetme iki partiyle onları uğraştırmamalarını istiyorlardı. Ancak PSOE, PP ile koalisyon kurmasının kendi intiharı olacağını biliyordu. Tabanını daha fazla rahatsız edecek başka bir olasılık yoktu zira.
PP dünkü seçimlerde Ciudadanos’a kaptırdığı oyların bir kısmının da dönmesiyle seçimlerin galibi olarak çıktı. Bu arada bu partinin yolsuzluk konusunda da şampiyon olduğunu belirtelim. Kemer sıkma politikalarının ve Fransa’da aylardır yeri yerinden oynatan çalışma yasasının benzerini 2012 yılında İspanya’da rahatlıkla çıkaran parti de bu partidir. O yasayla işten atılma çok kolaylaştı, kontrat süreleri çok kısaldı, maaşlar ve çalışma koşulları çok kötüleşti. Ama hala seçimlerden birinci parti olarak çıkabiliyor. PP’nin en başarılı seçim taktiği koalisyon kurmak için hiçbir şey yapmamasıydı. İkinci başarılı taktiği ise kendisinden giden oyları “oylarınız tekrar boşa gitmesin” minvalinde bir söylemle geri çağırmak oldu.
Iglesias ve Garzon
Sonuç olarak koalisyon kurulamadı, seçimler tekrarlandı. Podemos bir önceki seçimlerde birleşmediği IU (Birleşik Sol) ile bu seçimlere ortak girme kararı aldı. Podemos’u ilahlaştıran Türkiyelilerin bilmesi gereken başka bir gelişme de Pablo Iglesias’ın son anketlerde partisine oranla daha az destek görmüş olması.
IU lideri ve yine Öfkeliler Hareketi’nde öne çıkmış olan Alberto Garzon ise tabanda çok daha fazla güven yaratan bir lider. Ancak bu birleşmeye rağmen Unidos Podemos (Birlikte Yapabiliriz) – seçim koalisyonlarının adı - her iki partinin oy toplamlarına bile ulaşamadı. İkisi birlikte Podemos’un bir önceki seçimlerdeki milletvekili sayısına ancak ulaştılar.
Burada bir not düşmekte yarar var, İspanya seçim sistemi çok karışık, ayrıca oy oranları ve vekil sayıları genelde uyuşmuyor. Bu nedenle oy oranlarından hiç bahsetmiyorum çünkü koalisyon kurarken önemli olan milletvekili sayılarının toplamı. Hazır konu sistemden açılmışken, İspanya seçim sisteminin iki partililik üzerine kurulduğunu belirtmekte de yarar var. Her oy eşit değerde değil. Daha az nüfuslu yerlerin stratejik olarak önemini korumak amacıyla oradan çıkan oyların değeri fazla. Yani az nüfuslu bir şehirde bir milletvekili çıkarmak için gereken oy sayısı Madrid’den milletvekili çıkarmak için gereken oy sayısından çok daha az. Dünkü seçimlerde sistemin mağduru Ciudadanos partisi oldu örneğin, oy oranı çok düşmese de milletvekili sayısı çok azaldı.
Anketler
Seçim anketleri de sonuçların üzerinde çok etkili oldu. Anketlere göre Unidos Podemos seçim ittifakı seçimlerden ikinci parti olarak çıkacaktı ve yılların PSOE’si tarihinde ilk kez üçüncü parti olacaktı. Bilinçli mi yapıldı bilinmez ancak bu anketler tersine bir etki yarattı. 20 Aralık’ta Sosyalist İşçi Partisi’nden Podemos’a kayan oylar partilerini bu felaketten korumak için geri döndüler. Seçim gecesi, PSOE 5 milletvekili kaybetmesine rağmen neredeyse ikinci parti çıkmasını kutlayacaktı.
Bugünkü duruma baktığımızda mutlak çoğunluk olan 176 vekil sayısına ulaşan tek ikili koalisyon düzenin desteklediği “büyük koalisyon” yani PP ve PSOE koalisyonu. Buna çok olası bakılmıyor ancak ne olacağı yukardan gelecek baskıların gücüne de bağlı. Hiç belli olmaz. Tek tek incelediğimizde; PP hükümetin başındaki parti olacak ve Rajoy tekrar Başbakan olacak. PSOE öyle ya da böyle bu hükümeti desteklemek zorunda kalacak çünkü üçüncü kez seçimlere gidilmesini göze alması mümkün değil. İki seçimdir kan kaybetmesine rağmen PSOE hala kilit parti ancak kendi içindeki sorunları da gözeterek adım atması gerekiyor. Ciudadanos ise zaman içinde tutunamayacak ve kaybolacak gibi görünüyor.
Muhalefeti fırsata dönüştürmek
Podemos’a gelince muhalefeti fırsata dönüştürmek durumunda; daha öğrenecek çok şeyi var, taşların yerine oturması zaman alacak. Bu süreçte düzen partilerinin yolundan gidebilir ya da sürekli dillendirdiği “değişim” için sokaklardaki mücadelenin izinden gidebilir. “Değişim”den ne kastettiğini netleştirmeli. Seçim odaklı söylemsel çelişkilerini gözden geçirmeli.
Örneğin, İspanya’nın çok uluslu olduğunu savunan Podemos son seçim kampanyasında birden herkesten çok vatansever oldu. Daha da önemlisi diğer mücadelelerle bir araya gelerek kazandıkları belediyelerin deneyimlerinden ders almalı. Kurumları ele geçirmek seçim kazanmakla olmuyor. Seçimleri kazansanız bile sokak sizi desteklemiyorsa vaat etiklerinizi yerine getiremiyorsunuz. Onun için sokaktaki mücadele parlamentodakinden her zaman daha önce gelmeli. Hiçbir parti sokakları yönetemez, Podemos sadece onların parlamentodaki sesi olabilir, başı değil. (ED/HK)