1925 doğumlu Gülçin Çaylıgil İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 1952 yılında serbest avukatlık yapmaya başlar. Çaylıgil’in hukuk öğrenimi görmesinin arkasında ise çocukken tanık olduğu bir olayın akisleri vardır. Zira Gülçin Çaylıgil’in babası, kurmay binbaşı Damat Ferit Paşa'nın yaveriyken Cumhuriyet döneminde vatan haini damgasıyla askerlikten atılır. Oysa Çaylıgil babasının yalnızca görevini yaptığını, Damat Ferit Paşa’nın cenahında durmak bir yana kendi özel hayatında Atatürk’e karşı büyük bir minnet ve sevgi duyduğunu belirtir. O dönemi ise şöyle anlatır:
“Adapazarı'nda yargılandı babam. Saçmalığa bak! Hangi asker, sadrazamın yaveri olup da savaşa gitmem der. İşte böyle askerlikten atılıyor. Sonra bir kanunla geri aldılar babamı. Ne kadar sevinmişti! Bir Macar şirketinin CEO'su olmuştu o arada. Çok para kazanırken babam işi bıraktı ve askerliğe döndü. Gittik Nişantaşı'ndan Balıkesir'e, Mıntıka Kurmay Başkanlığına. Balıkesir'deki taş eve tıkıldık. Babam bir mutlu bir mutlu…”
Bu olay onun belleğine öyle işler ki, 1950'lerden sonra Türkiye’de “düşünce suçundan” mahkum olan pek çok kişinin avukatlığını üstlenir. Öyle ki o dönem Türkiye entelijansiyası onu “düşünce suçu” davalarının namdar avukatı olarak tanır. Nitekim müvekkilleri arasında kimler yer almaz ki! Adnan Benk, Can Yücel, Orhan Kemal, Erbil Tuşalp, Memet Fuat, Harun Karadeniz, İlhan Selçuk, Erdal Atabek, Vedat Günyol ve daha niceleri...
Malum darbe ve muhtıra dönemleri, iktidarı elinde tutan cenahın hür düşüncenin önünü kesmesi için her daim ala bir vasıta olmuştur. Nitekim Çaylıgil söz konusu dönemlerde, düşüncelerinin bedeli demir parmaklıklar arkasında ödetilmeye çalışılan geniş bir kadronun sığınağı olur. Zira o, insanın, yaşam hakkından sonraki sahip olduğu en değerli hakkın düşünebilme, düşüncesini özgürce ifade edebilmesi olduğuna inanır. Elli beş yıllık meslek hayatı boyunca bu şiardan bir an bile vazgeçmez ve düşünce suçu davalarının maruf avukatı olur. Deniz Subayları davası, Aydınlık Davası, Madanoğlu davası, TKP davası, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının İstanbul’daki davaları, DİSK davası, Barış davası, TİKP davası, Aydınlar dilekçesi davası onun üstlendiği davaların bazılarından.
Aldığı yüzlerce davaya rağmen hiçbir vakit hatırı sayılır maddi birikim sahibi olmaz Çaylıgil, yaptığı işin maddi tarafına önem vermez. Hayatı boyunca kira evinde oturur. Öyle ki bunu bilen meslektaşları, “Genç avukatları meslekten soğutuyorsun,” diye ona takılırlar. Onun nazarında ise gerçek servet, kendisine şükran duyan müvekkilleri, saygıyla yad eden meslektaşları ve onca dostun yanı sıra DİSK hizmet Ödülü, İnsan Hakları Ödülü, Orhan Apaydın Demokrasi ve Barış Ödülü gibi hatırlı ödüllerden ibarettir.
Çaylıgil avukatlık yapmanın yanı sıra Türkiye siyasi hayatına çeşitli mecralardan nüfuz eder. Keza kuruluş yıllarında kendini içinde bulduğu İşçi Partisi’nde bir dönem merkez haysiyet divanı üyeliği yapar. 8 yıl önce, 10 Nisan 2013 yılında ise geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumar. (SÇ/AS)