Milli Eğitim Bakanlığı "10 bin yoksul öğrencinin parayla özel okullarda okutulması" için bir "Genelge" çıkararak "sınav" yapılacağını açıklamıştı. Eğitim-Sen yargıya başvurdu. Danıştay genelgeyi iptal etti. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ise tutumunda ısrar etti.
O yüzden yargının iptalini içine sindiremeyen Hükümet, genelgeyi yasaya dönüştürdü. Ama bu kez de yasa Çankaya'dan geri döndü. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer "özel okullarda yoksul öğrencilerin Milli Eğitim Bakanlığı'nın katkısıyla ücretsiz okutulmalarına ilişkin" yasa maddesini ''Laiklik karşıtı eğitim yapılabileceği'' haklı gerekçesiyle Meclise iade etti.
Bunun üzerine özel okullar Bakanlığa başvurdu. Belki de Bakanlık özel okulları çağırdı...Özel Okullar eğer sınavı MEB yaparsa bu yıl öğrencileri ücretsiz okutabilirlerdi.
Bakanlık kaç öğrenci okutabilecekleri konusunda ve bu öğrencileri 1 yıllığına ücretsiz okutacaklarına dair özel okullardan taahhütname alma yoluna seçti. Taahhütnamelerde ise ''yasal düzenleme yapılıncaya kadar'' ibaresi yer alıyordu. Böylece, MEB yapacağı "işlem" için yol bulmuştu.
MEB bu düzenlemelere göre, "yoksul öğrencilerin özel okullarda ücretsiz okutulması amacıyla" 7 Eylül'de sınav yapılacağını açıkladı. Böylece Sayın Sezer'in Meclise iade gerekçelerine karşı "bay pass" planlaması gerçekleşmiş olacaktı. Ama olmadı. Çünkü, Eğitim-Sen MEB'ı işleminin yasal dayanağı bulunmadığını ileri sürerek dava açtı.
Sonuçta iade gerekçelerini aşmak için planlanan bu sınav Danıştay tarafından oybirliğiyle verilen "yürütmeyi durdurma" kararıyla durduruldu. Danıştay gerekçesinde işlemin Anayasa ve "Özel Öğretim Kurumları Yasası'na aykırı olduğu'' belirtti.
Bir başka söyleşiyle böyle bir konuyu düzenleyen Yasa yoktu. Mevcut özel okullarla ilgili yasada ise böyle bir düzenleme için hüküm bulunmuyordu. Bakanlık karara itiraz edeceğini açıkladı. Böyle bir durumda itiraz Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından karara bağlanacak.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer Danıştay kararıyla 7 Eylül'de yapılacak sınavın durdurulmasını ''AKP, yargı duvarına çarptı'' diyerek değerlendirdi. Danıştay kararının, yasalara karşı sürdürülen böyle bir direniş için "iyi bir uyarı" olduğunu söyledi.
Nedense MEB'nın kamusal yetkisini kullanarak ortaya çıkardığı icraatları "yargıdan dönüyor". Kamuoyuyla barışık değil ama eylemlerini inatla sürdürüyor... Şimdi bu sınav için başvuran 55 bin 377 adayın ödediği 8,5 milyon lira sınav başvuru ücreti toplamı 470 milyar 704 milyon lirayı Bakanlık iade edecek.
Göreve geldiğinden beri, kamuoyu ve yargıyla çatışan uygulamalarıyla adından sıkça söz edilen Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik; Danıştay kararı için "sınavın iptal kararı siyasidir" dedi.
Ona göre; "ülkemizde insanların mağduriyetine yol açan birçok iş ve işlemle ilgili açılan idari davalar yıllarca sonuçlanmazken bu konuda açılan davaların yıldırım hızıyla karara bağlanması, kamuoyunun dikkatinden kaçmamıştır. 10 bin dar gelirli aile çocuğunun başarılı olanların özel okullarda okutulmasına ilişkin proje en azından bu yıl için iptal edilmiştir".
Onun deyişiyle, dar gelirli ailelerin çocuklarının hayallerini suya düşürmek, engeller koymak akılla izah edilemezdi. Danıştay yıldırım hızıyla karar vermişti... Bunu yapan insanlara karşı bu çocukların "ahı"nın tutacağını söyleyen Bakan, Danıştay'ı suçluyor ve yargı kararını "siyasi" olarak nitelendiriyordu.
Suçlamalara Danıştay yanıt verdi: "Hukuk devletinde kamusal yetkiler, hizmet gerekleri ve kamu yararı ile sınırlıdır. Kamusal yetkileri kullananlar, yetkilerinin muğlak değil, sınırlı olduğunu, yargısal denetime tabi bulunduklarını içlerine sindirdikleri ölçüde hukukun üstünlüğü sağlanabilir."
Danıştay, "yargıyı içinize sindirin" diyor.
Davacı Eğitim-Sen, davalı Milli Eğitim Bakanlığı. Danıştay önüne gelen uyuşmazlık konusunda işlem yasaya aykırı olduğundan yürütmeyi durdurma kararı vermiş. Yargı yürütmeyi durdurma istemi varsa, öncelikle bu istemi karara bağlar. Davacı ve davalı yanların verilen "yargı kararı" hakkındaki görüşleri çok açık.
Eğitim-Sen hukuk ve yasadan yana. O yüzden "hakkı"nı yargıda arıyor. Davalı Bakanlık ise yargı kararına karşı çıkıyor. Bir türlü içine sinmiyor. İşlerinin ve işlemlerinin bir an önce bitmesi için yargının durdurması işine gelmiyor. 7 Eylül'de sınavı yapmış olsaydı, yaptığı iş ona göre akıllı bir iş olacaktı. Olmadı. Bu örnek olay adli yılın başında belli bir zihniyetin açığa çıkması için denk düştü.
Yargı, MEB'ının bu işleminin ve ısrarlı tutumunun, "hukuk" karşısında böyle bir akılla izah edilemeyeceğine karar verdi. "Yoksul çocukların ahı tutar" diyerek yargı kararlarına, hukuk devleti ilkeleri ve demokrasiye karşı çıkacağınıza, yaptığınız suçlamalara karşı Danıştay'dan gelen yanıtı aklınızda tutmalısınız.
Çünkü, kamusal yetkileri kullananların işlemlerine karşı yargısal denetim, aklın yoludur. Yargı kararları ve denetimini içinize sindirin. Hukuk devletinde; hukukla "guguk" birbirine karışmaz, karıştırmayın. (Fİ/NM)