Merkezi Pensylvania'da bulunan bir vakıf olan Amerika Nur Talebeleri Vakfı'nın resmi web sayfasına göre bir hastalık nedeniyle orucun tutulup tutulmayacağına tıbben karar verecek hekim "ancak dini bilen bir doktor" olabilirmiş. Söz konusu web sayfasında yer alan bilgilere göre her insanın bir hastalığı veya problemi olabilse de "hastalığın orucamani olacak seviye olup olmadığına dindar bir doktor karar verebilir"miş (http://www.nur.org/tr/islamiyet/nurkutuphanesi/Oruc_Ve_Namaz_3_669). "Akla kapı açar" mottosuyla akla vurgu yapan Risale Haber web sitesine açıklamada bulunan bir iç hastalıkları uzmanı "hekim"e göre ise "hastasının oruç tutup tutamayacağına karar verecek doktorun öncelikle Müslüman olması gerekiyor"muş. Yine açıklamayı yapan bu meslektaşıma göre bu Müslüman hekimin Müslüman olması da yeter değilmiş. Aynı zamanda bu Müslüman hekimin "farz ibadetlerini yerine getiren biri olması önem taşıyor"muş (http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=84722).
Öte yandan "Cevaplanmadık soru kalmasın" amacıyla hazırlanan Sorularla İslamiyet web sayfası ise yüksek tansiyon, kolesterol ve şeker hastalıkları olduğu için bir hekim tarafından oruç tutmaması önerilen ancak bu önerinin aksini yapmayı düşünen bir kişinin sorusunu "dindar bir doktorun bu konuda vereceği kararla annenizin oruç tutmayıp keffaret vermesi caiz olur" diyerek yanıtlamakta (http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=show_qna&id=2331). İlahiler ve İslami Forum web sayfası da benzer bir konuda "oruca inanan bir doktorun tavsiyesine uyularak" orucun tutulmayabileceğini belirtmekte (http://www.ilahi.org/modules.php?name=Forums&file=viewtopic&t=1846). Zaman Gazetesi'nde yer alan bir görüşte de "Oruç tutacak olurlarsa hastalıkları fazlalaşacak, sıhhatleri daha da bozulacaksa, oruca inanan bir doktorun tavsiyesine de uyularak, tutmaması gerekiyorsa tutmayabilirler" ibaresi yer almakta (http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=428589).
Şimdi bu satırların ardından düşünmek zorundayız: Gerçekten de meslek uygulamaları çerçevesinde bir hekimi "dini bilen", "dindar", "Müslüman", "farz ibadetlerini yerine getiren" ya da "oruca inanan" bir kişi olarak ya da bunların aksi bir kişi olarak tanımlayabilir miyiz? Eğer bu tanımlama mümkünse örneğin bir Yahudi'nin Yom Kippur orucunu tutup tutamayacağına Yahudi bir hekim mi karar vermelidir? Yoksa Yahudi olması da mı yeterli değildir. Örneğin o hekimden Yahudi inancının mutlak yapmasını istediği ritüelleri de hayatında uygulamasını karar yetkisi için talep etmeli miyiz? Hadi zorladık ve dini inancına sadık bir Yahudi hekim bulduk ve bu sorunu çözdük. Peki ama Hinduizm, Taoizm, Brahmanizm, Budizm ve Maniheizm gibi inanışlarda var olan oruç benzeri ritüeller için karar verecek hekimleri nereden bulacağız? Dahası inanç dışı alanlar için de "ateist", "agnostik", "Marksist", "liberal", "milliyetçi", "Türk", "Kürt", "Ermeni", "Rum", "Abhaz", "Lezbiyen",.. hekimler mi arayacağız? Yoksa biz bu ayrıcalığı sadece Müslüman olup da oruç tutan insanlar için mi isteyeceğiz? Görüldüğü üzere şirazeden çıkılınca dikiş tutmuyor...
Fakat her şeye rağmen yazının girişinde yer alan satırlar çok ciddi bir sorunumuz olduğunu gösteriyor. Öte yandan kanaatimce bu sorunu türban takan öğrencileri üniversite eğitiminin dışarısında bırakarak çözemeyiz. Aksine her öğrenci gibi türbanlı öğrencilerin de eğitim görme hakkını demokratlığın bir gereği olarak savunmak zorundayız. Ama bu savunma hali yukarıda aktardığım sorunu görmemeyi ve konuşmamayı haklı çıkaramaz. Çünkü bilelim ki bugünün türbanlı öğrencileri yarının türbanlı hekimleri, öğretmenleri, hakimleri, tapu kadastro memurları, vs olacaklardır. Öte yandan bu sorun kamu çalışanlarının türban takmamasına indirgenerek de çözülemez. Çünkü sorun şekli ya da biçimsel olmayıp öze dair bir sorundur. Bu bağlamda bu zihniyet dünyası var olduğu sürece biçimsel ve şekilsel olarak türban takılmasa ya da bıyıklar badem olmasa da özde sorun derinleşerek devam edecektir.
Ama kanaatimce her şeye rağmen bir umut vardır. Eğer hepimiz, kendimizi nerede tanımlarsak tanımlayalım hepimiz, hekimlik ve diğer tüm profesyonel mesleklere ırk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, etnisite, sınıf ya da başka bir zihniyet dünyasının ilkelerine ve değerlerine göre yaklaşmanın aslında o mesleğin temel varoluşsal değerine aykırı düştüğünü kabul edebilirsek ve mesleki yaşamımızı biçimsel ve şekilsel kurallara göre değil de bu öze dair düzenleyebilirsek bu sorunu sonsuza dek ortadan kaldırabiliriz. Dahası inandığımız o ya da bu inanışın, ideolojinin, kimliğin emirleri ve değerleri ile mesleğimizin değerlerinin çatışması durumunda hiç düşünmeden ve mazeretler üretmeden mesleğimizin değerlerinden yana saf tutabilirsek, hizmet ettiğimiz insanları en ufak bir şüpheye yer bırakmadan mesleğimizin gereklerini layıkıyla yerine getirdiğimize inandırabilirsek, işte o zaman bu ülkeyi biçimsel ve şekli takıntılardan ebediyen kurtarabiliriz. Hal böyleyse bugün Türkiye üniversitelerinde özgürlük için türban kavgası veren herkesin demokratlığın bir gereği olarak yazımızın girişinde sergilediğimiz zihniyet dünyasına da karşı çıkması gereklidir. Ve emin olun ki bir mesleği kendi ideolojisine göre şekillendirmeye kalkışan bu zihniyete karşı muhafazakâr dünyadan yükselebilecek direngen bir ses gelecek için hepimize büyük bir umut kapısı açabilir.
2010 Türkiye'sinde gücü elinde bulunduran siyasi iktidar her alanda tek tip düşünceyi, tek tip algıyı ve tek tip hayatı egemen kılmakta ve "öteki"ne yaşam hakkı tanımamakta. Halbuki uzunca bir süredir hükümetin yanı sıra iktidar da olmayı becerebilmiş bu siyasi iktidarın gerek zorunlu din dersleri, gerek anadilinde eğitim, gerek eşcinsellere yönelik nefret cinayetlerinin önlenmesi, gerekse kadın-erkek eşitliğinde atabileceği birkaç adım toplumsal barıştan yana bir yapıyı var edebilir. Ama demokrasiyi azınlığın haklarının korunması olarak değil de çoğunluğun her yerde egemen olması olarak okuyan bir zihniyet dünyasından bu adımı beklemek "Godot'yu Beklemek" değil midir? Hal böyleyse bu adımı atabilecek bir iktidar tahayyülü için kolları sıvamaktan başka bir çıkar yol var mı? (OE/TK)
* Osman Elbek, Adnan Menderes Üniversitesi öğretim üyesi.