Reform uygulamaları meyvelerini vermeye başladı. Çiftçi gelirlerinin düşmesine karşılık IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmalarıyla gübre desteklerinin azaltılması, 2001 yılında gübre kullanımında 2000'e göre % 20'lik bir düşüş yaşanmasına yol açtı. Sektör yetkililerinden edinilen bilgiye göre, 2000'de 5,3 milyon ton olan gübre tüketimi 2001'de 4.3 milyon tona geriledi. 1999'da tüketim 5.6 milyon ton idi. Buna göre gübre tüketimindeki azalış reform uygulamasının başlatıldığı 1999 yılı baz alındığında % 24'ü buldu.
Gübre, tarımda üretimi % 50 artırıyor
Bitkisel üretimde verimliliğin artırılabilmesindeki en etkin araçlardan birisi kimyasal gübrelerdir. Tarımsal ürün maliyetleri içindeki payı % 10-15 olan gübrelerin verim artışındaki payı koşullara göre değişse de, genel olarak % 50 dolayındadır. Yapılan araştırmalar gübreleme için yapılan masrafın aynı yıl sonunda 10.5 kat olarak geri döndüğünü ortaya koymaktadır.
Gübre kullanımı dünya ortalamasının altında
Türkiye'de gübre tüketimi dünya ortalamasının altındadır. Bitki besin maddesi olarak hektara gübre kullanımı Japonya'da 321, İngiltere'de 283, Fransa'da 240, Mısır'da 214, Meksika'da 204, İspanya'da 155, Pakistan'da 119, Yunanistan'da 115, Bangladeş'te 111 kg olmasına karşılık; Türkiye'de 85 kg dolayındadır. Bu miktar 116 kg olan dünya ortalamasının çok altındadır.
Gübre en çok Akdeniz'de kullanılıyor
Gübre tüketiminin tarım bölgelerine göre dağılımı incelendiğinde, toplam tüketim içerisinde en yüksek payı -sırasıyla- Akdeniz, Ortagüney, Ege ve Marmara Bölgelerinin aldığı görülmektedir.
Gübrenin yarısı buğdaya
Gübre tüketimi ürün grupları açısından incelendiğinde, tüketilen gübrenin % 45'lik bölümünün buğday üretiminde kullanıldığını, buğdayı sanayi bitkileri ile meyvelerin izlediği görülmektedir.
Gübre tüketiminde artış hızı giderek azalıyor
Gübre kullanımı 1960-70 döneminde 13 kat, 1970-80 döneminde 2 kat, 1980-90 döneminde 1.7 kat artış göstermiştir. 1990-2000 dönemindeki artış ise yalnızca % 6'dır. Gübre tüketimi ile çiftçinin alım gücü olarak ifade edilebilen gübre/ürün fiyatı dengesi arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Tüketim artışındaki görülen duraklamanın en önemli nedeni, çiftçinin son yıllardaki düşük gübre alım gücüdür.
Gübre destekleri giderek azaltıldı
Çiftçinin alım gücünü hem ürün hem de gübre fiyatları belirlese de, en önemli etken gübreye yapılan devlet desteğinin oranıdır. Bu oran 1979'da % 81 iken 1995-97 döneminde % 50, 1998'de % 37, 1999'da % 27 ve Nisan 2000'de % 18 olmuştur. Destekleme alımları kaldırılıyor, ürün fiyatlarının ve buna paralel olarak çiftçinin alım gücünün düşürülmesine karşın gübre için çiftçiye verilen sübvansiyonlar göstermelik hale getiriliyor. Tüm bunların sonucunda zaten yetersiz olan gübre kullanımı daha da azalıyor.
Üretim azalıyor, ithalat artıyor
1990'da 4.3 milyon ton olan kimyasal gübre üretimi 2000'de 3.2 milyon tona düştü, yani % 27 oranında azaldı. Buna karşılık 1990'da 1.4 milyon ton olan ithalat 2.4 milyon tona çıktı, yani % 71 oranında arttı. 1990 yaklaşık 5 milyon ton olan tüketimin % 28'i ithalatla karşılanırken, 2000'de tüketimin neredeyse yarısı (% 46'sı) ithalatla karşılanır hale geldi. Reform uygulamalarının etkilerini iyice duyurmaya başladığı 2001 yılında ise gübre üreminde dramatik bir düşüş yaşandı; üretim 2000 yılına göre % 17, 1999'göre ise % 21 oranında azaldı.
Üretim ve dağıtımda aslan payı tekellerin
Türkiye'de gübre üretiminin % 90'ından çoğu 2'si kamu (TÜGSAŞ ve İGSAŞ), 4'ü özel sektör (Bagfaş, Ege Gübre, Gübre Fabrikaları TAŞ ve Toros Gübre) olmak üzere 6 kuruluş tarafından gerçekleştirilmektedir.1994-2000 yılları ortalamasına göre üretimin % 56'sı özel sektör, % 44'ü ise kamu gübre fabrikaları tarafından gerçekleştirimektedir. Dağıtımda özel sektörün payı % 40, kooperatiflerin payı % 30, kamunun payı ise % 19 dolayındadır.
Özelleştirme tekellere yarayacak
Uluslararası sermayenin tarım kesimine "reform", "yoksul çiftçiye yardım" kisvesi altında yönelttiği saldırılardan biri de kamuya ait gübre fabrikalarının özelleştirilmesidir. Özelleştirme kapsamında olan TÜGSAŞ ve İGSAŞ için 2000 yılında yapılan ihaleler kamuoyu tepkisinden çekinilerek iptal edilmiştir. Kamu gübre fabrikalarının özelleştirilmesi halinde;
*Sektörde kamunun fiyat düzenleyici işlevi sona erecektir. Böylece gübrede fiyat istikrarı bozulacak, üretici ucuz gübre sağlayamayacak ve gübre kullanımının düşmesine koşut olarak tarımsal üretim azalacaktır. Tarım kesiminin GSYİH içindeki payı daha da düşecek üreticinin gelir düzeyi gerileyecektir.
*Tekelleşme artacak, sektör kâr mantığına göre etkinlik gösteren bir yapıya kavuşacaktır. Kâr mantığının egemenliği ithalatı daha cazip duruma getirecek, bu nedenle üretim etkinliği gerileyecek, ithalat ise artacaktır. Üretimin düşmesi, buna karşılık ithalatın artmasına bağlı olarak döviz kaybı da artacaktır.
*Üretim -ithalat-depolama-dağıtım ve tüketim zincirinde özel kuruluşlar tekelci egemenlik kurarak, normal kârın ötesinde tekelci bir kâr elde etme olanağı bulacaklardır.
*İthalatın artması özel sektör kuruluşlarının yatırımlarını ertelemesine, işçi ücretleri ve çalışma koşulları üzerinde baskı yapmalarına yol açacaktır.
Reform çiftçiyi yıkıma sürüklüyor
Gerek IMF ve Dünya Bankası'nın yönlendirdiği program, gerekse bu programın neden olduğu Şubat 2001 krizi diğer sektörleri olduğu gibi tarımı da derinden etkiledi. Girdi kullanımı azaldı, üretim düştü ve tarım sektörü sabit fiyatlarla % 6.1 küçüldü. 2000'de 28 milyar dolar olan tarımsal katma değer % 31 oranında azalarak 19.4 milyar dolara düştü. Tarımda 2000'de 1261 dolar olan kişi başına milli gelir 1000 doları altına (878 dolara) geriledi. Tarım ve tarım dışı kesimler arasındaki gelir farklılaşması daha da büyüdü. Öte yandan bir zamanlar tarımda kendine yeterli 7 ülkeden biri olmakla övünen Türkiye yalnızca 4 ürünün (pamuk, ayçiçeği, soya ve mısır) ithalatı için neredeyse 1 milyar dolar ödüyor.
Çözüm kendi öz gücüne güvenmek
Bu çöküşten kurtulabilmek için başka çare yok. Türkiye, IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmalarına, çokuluslu gıda ve tarım tekellerinin isteklerine göre değil, ülkenin gereksinimlerine ve doğal koşullarına uygun gerçek bir tarım reformu programı hazırlamalı ve uygulamaya koymalıdır.