"Kriz, intihar ve cinayet"i konuşmak üzere buluşuyoruz Dr. Ali Babaoğlu ile.
Yıllardır "intihar" konusunda çalışmış bir uzman doktor olan Ali Babaoğlu, daha ilk cümlede şaşırtıyor:
"Beklenenin tersine, intiharlar kriz dönemlerinde (çoğu kez) artmaz, azalır."
Böyle bir "fren"den sonra, galiba en iyisi söze "tanım"la başlamak.
-İntihar deyince neyi anlamalıyız?
Babaoğlu: Herhangi bir sorunun çözümü için kendi ölümünü çare olarak gören ya da düşünen davranışlara intihar davranışı denir.
-Uzaktan bakınca, intihar bir "çare" arayışının uzantısı değil de "çaresizlik" gibi görünmez mi?
Babaoğlu: Tam öyle değil.
-Üstü kapalı intihar olur mu? Yaşamaya devam etmekle birlikte kendini yok etme davranışını seçmek gibi?
Babaoğlu: Hayır, intihar davranışı, mutlaka ölümle sonuçlanan bir davranıştır.
-"İntiharcı" diye nitelendireceğimiz bir tipoloji var mıdır?
Babaoğlu: Hayır, herkes intihar edebilir. İntihar sosyal bir davranış biçimidir. Nitekim, insandan başka canlılarda görünmüyor. Hayvanların intihara benzeyen davranışları var ama, sadece benzeyen... "Balinaların ya da yunusların intiharı" diye zaman zaman gündeme gelen, aslında gerçek bir intihar davranışı değildir. Başka bir şeydir.
-Neden intihar eder insan?
Babaoğlu: İntihar, herşeyden önce, sosyal bir olaydır, sanıldığı gibi bireysel değil. Enflasyonun ya da iktisadi olayların da nedeni, insanların davranışlarıdır. (Mesela, insanların davranışlarından dolayı kötü para iyi parayı kovar.)
Bireyin herhangi bir sosyal olaya katılması hali, incelenmesi gereken bir olaydır. Her sosyal olayda bir katılım yüzdesi vardır. Ve sosyal olaylara katılanlar daima azınlıkta kalır. Toplumun büyük çoğunluğu ise sosyal olaylara katılmaz.
-Sosyal olaylara katılmak derken neyi kastediyorsunuz?
Babaoğlu: Mesela göç olayı. Bir halk doğrudan doğruya bir memleketten sürülmüyorsa ve ona rağmen birileri bir yerden bir yere gidiyorsa, göç olayı ile karşı karşıyayız demektir. Ve daima göç olayına katılanlar, katılmayanlara göre azınlıkta kalır.
Devrim olayı da böyledir. Savaş da... Savaşa katılanlar da toplum içinde daima azınlıktadır.
İşte o azınlığa dahil olup olmama kararı, daima kişiye ait bir karardır. Toplumu toplum yapan faktörler, hiçbir zaman "çoğunluğa" geçmez. Hastalıklar da böyledir. Zaten toplumun çoğunluğu aynı davranışı gösterirse, bu da "normal hali" temsil eder. Hastalık da hastalık olmaktan çıkar.
İntihar da hiçbir zaman çoğunluğa geçmez.
-Bir çoğunluk ya da azınlık durumunu değil, çoğalma ya da azalmayı konuşalım isterseniz. İntiharlar, ne zaman artıyor ne zaman azalıyor?
Babaoğlu: Toplum içinde intihar davranışı belli yüzdeler gösterir. Türkiye o yüzdeler itibariyle, dünya ülkeleri içinde en tabanda yer alan iki ülkeden biri. En alttaki -bir Afrika ülkesi olan- Volta. Türkiye de onun bir üstünde.
-Peki en intihara daha fazla eğilimli toplumlar hangileri?
Babaoğlu: İskandinav ülkeleri. Onların özel bir durumu var. Nasıl ki, Türkiye'de de Konya'nın il olarak özel bir durumu varsa.
-İntiharın bir biyolojisi var mı?
Babaoğlu: Hayır sosyolojisi var. İskandinav ülkeleri gibi, Japonların da intihar konusunda, özel bir durumu var.
-Japonların özel durumu nedir?
Babaoğlu: İnançları öyle. Japonya, intiharı yücelten bir toplum. Şinto inancına göre, intihar, onurlu bir olaydır.
-Türkiye'nin intiharda dünya sıralamasında en altta yer alması nasıl açıklanabilir?
Babaoğlu: İslamiyet, intiharı engelliyor deseniz, bu kez Suudi Arabistan'daki tabloyu nasıl açıklayacağız. Suudi Arabistan'da, Pakistan'da intihar oranı Türkiye'ye göre daha yüksektir. Bütün İslam ülkelerinin içinde intihar oranı açısından en dipte Türkiye duruyor.
-İslam ülkeleri, dünya sıralamasında ortada bir yerde mi ?
Babaoğlu: Hayır. Aşağıda bir yerde. Ama, dinle bağ kurarak açıklama getirmek her zaman anlamlı değil. Örneğin, Musevi inancı da intiharı yasaklar. Ama Musevilerde de bizden yüksektir intihar oranı.
-Kent/ kır dünyası diye kıyaslandığında?
Babaoğlu: Kentlerde daha yüksektir intihar oranı.
-Kadın, erkek farkı?
Babaoğlu: Erkekler daha kesin intihar ederler. Kadınlarda intihar davranışı daha kararsızlık gösterir... Erkeklerde kendini öldürme süreci daha kısadır. Erkekler gerçekten ölür. Kadınlarda, yaygın olan ise intihar denemeleridir.
-Bu fark nasıl yorumlanabilir? Erkekler daha mı kolay karar veriyor?
Babaoğlu: Hayır kararla ilgili sayılamaz. Örneğin, aile adına karar vermede çoğu kez kadınlar önceliklidir.
-Kadın "doğurgan" olduğu için ölüm iç güdüsüne daha uzak ve o yüzden mi kadınların intihar davranışı o kadar kesinlik kazanamıyor?
Babaoğlu: İntihara yönelme davranışı ve intiharı düşünme oranı kadınlarda daha yüksek. Ne var ki, bu davranışın ölümcül sonuç vermesi açısından, kadınlar geri kalıyor. Erkeklerin intiharda ön planda durmasının nedeni de bu.
İntihar davranışının ölümcül sonuç vermesi, erkeklerde daha yüksek. Bunlar sosyal olaylar, tıbbi değil, dolayısıyla açıklamak o kadar kolay değil.
Kadın intiharlarının öne geçtiği iki dönem var tarihte: Biri Sovyet ihtilalini izleyen dönem. Öteki de iç savaşlar sırasında...
-Doğuştan intiharcı olmak diye birşey var mıdır?
Babaoğlu: Hayır. Kalıtsal bir şey değildir intihar.
-Ama bazı ailelerde intihar davranışı ya da vak'aları daha sık görülebiliyor.
Babaoğlu: Evet. İntihar davranışının "öğrenme" ile ilgili bir yanı var da ondan.
-İntihar haberlerini belli bir dikkatle yazmak gerektiğini uyarıyor uzmanlar. Özellikle intiharın biçimi ve uygulamaya konuluşu konusunda ne kadar ayrıntı yansıtırsanız, ardından intiharların arttığı ve aynı tarzlarda intiharların gündeme geldiği görülmüş. Neden böyle?
Babaoğlu: Buna 'Philipps etkisi' deniyor. Bu, aynı adı taşıyan bir araştırmacının, intihar tahminlerine yönelik çalışması sonucu bulduğu bir yöntem.
5-10 yıllık intihar istatistiklerini iyi incelersek, örneğin Mayıs ayının ilk yarısında kaç kişinin intihar edebileceğini tahmin edebiliriz. Belli bir ritmi var intiharların.
Ona karşın, basında intihar haberleri ön plana çıktığı durumlarda, görülmüştür ki, intiharlarda büyük sıçrama oluyor. Eğer o sırada 5 kişi intihar edecekse, birden rakam yukarı fırlar. Ya da şöyle diyelim, o sırada beklenen 5 kişinin intihar etmesiyse ve rakam beklenenin üstüne fırlamışsa, hemen gazete sayfalarına bakmak gerek. Mutlaka medyaya o günlerde yoğun intihar haberleri girmiştir.
"Öğrenme" faktörü çalışıyor bu süreçte.
Örneğin, dünyada intiharları en fazla sıçratmış olan olay, Marilyn Monreo'nun intiharıdır. Haberin yayılmasını izleyen dönemde, intiharlar birden sıçrama göstermişti.
Ona karşılık, intiharları azaltan intihar haberleri de vardır. Namık Gedik'in 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonraya rastlayan intiharı bunlardan biridir örneğin. O kadar ki, bu olaydan sonra dünyanın her yerinde (Amerika'da, İngiltere'de, Fransa'da) intihar sayısı azaldı.
-Neden böyle?
Babaoğlu: Çünkü, Namık Gedik'in intiharında, toplumun örnek almadığı insan tipi sözkonusuydu.
ABD'de (yahudi aleyhtarı) aşırı sağcı örgütlerden biri olan J. Birch'in lideri, 50'li yıllarda, Yahudi olduğu ortaya çıkınca intihar etmişti. Bu da yine intiharları azaltan bir olay olarak biliniyor.
-Peki Türkiye'de intiharlar artıyor mu?
Babaoğlu: Evet sürekli olarak, özellikle de son 15-20 yıldan beri artıyor. Sürekli bir artış var.
* Birincisi intiharların (nüfusa göre) genel oranı yükseliyor.
* İkincisi, kentlerden köylere geçiyor intihar. Köylerde de intihar artışı var. (Tüm intiharlar içinde köylerdeki intiharların payı yüzde 12 ise, yüzde 20'lere doğru çıkmaya başladı.)
* Üçüncüsü, çocuklarda intihar artıyor. Bir bakıma intiharda yaş sınırı düşüyor.
Çocuk intiharlarında yaş sınırı nereye kadar iniyor?
Babaoğlu: Bunu kesin olarak belirlemek kolay değil. Küçük çocuk intiharları bazan intihar olarak görünmeyebilir ve çoğu kaza gibi değerlendirilebilir. Anlaşılmaz aslında bunun bir intihar olduğu...
-Yıllarca intihar alanında çalışmış bir uzman doktor olarak, intiharların artmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Babaoğlu: Türkiye bir değişim içinde. Değişim toplumlarında intiharların arttığını biliyoruz. Türkiye sürekli çalkantılar içinde bir ülke. Bu tür koşullarda normalde beklenen, intiharların artmasıdır.
"Sayı olarak artış" da bir şey ifade eder. Ama, aynı zamanda nüfusa oranına da bakmak gerek intihar vak'alarının.
Örneğin, İstanbul'da intihar sayısı yüksektir. Ama İstanbul'un (nüfusuna göre), intihar oranı düşüktür. Çünkü İstanbul, çok büyük nüfuslu bir kent. Bu nedenle de Türkiye içinde intihar oranı düşük bir kent olarak çıkar karşımıza.
İntihar oranının yüksek olduğu yerlere gelince... Bunlardan biri Konya'dır. Biri de Bilecik! Son yıllarda böyle oldu. Son 10-15 yılda sözkonusu illerde intihar oranı giderek yükseldi. Köylerde de intiharın artmış olması, İç Anadolu kentlerinin intihar tablosunu etkileyen bir başka faktör.
Kırsal kesimde intiharlar (eskiye göre) artıyor. Konya gibi bir kentte, köy nüfusunun kent nüfusuna oranı, İstanbul gibi bir kente göre daha yüksek. Bunu da gözden uzak tutmamalı.
-Köylerde intiharların artışını nasıl yorumluyorsunuz?
Babaoğlu: İntihar edenler arasında, daima en başta duran kesim, erkeklerdir. Dünyanın her yerinde böyle. Bekar, evlenememiş ve orta yaşlı erkekler.
Eğer, yaşlı, dul erkeklerin sayısı köylerde yüksek ise... (Tam bilmiyoruz, böyle olduğu tahmin edilebiliriz). Zira, Türkiye'de köyler sürekli boşalıyor. Öyle olunca, kalan ihtiyarların durumu, eskisine göre çok daha acıklı hale geliyor. Köylük kesimde intihar sayısının artması, oradaki gençlere de yansıyor tabii ki. İhtiyarların intiharı, gençlere de model oluyor.
-Köyde yaşayanların, televizyon aracılığıyla, kendilerine ait olmayan farklı bir dünya ile ilişki kurmaları da anlamsızlık duygusuna kapılmalarına ve bu da intihar davranışının tetiklenmesine neden olabilir mi?
Çok lokal olarak belki. Televizyon, köyle kent arasındaki yaşam uçurumunu büyütüyor mu? Eğer uçurumu büyütüyorsa, intihar yerine, imrenme eğiliminin artması gerekir.
Ona karşın köylerde, aile içi çatışmaların artışı da intiharların çoğalmasını etkileyebilir. Ne var ki, Türkiye'de köyden kente göç iyi incelenmiş değil.
-Çocuk intiharları neden artıyor?
Babaoğlu: İntihar yaşı küçülüyor. Toplumda intihar davranışının artışı çocuklara da yansıyor tabii. Çocuklar çok büyük çatışmalar içinde yaşamak zorunda kalıyorlar. Çatışmalar sırasında, onlar daha büyük çaresizlikler yaşıyor. Dünyanın her yerinde toplumsal dalgalanmalardan çok fazla etkilenen bir kesimdir küçük çocuklar.
Kendi gözlemlerimi aktaracak olursam: 6-8 yaşındaki çocuklarda, kendini öldürme kelimesinin giderek daha fazla kullanıldığı bir gerçek. Ama genelleme yapmak doğru olmaz.
-Her halde yaşamın başındaki birinin yaşama içgüdüsü; ileri yaşlardaki birinin ise ölüm iç güdüsü daha yüksek olmalı. Ya da şöyle soralım. Ölüm iç güdüsü var mıdır?
Babaoğlu: Vardır.
-Varsa, yaşama içgüdüsünün ağır basması gereken çocukluk çağındaki, intiharlar, çok daha çarpıcı değil mi?
Babaoğlu: Evet. Çarpıcıdır. Filozofik olarak ve insan değerleri açısından çarpıcıdır.
-Çocuk, ölümün ne olduğunu tam olarak algılayabilir mi?
Babaoğlu: Hayır.
-Onlara oyun gibi mi geliyor ölüm?
Babaoğlu: Çocuk, sadece o sırada yok olmak istiyor. Çıkıyor oyundan çocuk. 'Sevmedim bu oyunu' diyor adeta. Burada bir tasarlama yok.
-Daha iç güdüsel diyorsunuz.
Babaoğlu: Evet. İntiharlar kendini önceden haber verir aslında. Önce ölüm konuşmaları artar. Ölümden söz eden kişilerin, intihar riski, söz etmeyenlere göre, (özellikle belli yaşlardan sonra) 200-300 misli daha yüksektir. Ama çoğu kez bu konuşmalar gözden kaçar.
Bir de veda törenleri başlar. Kişi, usul usul hiç görmediği arkadaşlarına ziyaretlere başlar. Hatta, ağır depresyondayken birden canlanır. Düzeldi sanırsınız. İyi görünür.
İnsanın kendini öldürmesi için bir enerjinin seferber edilmesi gerekir. Onun için çok ağır depresyonda intihar olmaz. Depresyondaki hastayı düzeltmeye başlarsınız. Tam düzeldi sanırsınız. Düzelir. Düzelirken intihar eder.
-İntihar, bir karar. Sağlıklı olmayan bir karar. Ama karar. Takıntılı kişilerle takıntılı olmayanlar için intihar riski var mı?
Babaoğlu: Onlar daha yüksekler arasında.
-Batman'daki kadın intiharlarını nasıl yorumlamalıyız?
Babaoğlu: Orada intiharlar artıyor mu, artmıyor mu, ondan çok emin değilim ben. Orada yapılmış olan bazı beyanlar var. Bunlar biraz sorumsuz söylenmiş sözler gibi geliyor bana.
Batman'daki kadın intiharları ile ilgili olarak "nedenlere" yönelik açıklamalar, ister istemez bir "intihar modeli" veriyor. Örnek oluyor başkalarına...
-Ya intihar ve cinayet kavramını yanyana getirecek olursak?
Babaoğlu: Eşit parametrelerdir. Biribiriyle ilişkili oldukları muhakkak. Biribirini ters de etkileyebilir.
Cinayetlerin arttığı bazı durumlarda, intihar sayısı düşer. Hangi durumlarda? Örneğin terör cinayetlerinin arttığı durumlarda. O sırada intiharlar en azından beklenen yükselmeyi göstermez.
Örneğin, terör cinayetlerinin arttığı Güneydoğu olayları devam ederken intihar sayıları da düştü.
-İntihar eğiliminin yüksek olduğu Kuzey ülkeleri hapisanelerinde çok az sayıda mahkum bulunduğunu hatırladım bir an.
Babaoğlu: Evet. Haklısınız. Gerçi orada da çok 'güzel cinayetler' oluyor.
Birisi kendini öldürmek. Öteki başkasını. Yanyana getirdiğiniz zaman...
Uzaktan baktığınız zaman; toplum içinde bir agresyon (saldırganlık) potansiyeli varmış, o agresyon bir taraftan olmazsa öteki taraftan patlıyormuş gibi görünür.
-Savaş dönemlerinde nasıl bir tablo izler intiharlar?
Babaoğlu: Savaş dönemlerinde azalır intiharlar.
-Neden krizle intihar ters orantılı?
Babaoğlu: Kriz dönemlerinde kişiler savunmaya geçiyor. İkincisi, daha önemli bir takım olaylar gündemde varken, bir takım psikolojik sıkıntılar ıvır zıvır gibi görünüyor insanoğluna.
Çünkü o sırada insan, canıyla boğazlaşırken, gidip de aşk için kendini öldürmek son derece saçma görünüyor. Herhangi bir ruhsal bozukluk, o sırada düğün bayram gibi gelir.
Krizlerin insanı dirilten bir tarafı var desenize?
Babaoğlu: Evet. Vardır. Bu kriz sırasında, eğer intiharlar düştüyse, muhtemelen bunun en başta gelen nedenlerinden biri, Sakıp Sabancı'nın da yüzde 40 oranında fakirlediğini açıklamış olmasıdır.
-İntihar davranışı, belli mesleklerde farklılık gösterir mi?
Babaoğlu: Belirli meslek gruplarında daha öne çıkar. Örneğin, hekimlerde, polislerde... Başka ülkelerde askerlerde yüksektir. Bizde azdır.
-Polislerde yüksek olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Babaoğlu: İnsanlar, bu meslekte sürekli ölümle karşı karşıya. Ceplerinde tabanca taşıyorlar. Agresif bir meslek grubu polislik. Polis dünyasında aile içi cinayetler de yüksektir. Dünyanın her yerinde böyledir bu. Amerika'da karısı tarafından öldürülmüş polis sayısı, haydutlar tarafından öldürülmüş polis sayısından çok yüksektir.
Doktorlarda da yüksektir intiharlar. Belki yaşamla yüzleşmek durumunda olan bir meslek olduğu için. Örneğin anestezistler arasında da yüksektir intiharlar.
-------
NOT:
Söyleşi sırasında, Sayın Babaoğlu, Batman'daki intiharlar konusuna pek değinmek istemedi.
Ancak sözü Batman'a getirmeden önce, Babaoğlu'nun kadın intiharları ile ilgili olarak şu saptamasının Batman'a küçük de olsa bir gönderme yaptığını düşünüyorum:
" Kadın intiharlarının öne geçtiği iki dönem var tarihte: Biri Sovyet ihtilalini izleyen dönem. Öteki de iç savaşlar sırasında..." (NU)