*Görsel betimleme: Fotoğrafta, sağ tarafta Peter Singer'ın "Hayvan Özgürleşmesi Hemen Şimdi" adlı kitabının kapağı görülüyor. Kitap kapağında turuncu bir arka plan ve üst kısmında büyük harflerle kitap adı ve yazar adı yer alıyor. Kitap kapağının ortasında bir resim ve altında "Hayvan Özgürleşmesi Hareketinin Klasik Eseri Yenilendi" yazısı bulunuyor. Sol tarafta ise yakın planda bir köpek var. Köpek siyah ve kahverengi tüylere sahip olup gülümseyen bir ifadeyle doğrudan kameraya bakıyor. Arka plan bulanıklaştırılmış, yeşil ve kahverengi tonlarda.
İnsan doğanın, hayvanların ve dünyanın yalnızca kendisine ait olduğunu düşünmeye başladığında ölçüyü kaçırıp talan ve katliamlara girişti. Doğayı ve hayvanları gözüne kestirip hemen her konuda olduğu gibi burada da tüketime yönelen insan, türcülüğe de hız verdi. Bu durum giderek ekolojik, sosyal ve ahlaki bir mesele hâline geldi. Daha doğrusu bir krize dönüştü.
Peter Singer, ilk baskısı 1975’te yapılan ve zaman içinde genişlettiği Hayvan Özgürleşmesi Hemen Şimdi’de vicdanlı insanların hâlâ var olduğunu düşünerek hayvanlar için bir adalet çağrısında bulunuyor. Kitap için giriş yazısı kaleme alan Yuval Noah Harari’nin “tarihin esas mağdurları” dediği hayvanlara karşı işlediğimiz suçları hatırlatarak gerek keyfî gerek endüstriyel saiklerle ilişkimizi bozduğumuz insan-dışı canlılara yaklaşımımızı değiştirmemiz için alternatifler öneriyor Singer.
"Çoğu insan türcüdür"
İnsanın işlediği temel suçlardan biri, üzerinde tahakküm kurmaya çalıştığı kendi dışındaki canlılara karşı bir güç gösterisi sergilemesi. Diğer bir ifadeyle doğaya uyguladığı tarifeyi tekrarlayarak hayvanları tüketme yoluna girmesi.
İnsanın “ilerleyişinin” bedeli ölü, daha doğrusu öldürülen hayvanlar. Uygarlık, modernite, kapitalizm ve neoliberalizm cesetler üzerinde yükseldi. Dolayısıyla insan-hayvan ilişkisi bozuldu; Harari, meselenin bu tarihsel boyutunu özetlemiş yazısında: “Evcilleştirilmiş çiftlik hayvanlarının varlığını son derece zalimane kılan şey sadece ölme biçimleri değildir. Her şeyden öte yaşam koşullarıdır. Çiftlik hayvanlarının hayatlarını iki rakip etmen şekillendiriyor: Bir tarafta insanlar et, süt, yumurta, deri, kas gücü ve eğlence istiyor. Diğer tarafta ise insanlar çiftlik hayvanlarının uzun vadede sağ kalmasını ve üremesini garanti altına almak zorunda.”
Konuyu çiftliklerle sınırlandırmamak ve yalnızca tüketim için hayvan üretimiyle yetinmemek gerek. Mesele, hayvanların yaşam hakkı ve özgürlüğü olunca uzak ve yakın geçmişteki katliamları anımsamak da zorunlu. Singer, doğrudan bu konulara girmese de çizgiyi türcülük sorunundan ve özgürlükten çekiyor; “ilerleme” ile paralel gitmeyen hayvan hakları meselesinin derinine iniyor: Irkçılık ve cinsiyetçilik gibi tehlikeli olan türcülüğün sonuçlarını hatırlatıyor hepimize.
Singer, “çoğu insan türcüdür” diyor. Buna “acı çektiren” ve “kendi çıkarlarını hayvanların haklarından ve özgürlüğünden önde gören” ifadelerini de ekleyebiliriz. Hayvanların bilincini, benliğini ve duygularını yok sayan bir türcülük bu. Başka bir deyişle hayvanların kişiliğini, dilini ve yaşam hakkını kasıtlı olarak önemsizleştiren ve görmezden gelen insanın marifeti… Söz konusu yaklaşımın uç noktasını da es geçmiyor yazar: “Nasıl insanların çoğu, benzer acıları diğer insanlara yaşatmadığı durumlarda hayvanlara acı çektirmeye hazır oluşuyla türcüyse çoğu insan, başka insanları öldürmeyeceği durumlarda başka hayvanları öldürmeye hazır oluşuyla da türcüdür. (...) Telafi edilemez ölçüde türcü olan tek tutum, yaşama hakkının sınırlarını tam da türümüzün sınırlarına paralel bir şekilde çizmeye çalışan tutumdur.”
Sokakta yaşayan ve “insan için tehlike oluşturduğu” söylenen, deneylerde kullanılan ve endüstriyel çiftliklerde faydalanılan hayvanların tamamı, Singer’ın bahsettiği türcülüğün cefasını çekiyor. Kafeslerdeki tavuklar, havuzlardaki balıklar, duvarların ardına hapsedilen domuzların yanı sıra etinden, sütünden ve derisinden yararlanmak üzere üretilen buzağılar, inekler, zapturapt altına alınan mandalar vd. hep bu türcülükten muzdarip.
"Sahici bir diğerkâmlık" vurgusu
Doğasını anlattığı türcülüğün sonlanmayacağını bilen Singer, bunun etkisinin azaltılması ya da hayvan sömürüsünün sonlandırılması için neler yapılabileceğini düşünüyor. Çözüm önerilerinden ilki, kâr için onayımıza değil paramıza ihtiyacı olanlara ve “dünyayı beslediğini” söyleyenlere karşı bir eylem: “Elde ettikleri kârlar onlara, geniş kapsamlı değişiklikleri önlemek için gereken kaynakları sağlıyor ve gelen eleştiriler karşısında sadece halkın talebini karşıladığını söyleyerek kendini savunmaya devam edecekler. Her birimizin hayvan fabrikalarının ürünlerini satın almayı bırakmamız işte bu yüzden gerekli. Bunu yapıncaya dek onların varlıklarını, refahlarını ve büyümelerini sürdürmelerine, gıda için hayvan yetiştirirken kullandıkları tüm acımasız pratikleri devam ettirmelerine katkıda bulunacağız.”
“Önce insan gelir”, “doğa ve doğadaki her şey insan içindir” anlayışı, Singer’ın bahsettiği ve hayvan sömürüsünün önünü açan türcülüğün esas dayanağı. Bunun “doğal” sonuçlarından biri, duyarsızlaşma ve hayvanların haklarını önemsizleştirme. Hatta hayvanlar için hiçbir şey yapmama. Daha da ötesi herhangi bir tatmin için hayvanlara ıstırap verme ve onları öldürme…
Singer, insanın doğanın içinde ve hayvanların arasında olduğunu, hayvanların özgürlüğünün ve haklarının bulunduğun hatırlamanın katliamları engelleme yolunda önemli bir adım hâline gelebileceğini belirtiyor. Öte yandan insanların, hayvanlar üzerindeki hâkimiyet iddiasından vazgeçmesi de bir başka adım.
Hayvanlara hâlâ kötü davrandığımız, onlara acı çektirdiğimiz ve yaşamlarını hiçe saydığımız bugünlerde Singer, üzerinde düşünmemiz gereken hayatî gerçeklerle ve sorularla bizi baş başa bırakarak noktalıyor kitabı: “Hayvanların kendileri, özgürlüğünü talep etme, koşullarını toplanarak protesto etme, sivil itaatsizlikler veya boykotlar yürütme, hatta onları savunanlara teşekkür etme imkânından yoksun. Biz insanlar sonsuza dek veya kendimizi yok edinceye dek diğer türlere baskı yapmayı sürdürme gücüne sahibiz. Alaycı pek çok insanın hep söylediği gibi tiranlığımız devam edecek ve kişisel çıkarlarla çatıştığında ahlakın hiçbir anlam taşımadığını mı ispatlayacağız? Yoksa meydan okumayı kabullenip üzerinde güç sahibi olduğumuz türleri acımasızca sömürmeyi, asiler veya teröristler tarafından zorlandığımız için değil de aldığımız tutumun ahlaken savunulmazlığını fark ettiğimiz için sonlandırarak sahici bir diğerkâmlık sergileyebileceğimizi kanıtlayacak mıyız?”
(AB/RT)
Hayvan Özgürleşmesi Hemen Şimdi, Peter Singer, Çeviren: Akın Emre Pilgir, Ayrıntı Yayınları, 368 s.