Biz uzun süredir Diyarbakır D Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan üniversite öğrencileriyiz. Bu uzun tutukluluk süreleri eğitim hakkımızı engellemekle beraber, birçok açıdan bizlere ağır mağduriyetler yaşatıyor.
Toplumsal sorunlara karşı gösterdiğimiz duyarlılıktan dolayı cezaevine alındık. Türkiye'de öğrenci profili duyarsız, tepkisiz, alakasız ve hiçbir şeyle ilgisi olmayan bir tipoloji olarak bilindiğinden, bilinmek istendiğinden, biz öğrencilerin toplumsal sorunlara müdahil olması doğru görülmez ve ağırca cezalandırılıyor. Yargılama aşamaları ile uzun tutukluluk süreleriyle nötrleştirilmek isteniyoruz.
On yılın altında ceza almak istisna gibi. Bir öğrencinin bu kadar ağır cezaları hak edebileceği "suç"u ne olabilir? Basın açıklaması mı? Demokratik ölçülerdeki protestolar mı? Boykotlar mı? Bu ülkede yaşayan ve bu ülkedeki sorunlara müdahil olmak isteyen demokratik itirazlar mı? Bir ülke düşünün ki kendi öğrencilerine "ideolojik halay çekti, elinde taş izi var, kimi görüntülerden yola çıkarak ağzı açık slogan atıyor" gibi tümü sübjektif algıya dayalı cezalar verilebiliyor.
Roboski katliamı görülmüyor ama öğrencilerin oldukça demokratik ve hak düzeyindeki tepkilerine vicdansızca cezalar yağdırılıyor. Şunu tüm açıklığıyla belirtiyoruz ki: Bu ülkede sorunlara duyarsız olmayacağız, refleksleri ölmüş insanlar haline gelmeyeceğiz. Hakikat arayışçısı ve doğruları dile getirmenin duruşu içinde olacağız. Demokratik, insani, kimliksel, dilsel ve doğuştan gelen özgürlüğe dayalı haklarımızı koruyacağız. Bunlar suç olamaz.
Demokrasi özgürlük ve gerçeklerin peşinde olan herkesi hakikate davet ediyor ve destek vermesini istiyoruz. Çeşitli zamanlarda bakanlık cezaevlerinde bulunan öğrenci sayısı hakkında açıklamalarda bulunuyor. Gerçeğin bu açıklamalar doğrultusunda olmadığını bugün itibari ile (çünkü her an bu sayı artabilir) sadece Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde bulunan 53 öğrenci kanıtlıyor.
* Salih Tekin - Yusuf Eren, Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi
** Meçhul Öğrenci Postası mektuplarını okumak için tıklayın.