Yola, nasyonal sosyalizmden etkilenerek,"sosyalist bir imparatorluk" kurmak için çıkmıştı ama kurduğu imparatorluk, 21. yüzyılda, adını daha sık duyacağımız, kapitalist bir tekele dönüştü...
IKEA'nın "mucidi" Ingvar Kamprad'ın yaşam öyküsünü izlemek, kapitalizmin işleyiş düzeneklerini anlamak açısından Karl Marx'ın "Kapital"'ini okumak kadar öğretici!
Onun yaşam öyküsünün en can alıcı noktası, kapitalizmin çok sevdiği sıfırdan başlayıp "her şey" olarak son bulan o liberal efsanelere çok uygun. O da, çok küçük yaşlarda, pragmatik aklın kulağına fısıldadığı yollardan geçerek, fırsatlar yaratıp, uygun zamanda doğru kişilerle(!) doğru projeler üzerinde anlaşarak adım adım iktidarını kurdu.
Seksen beş senelik yaşamı boyunca servetinin kimseyi ilgilendirmediğini söyleyen Kamprad'ın servetini ediniş biçimindeki yöntem, vergi kaçakçılarının manifestosu olmakla kalmayıp, mağazalarının yayıldığı geniş coğrafyadaki vergi daireleri için de dört bilinmeyenli bir denklem halini aldı.
Ingvar Kamprad'ın, içine doğduğu savaş yıllarının incelenmesi, kapitalizmin faşizm ile kurduğu simbiotik ilişki açısından da önemli.
İkinci paylaşım savaşının mali gücü, şirketlerin bilânçoları ve karlılık hesapları açısından incelendiğinde son derece verimli bir döneme işaret eder.
Nazizmin, şirketlere önerdiği, üstün bir kimlikten çok, yok edilen haritaların sunduğu ekonomik kazançlardı. Bu nedenle Nazizmin gereksinimleri için onlarla gönüllü ya da gönülsüz işbirliği yapan şirketler, çek defterlerini Nazilere hediye etmekten çekinmediler. Karşılığında da bu günün diliyle söylersek, oluşan "net'ten" sonuna kadar yararlandılar.
Örneğin Hugo Boss, Hitlerin ordusunu giydirirken, Nazilerin bomba yüklü uçakları Standard Oil'in yakıtıyla uçuyordu. Rockefeller vakfı Nazi tıbbının ırkçı araştırmalarını finanse ederken, Nazi askerleri Henry Ford'un cip ve kamyonlarıyla mobilize oluyor; IBM şirketi, Yahudi olanları belirleyen "aygıtıyla" Führer'in kendi elleriyle taktığı bir madalyayı hak ediyordu! IG Farban (sonraları Bayer, BASF ya da Hoechst adlarıyla da anılacak olan) şirketi toplama kamplarındaki mahkumları, kobay ya da işgücü olarak kullanırken, Coca Cola savaş sürerken Fanta'yı Almanya pazarı için üretiyordu. (1)
Kapitalistler, savaşın insani yıkımları ile değil, olanakları ile ilgilenmekteydiler. Krupp, Siemens, Bosch, Varta, Daimler Benz, BMW, Thyssen ücretsiz işgücünü, düzenli olarak, toplama kamplarından sağladılar. Altın diş ve alyanslar kadar mücevherleri de satan Nazilere, İsviçre bankaları çok şey borçludur... (2)
IKEA'nın yaratıcısı Ingvar Kamprad'ın İsveç'i, bu savaştan yara almadan çıktı. Bunun için verdiği ödünlerin başında Nazizm'in "nakliyeciliğini" üstlenmek geliyordu. İsveç, Almanya'nın ihtiyacı olan çelik ve ağır sanayi makinelerini taşıdı. Yüksek kalitedeki demir cevheri, savaşın stratejik madenlerinden başlıcasıydı ve Almanya'nın çok işine yarıyordu. Bu yıllar, savaşın, İsveç'teki güçler dengesinin Almanya lehinde seyrettiği yıllardır. İsveç bu nedenledir ki Norveçli Yahudilerin toplama kamplarına götürülürkenki sessizliğini bugün dahi sürdürmektedir.
İsveç, o yıllarda, Nazi altınlarının yeniden tedavüle sokulma işlemini bünyesindeki faşist girişimcilerin hünerli elleriyle yapmıştır. Baltık denizini üzerinden Almanya'ya sevk edilen İsveç'in demir cevheri yüklü gemilerinin koruma aracı işlemi, yine İsveçli denizcilerce yapılmaktaydı. Nazilerin cephelerde tükettiği çiğ gıda sevkıyatı da İsveç'in ticari faaliyetlerinden birisiydi ve pek çok korporatif bu yolla zenginleşti. (3)
İşte Ingvar Kamprad'ın kendisine örnek aldığı ve yaşamı boyunca sadık dostu olduğunu belirttiği Per Engdahl'ın pro-faşist partisine katıldığı yıl olan 1941'de ticari durum aşağı yukarı böyleydi...
Kamprad, IKEA'yı 1943 yılında savaşın nimetleri havada uçuşurken kuruyor...
Aktif olarak 1945'e kadar desteklediği faşist partide üye kazandırma çalışmalarından, mali destek sağlamaya kadar her işe koşar. Bu yıllar, parti üzerinden ticaretin inceliklerini ve rakiplerinin zayıf noktalarına vurmayı öğrendiği yıllardır. Ustası, Per Engdahl'ın antikomünist ve Yahudi düşmanı kimliği, ırkçılığının temeli olan felsefesini yaşamının her döneminde (iş yaşamına da uygulayarak) sürdürecektir.
Yemekli bir Nazi toplantısında, Per Engdahl'ın Hitlerin 55. yaş günü dolayısıyla yaptığı konuşmada söylediği şu cümlelerin Ingvar'ın gözlerini yaşarttığı söylenir:
"Avrupa'yı kurtarmak için tanrı tarafından gönderilmiş bu insana duyduğumuz sözler ne yazık ki ne kadar yetersiz kalıyor. Bize, sadece bu kutsal sembolü kutlamaktan başka yapacak ne kalıyor ki!"
Ingvar, liderinin hayallerini, onun ölümü dolayısıyla yaptığı bir konuşmada 1991 yılında yansıtacak; IKEA'nın kuruluş felsefesinin, yıllar önce, nasyonal sosyalist gençlik örgütü yıllarındaki idealleri yaşatacak bir amaçla kurulduğunu belirtecektir...
Savaş sonrası, Nazilerle işbirliğinden dolayı yargılanan hemen hiçbir şirket yoktur. Örneğin ITT, müttefik kuvvetleri tarafından Almanya'nın bombalanması sırasında, fabrikalarında oluşan maddi hasarın telafisi için açtığı davayı kazanarak, yüklü bir tazminat almıştır.
Nazileri desteklemiş pek çok işadamı gibi Kamprad da savaş sonrası desteğini hep sürdürdüğü pro-faşist hareketin aktif militanı olmaktan vaz geçerek, gönül bağları ile bağlı bulunduğu bu hareketin, bütün yöntemlerini iş yaşantısına taşıyarak yükselecektir.
Yerel bir dergiye 1960 yılında verdiği demeçte şöyle diyordu: "Elinizde kaç paranızın olduğu önemli değil, önemli olan rakipleriniz hakkında edindiğiniz bilginin gücüdür sizi yenilmez kılan..."
İstihbarat işlerine olan bu düşkünlüğü, Nazi Parti çalışmaları sırasında edindiği bir alışkanlıktı ve bu özelliğini ticari yaşamı boyunca sürdürdü. Savaş sonrası, yeniden yapılanan dünyanın ticaret hayatını düzenleyen yeni yasalar, her zaman ayrıntılarıyla takip ettiği bir alandı.
Bu alan, sonraları vergi kaçırma konusunda uzmanlaşmış bir teşkilata dönüşen IKEA'nın bir başka özelliğini de oluşturacaktır. Uzun yıllar Kamprad'ın en yakınında olan mesai arkadaşı Johan Stenebo, yazdığı "The Truth About İKEA " adlı kitabında durumu şu cümle ile özetliyor: "Kamprad vergi ödemeyi bir yük sayar. Az vergi vermek IKEA'nın kültüründe vardır."
Führer'in "Megola-idea"sını destekleyerek, sermaye birikiminin nasıl yapılabileceği üzerine ihtisas gördüğü dönemlerden edindiği bilgi, işçilerin ve doğanın mümkün olduğunca istismar edilerek üretilen emtianın en ucuza mal edilmesi metodu olmuştur.
Bu metot, sonraki yıllarda, şirketin işçilerle yaptığı ücretler ve işçi hakları konusundaki olumsuz tutumu ile uygulamaya konulacaktır. (ON/HK)
* Bu yazıda "IKEA Ne Kadar 'Beyaz'?" başlıklı yazımdaki anafikrin tarihi altyapısı işlendi.
(1) Eduardo Galeano/ Aynalan ve Diarmuid Jeefreys / Asprinin Çarpıcı Öyküsü
(2) Eduardo Galeano a.g.e.
(3) Wikipedia, "Nazizm, during the second World War in Sweden"