Bilişim Şurasının Internet Komisyonu Raporunda dikkatimize sunulan bir soru vardı; Acaba Internet ve bilişim alanında yapılacak olan hukuki düzenlemeler tek bir yasa çerçevesinde gerçekleştirilebilir mi?
Internet yaşamın her alanına yayılmış olduğundan bu sorunun yanıtı olumsuz... Çünkü sorunlar tek bir çerçeve yasayla çözülemeyecek kadar karmaşık. Ama Rapora göre yasal düzenlemeler tek bir çerçeve yasa ile yapılamasa bile, İnternet'teki "tüm süjelerin" yetki ve sorumlulukları "açık ve net bir şekilde" belirlenmelidir. Doğru ve önemli bir saptama.
İşte bu öngörü gerçekleşebilir. İnternetle ilgili konularda kimlerin neden veya nereye kadar "sorumlu oldukları" yasalarda açıkça belirlenebilir. Uluslararası sözleşmeler dikkate alınarak yasal düzenlemelerde diğer ülke yasalarına ve uygulamalarına bakılabilir.
Tekrarlamak gerekirse; yasa yapma sürecine İnternet ile ilgili olan herkes, yetkililer ve İnternet'ten para kazananlar, kullanıcılar katılmalıdır. Saydam ve paylaşımcı bir süreçten geçilmeli. "Birlikte düzenleme" (co-regulation) anlayışıyla davranılmalı. Herkes olumsuz düzenlemelerden (negative regulation) kaçınmayı kabul ederek bu süreçte yer almalıdır.
Raporda; yargı alanında "eğitim"den bahsedilmiş. Bilişim alanında delil tespiti, zararlı içeriğin tespiti gibi uzmanlık gerektiren konularda, özel hukuki prosedürler hatta "ihtisas mahkemelerinin tesisi" öneriliyor. İnternet alanında yasal eksikliklerin giderilmesi zorunludur.
Bilişim ve Internet konusunda her meslekte olduğu gibi yargıçların, savcıların, avukatların, yargı görevlilerinin meslek içi eğitimden geçmeleri fikrine de katılmamak olanaksız. Ancak "ihtisas mahkemeleri" kurulması fikrini tartışılmalıyız.
Önümüzde örnekleri var. "İhtisas" mahkemeleri olarak kurulan DGM'ler veya Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi, Çocuk Mahkemeleri gibi mahkemelerin kuruluş ve işleyişlerindeki artılarla eksilerinin neler olduğu düşünülerek karar vermelidir.
Günümüzde artık bilgisayarlarla ve Internet bağlantısıyla örülmüş bir yargı ağının yaşama geçirilmesini hedefliyor ve istiyoruz. O zaman teknoloji ağıyla örülmüş yargıdan acaba sadece Internet ve bilişim suçları için "ihtisas" mahkemesi istemek çelişki yaratmaz mı?
Her mahkeme yargıcının, savcısının veya avukatların kullandığı/kullanacağı iletişim teknolojisi veya Internet için neden ayrıca "ihtisas mahkemeleri" oluşturalım? Hukuki mevzuatında eksiklikler bulunan ve henüz yargı/yargılama alanında kullanılmayan Internet konusunda ortaya çıkan "hukuki" sorunları çözmek amacıyla; niçin yargının kendi içinde sorunu olan "ihtisas mahkemeleri" kurarak çözüm önerelim? Sorunlu alanların kendi sorunları çözülmeden o alanlarda başka sorunlar yaratmak, kaos yaratabilir. Daha hatalı sonuçlara neden olabilir. Bu sadece bir kaygıdır. Tartışalım.
Raporda tartışmalı olan yasa maddelerine yer verilmiş. Yeni değişiklikle 3984 sayılı (RTÜK) Yasanın 31. maddesi "Program hizmetinin içeriği ve yeni yayın teknolojilerinin kullanılması" başlığını taşıyor. Bu maddenin ikinci fıkrasında, her türlü teknoloji ile ve her türlü iletişim ortamında yapılacak olan yayın ve hizmetlerin usul ve esaslarının Haberleşme Yüksek Kurulu tarafından belirlenecek strateji çerçevesinde RTÜK tarafından tespit edilip, Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunulacağı yazılıdır. Ayrıca ikinci fıkraya göre "Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata uygunluğu Üst Kurulca denetlenir."
Yasanın 3 üncü maddesinde tanımlanan "veri yayını" ise; R-TV yayını ile birlikte veya bağımsız verilerin, elektromanyetik dalgalar, veri şebekeleri ve diğer yollarla halkın doğrudan alması maksadıyla yapılan yayınlar olarak tanımlıyor.
Bu durumda "veri yayını" tanımı ve 31/2 inci maddeye göre acaba RTÜK Internet yayınlarını denetleyebilir mi? Rapor bu sorunun yanıtını şöyle veriyor: "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 31/2 maddesinde 'her türlü teknoloji ve her tür iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin' şeklinde yer alan ve ayrıca işbu kanunun diğer maddelerinde geçen "veri yayını" kavramları İnterneti kapsamamaktadır, ileriye dönük olarak dünyadaki örneklere bakılarak hiçbir zaman kapsamamalıdır." Rapor, "RTÜK Internet yayınlarına karışmaz ve bu yayınların mevzuata uygunluğunu denetleyemez" diyor. Kuşkusuz RTÜK İnternet yayınlarına karışamamalı.
Komisyon raporunda bu maddenin "İnterneti" kapsamadığına ve ileride de kapsamayacağına dair cümle koymak uygulamada ortaya çıkabilecek sorunları çözmeye yetmeyebilir. Maddeye "her türlü teknoloji ile" yazıp hemen arkasından "her türlü iletişim ortamında yapılacak olan yayın" ve "hizmet" derseniz; bu tanımın içine Internet girebilir.
Bir başka söyleyişle maddeyi dar yorumlayan yasa uygulayıcısı sizin düşündüğünüzün aksine İnternetin bu madde kapsamında olduğuna karar verebilir. Hatta buna göre uygulama yapabilir. O nedenle Rapora böyle yazmanız veya "İnternet bu madde kapsamına girmez" demeniz yeterli olmayabilir. Tartışmaya açık yasal düzenleme yapılamaz.
Onun için Yasanın 31 inci maddesinin ikinci fıkrasına "İnternet yayınları dışında" cümlesinin yerleştirilmesi olası sorunu çözer. Veya yayından kastedilenin Radyo ve TV yayınları olduğunu açıkça belirtmek daha uygun çözüm olabilir. Uygulayıcılar dahil herkes rahatlar.
Aksi takdirde rahatsızlık veren bu yasal düzenlemenin akla getirdiği olası kuşkuların yarattığı veya yaratacağı tedirginlikler sürer. Oysa hepimizin bildiği evrensel bir kural vardır. Yasalar kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık, net ve anlaşılır olmalıdır.(NK/BB)