Osmanlı’da savaşın bedeli, kazanılırsa düşmana, kaybedilirse halka ödetilirdi. Genellikle zenginlerden ve vakıflardan ek vergi alınmazdı. Pek dokunulmadığı için zenginler ve devlet görevlileri varlıklarını vakıflarda tutarlardı. Vakıflar en son gidilecek kurumlardı. Bizde, eski vakıfların varlığı bu nedenlerdir.
Osmanlı en büyük vergiyi içki ve tütünden sağlardı. Görüldüğü gibi değişen pek bir şey yok! Yasak olmadığı zamanlarda meyhane , kahvehane ve bozahaneler hazinenin ciddi gelir sağladığı yerlerdi...
Resmi görevler Osmanlı’da alınıp satılırdı. Resmi görevlerin satılması hazineye gelir sağlayan diğer bir yöntemdi. Hazine boşsa, bu görevlerin bedeli yükseltilmek suretiyle ek gelir elde edilmeye çalışılırdı.
Tüm bunlar yetmeyince, halkta da takat kalmayınca, başka bir çare aranırdı. İmdadiye adında bir uygulama devreye girerdi. Devlet hazinesinin tam takır olduğu, kaynak bulunamadığı zamanlarda, bıçak kemiğe dayandığında kullanılan bir yöntem. Böyle durumlarda ‘İstanbul zenginlerinden imdadiye’ adı altında para toplanılmasına karar verilirdi.
Elbette vaziyet, “imdadiye” ye kadar yaklaşınca, memur ve asker maaş alamadıkları için ayaklanıyordu , sarayın kapısına dayanıyordu.
İmdadiye toplanması işi, bu nedenle askerin zorbabaşlarına bırakılırdı, onlar, imdadiye alınacak kişileri ve vergi miktarını, hem tespit hem de tahsil ederlerdi.
Ayaklanan askerin eline verilen, ‘pençeli divan defterine’ göre asker istediği kişi ve evden tahsilat yapabilirdi.
İmdadiye, bugünün diliyle “servet vergisi” demek. Devletin kasası boş olunca, servet sahiplerini vergilendirip, harcama yapmak için gerekli kaynağı bu şekilde yaratıyorsunuz. Yani, kamu devreye girerek bunalımı çözmeye çalışıyor. Keynes’ten önce bulunan bir keşif !
Son 40 yılda, uygulanan küreselleşme politikaları, gezegenimizde servet ve gelir dağılımını vahimleştirdi. Çok küçük bir kesim, dünya servetinin çoğunluğuna sahip durumda.
*Oxfam’ın 2019 raporuna göre, 2017’den 2018 yılına, sayıları ikiye katlanan 2 bin 208 milyarderin serveti, günde 2.5 milyar dolar artarken, 3.4 milyar insan ise günde 5.5 dolardan daha az parayla yaşamak durumunda.
*Dünyadaki milyarder sayısı 2018’e göre göre ikiye katlanarak 2.208 kişiye ulaştı. 2008 yılındaki finansal krizde bu sayı 1.125'ti. Bu kişilerin servetlerindeki artış bir günde 2.5 milyar doları buldu. Dünyanın en zengin 26 kişisinin serveti, en fakir 3.7 milyar insanın servetine eşitlendi. 2017 yılında bu sayı 42 kişiydi.
*2018 yılında’ en zenginler’ servetlerini daha da artırmış durumdalar Ancak fakirlerin geliri yüzde 11 oranında geriledi.
*Serveti 140 milyar dolara yükselerek "dünyanın en zengin insanı" unvanını Bill Gates'ten alan Jeff Bezos'un servetinin sadece yüzde 1'i Etiyopya'da yaşayan 105 milyon insanın sağlık bütçesini karşılayacak düzeyde.
*Zenginlerden, ödedikleri verginin binde 5'i kadar daha fazlasını ödemeleri istense, dünyadaki 262 milyon çocuk daha okuyabilir ve sağlanacak sağlık hizmetleriyle 3.3 milyon insanın hayatı kurtulabilir.
* Oxfam İcra Direktörü Winnie Byanyima, raporu açıklarken zengin ve fakirler arasında giderek açılan uçurumun yoksullukla mücadeleye ve ekonomilere zarar verdiğini söyledi. "Dünyadaki yoksul insanların öfkesi giderek artıyor" dedi. Byanyima, sağlık ve eğitim gibi kamu hizmetlerindeki eşitsizliği giderek artıran ve zenginlerden az vergi alan hükümetleri uyardı.
Dünyada durum böyle peki Türkiye’de nasıl? Etrafa bakmanız yeterli Türkiye son 16 yılda dışardan borçlanarak 1.2 trilyon dolarlık inşaat yaptı. Salgına 450’ye yakın AVM ile girdik. Sayısını bilmediğimiz plazalara, tatil köylerine , otellere , kamu binalarına bakınız. Şimdi bomboş olan yerler.
Ülkemizde servet ve gelir dağılımı bozukluğu dünyadan farklı değil.17 yıldır uygulanan borca dayalı politikalarla kendisine bağlı zenginler sınıfı yaratan , var olan zenginleri kendisine bağlayan iktidar, toplumsal kesimler arasında servet uçurumu yaratmış bulunmaktadır.
Türkiye servet ve gelir topoğrafyasını tam olarak bilememekle birlikte, ülkemizde 400 bine yakın kişinin ülke servetinin % 80’nine sahip olduğu belirtilmektedir. Bankalarda bulunan toplam mevduatın yaklaşık %77 sine 200 bin milyoner sahip bulunmaktadır. Bu iki veri bile durumun vahametini anlatmaktadır.
Salgının yarattığı tahribat için çıkış yolu bellidir. Tüm parasal ve mali araçlar bağlantılı olarak devreye girmelidir. Elbette büyük yangını kontrol almak için ilk etapta düşünülecek ,başvurulacak adres merkez bankası kaynaklarıdır. Ancak tek başına merkez bankası kaynakları yeterli olmaz.
Yıllardır vergilenmeyen servetten vergi alınmadan, servet ve sermaye vergisi düzenlenmeden, gerçek çıkış yolu gözükmemektedir.
Salgını yarattığı tahribatın uzun yıllar sürmesini istemiyorsak, serveti vergilendirmek ,üst gelir ve servet sahiplerine dokunmak durumundasınız. Hem dünyanın, hem de ülkenin çıkışı için doğru ve adil yol, yıllardır vergilenmeyen servetin vergilenmesidir.
2008 krizi sonrasında, kapitalizmin 40 yıldır uygulanan modeline format atmak zamanı geldiği ifade ediliyordu ama gerçekleşmedi. 2008’den itibaren devam eden, bir türlü aşılamayan iktisadi kriz halleri, bugün salgınla eklemleşmiş vaziyette. Bunalım içinde bunalım.!
Servet vergisi uygulaması ile kapitalime format atılmaya başlanabilir. Salgınlara ortam hazırlayan iklim yıkımının, dünyanın daha adil bir gezegen olmasının yolu açılabilir. Ülkemiz ve dünyamız “imdat “ çağrısı yapıyor. Şimdi “imdadiye” zamanıdır.
Konuyla ilgili Açık Radyo'da 19 Eylül 2019'da yayımlanan program için tıklayın
(AB/DB)