Hrant Dink'i şahsen tanımazdım, yazılarını ara ara denk geldikçe okur; bazen hak verir bazen katılmazdım.
Cinayetin işlendiği gün Halaskargazi caddesinin öbür ucunda, yeni ofisime taşınma telaşıyla, yeni işimin heyecanıyla, hayatımda yeni bir seviyeye geldiğim düşüncesiyle meşguldü kafam. Aslında hayatımda nasıl bir yeni döneme geldiğimin farkına ne yazık ki Hrant Dink öldürüldükten sonra ayacaktım.
1980 sonrası apolitik eğitim politikasından mı, o dönemi yaşamış ailemin beni siyasetten uzak tutma çabasından mı, hormonlarımın gazıyla karşı cinse ve sosyal hayata olan dizginlenemez ilgimden mi -hepsinden biraz galiba- bilinmez sadece okuduğum bir şeydi politika. Tarihti sadece, sanki tarih yaşanmışlığın bir izdüşümü değil de bir masalmış havasında. Küçük bir şehirde büyümüşseniz eğer, küçük bir çevreden ibarettir dünya. Şanslıysanız bütün insanların iyi olduğunu zannederek büyüdüğünüz. Ölüm uzak bir kavramdır size, düşünceleri yüzünden ölen onlarca insanın olduğu bir ülkede bile.
Ölümün hangi tarafındasın?
Sonra bir gün bir adamı öldürdü biri, hiç tanımadığı, ne dediği, ne düşündüğü, nasıl bir tanrıya inandığı hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığı bir adamı. Sırf onun gibi düşünmediği için, birileri “Bak bu adam senin düşmanın” dediği için, gitti ve öldürdü bir adamı, bir insanı. Ve ben iyiliğin kendisine inan bir adam gördüm kaldırımda, yüzükoyun yatmış, etrafında şaşkın bir kalabalık.
Hayatında hiç bir eyleme, gösteriye katılmamış ben o akşam Taksim’den Agos’a yürüdüm, kafamda “bu nasıl bir dünya” sorusuyla. Cenazesinde ağladım, bu nasıl bir dünya diye. Bir insan bir insanı öldürüyor, hem de sokak ortasında, hem de gündüz vakti ve yürüyüp gidiyor ait olduğu karanlığa. Olay aydınlandıkça artıyor karanlık. Konuşan her taraf karanlık. Bir ölümün ardından konuşulan etnisite, bir ölümün ardından konuşulan ırkçılık, bir ölünün üzerinden yapılan politika…
Peki sen taşralı kız, sen hangi taraftasın bu ölümde? Bu ölümü hazırlayan ırkçılığın hangi tarafında, bu ölüme üzülmeyen insanlığın hangi tarafında, bu ölümden ekmeğine yağ sürenlerin ne tarafında? Bu soru hep kafamda. O gün sadece farklı düşündüğü için bir insanın öldürülebilmesineydi üzüntüm. Ardından kopan tufana bakıyorum da gururla söylüyorum, sadece bir insanın ölümüne benim üzüntüm, sadece birileri gibi düşünmedi diye ölümüne...
Selam olsun sana...
Ve bugün bakıyorum da sadece okuduğum bir şeymiş politika, tarihmiş sadece, tarih yaşadıklarımızın bir izdüşümü değil de bir masal; içinde sen olmayan, ben olmayan, insan olmayan…
Sen sevgili Hrant, hiç tanımasam da Hrant'sın sen artık benim için, katillere inat, bu katillerin nefretini yaratanlara inat, insanlığı dinle, renkle, düşünceyle bölenlere inat, kardeşimsin artık, hiç sahip olmadığım ağabeyimsin.
Ruhunun ruhuma karıştığı gün gelince daha mutlu bir evren için şarkı söyleyeceğiz seninle kuşların sesinde, o güne kadar biliyorum ki dokunduğum her ağaçtasın, her yeni doğan canlıdasın. Selam olsun sana, kardeşliğe, birliğe... Bugün senin sayesinde daha çok biliyorum insani tek ortak değer iyiliktir, bizi bütünleştirecek, dünyayı güzelleştirecek... (GDK/TK)
* Hrant Dink cinayeti davasının duruşması, 11 Şubat'ta, İstanbul'da. Adalet isteyenler saat 9:30'dan itibaren Beşiktaş'ta olacaklar.