Bu çerçevede, heteroseksizmin bir cinsel yönelim ayrımcılığı olarak yapılanması sürecini teorik açıdan değerlendirmek önem arz etmektedir.Heteroseksüelliği tek ve alternatifsiz bir ilişki biçimi olarak dayatan cinsiyet ideolojisi olarak heteroseksizm, heteroseksüellerin önemli bir kısmı tarafından bilinmemektedir.
Heteroseksüellerin iktidarı
Heteroseksizme dair bilgisizlik, ancak eşcinselliğin de tam olarak ne olduğunun bilinmemesi ile açıklanabilir. Yani, eşcinsellik realitesiyle yüzleşemeyen bir toplum elbette bu "yüzleşememezlik" ile de yüzleşemeyecektir.
Cinsiyet rejimi içerisinde heteroseksüellerin iktidarı olarak heteroseksizmin çözülmesi, özelde eşcinsellik realitesinin tanınmasına, genelde tüm cinsiyet rejiminin sorgulanıp iktidar ilişkileri üretmeyen bir cinsellik sisteminin oluşturulması sürecine bağlıdır.
1968 dünya kalkışması süreciyle ortaya çıkan yeni toplumsal hareketlerin içerisinde filizlenen eşcinsel hareket, büyük oranda kendi hedefine eşcinsellik realitesinin tanınmasını ve bununla birlikte iktidar ilişkileri üretmeyen bir cinsel ideolojinin tasavvurunu koydu.
Heteroseksizme karşı homoseksizm değil
Bu tasavvur doğrultusunda da mevcut cinsiyet rejiminin iktidarını fethetmek değil, bu iktidarı mevcut cinsiyet rejimiyle birlikte lağvetmek oldu eşcinsel hareketin hedefi.
Yani hedeflenilen, heteroseksizme karşı homoseksizm değil; hiçbir cinsiyetin ve cinsel yönelimin iktidarının olmadığı ve dolayısıyla cinsel ayrımcılıkların yaşanmadığı aseksizmdi. Ancak bu hedef doğrultusunda eşcinsel hareket heteroseksizm realitesiyle ve heteroseksizmin yapılanması, işleyişi ve bağlamlarıyla teorik ve pratik olarak ne ölçüde hesaplaşabilmiştir, tartışılır.
Heteroseksizme yönelik teorik ve daha kapsamlı bir sorgulama sürecinin Batı Avrupa'daki eşcinsel hareketler tarafından 1990'ların sonrasında geliştirildiğini ve genel olarak eşcinsel hareketin homofobi, toplumsal cinsiyet ve açılma gibi sorunlarla heteroseksizme göre daha yoğun biçimde uğraştığını ifade edebiliriz.
Keskinleşen özel alan kamusal alan ikiliği
Dolayısıyla heteroseksizmin ontolojik kökenleri ve işleyişi konusunda diğer kavramlara oranla yeterli teorik ve pratik açılım geliştirilemediği açıktır.
Bununla birlikte ele alınış biçimiyle heteroseksizm genellikle, diğer toplumsal kurumlardan bağımsız bir varoluşa sahipmiş gibi, bağımsız bir bağlam biçiminde teorize edilir. Bu yaklaşım da, heteroseksizmin diğer sosyal kurumlarla girdiği işbirliği, ilişkisi oranında gelişmesini nasıl sağladığının görülmesinin önünde engeldir.
Örneğin, kapitalist sistemle birlikte keskinleşen özel alan-kamusal alan ikiliğinin mevcut cinsiyet sistemini nasıl sürekli yeniden üreterek görünmezleştirdiği açıklık kazanamaz. Medyada yer alan eşcinsel bir karakter, heteroseksizmin diğer toplumsal kurumlarla işbirliği ilişkisini görmeyen bir teorik yaklaşım açısından olumlayıcı nitelikte algılanır.
Oysa bir eğlence programında ya da bir dizide yer alan eşcinsel bir karakter, mevcut sistemin heteroseksist niteliğini, negativitasyona uğratılmış konumuyla yeniden üretebilir ve bu süreç cinsiyet rejimi açısından pozitif karakterdedir.
Eşcinsel bireye biçilen olumsuz nitelikler
Nitekim cinsiyet sisteminin majörden ve minörden, eksiden ve artıdan, olumludan ve olumsuzdan oluştuğunu ve heteroseksist bir sistemde de heteroseksüel bireye ve ilişkilere pozitif, majör, olumlu nitelikler biçilmişken onun karşıtı olarak konumlandırılan eşcinsel bireye ve ilişkilere negatif, minör ve olumsuz nitelikler biçildiği aşikardır.
Heteroseksüel, heteroseksüel iktidarını kurmak için, yani heteroseksizm için karşıtını yaratmak durumundadır. İyinin ontolojik varoluşu, nasıl ki kötünün ontolojik varoluşuna bağlıysa ve kötülüğün oranı ölçüsünde iyilik kendisine anlam ve değer katabiliyorsa; heteroseksüel iktidarı ve heteroseksizm de majoritesini inşa etmek için minöritesini; yani karşıtını, olumsuzunu, negatifini oluşturmak durumundadır. Bu da eşcinselliktir.
Negatif anlamlar yüklenmiş eşcinsel karakter
Eşcinselliği kendi iktidarı için tehlike teşkil etmediği sürece ve bir sınıra kadar görünür kılmaktan çıkarı vardır heteroseksist sistemin; onu pozitif yönde konumlandırmadığı sürece. Bu çerçeve içerisinde heteroseksist sistem için medyada yer alan ve negatif anlamlar yüklenmiş eşcinsel bir karakter pozitif değerdedir; nitekim kendi iktidarı için ihtiyaçtır.
Heteroseksizmin kendi iktidarını nasıl ve ne şekillerde inşa edip pekiştirdiğine ve bu iktidarını görünmez kılabildiğine dair soracağımız bir soruya verilecek yanıtlar, cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına yönelik stratejik bilgiyi de temin eder.
Bu soruyu ve sorunu dert etmeyen bir -eşcinsel veya feminist- toplumsal hareketin de, heteroseksizmi ve cinsel yönelim ayrımcılığını ortadan kaldırmak yerine, mevcut cinsiyet rejimine entegre olup oradan kendisine bir "getto alan" oluşturacağını ve bunun da cinsel özgürlüğe değil, cinsel serbestliğe yol açabileceğini; ancak cinsel serbestliğin mevcut cinsiyet rejimine içkin olan cinsel iktidar ilişkilerini dönüştürmeyeceğini ifade edebiliriz.
"Gay life" yaşam tarzı
Batı Avrupa"da 1980'lerle başlayan ve yeni toplumsal hareketlerin özgürlükçü-kurtuluşçu çizgisinin de büyük oranda çözülüşüne neden olan neo-liberalizmin "gay life" yaşam tarzı ideolojisinin kurtuluşçu eşcinsel hareketin gücünü yitirmesine neden olduğunu ve eşcinsellerin "tüketici kitleleri" haline dönüştürülüp entegrasyona (bunu "kültürel asimilasyon" olarak da okuyabiliriz) uğratıldığını bu bağlamda örnekleyebiliriz.
Dışlanan, yok sayılan, baskıya ve şiddete maruz bırakılan üretim kapitalizmin eşcinselinin, neo-liberal süreçle "tüketici" potansiyelinin keşfedilmesi onun dışlanmasını, yok sayılmasını, baskıya ve şiddete maruz bırakılmasını ortadan kaldırmadı; onu yalnızca tüketim kapitalizminin bir nesnesi haline getirdi.
Tüketim kapitalizminin piyasa alanlarında bir nesne haline gelen eşcinsel, tüketim toplumunun toplamı gibi özgürlüğü "tüketmek" ile eşdeğer saydı. Özgürlük ile serbestlik arasındaki derin farkı unutmadan, eşcinsel tarihindeki bu gelişmenin heteroseksizmi, yani eşcinsellere yönelik şiddeti ve ayrımcılığı ortadan kaldırmadığını, sadece şiddetin ve ayrımcılığın form değiştirdiğini; ancak özü itibariyle cinsiyet rejiminin ayrımcı sosyal karakterinin sabit kaldığının üstünde durmamız gerekiyor.
Heteroseksüel, heteroseksüeli de ezer
Heteroseksizmin, eşcinsellere yönelik şiddet ve ayrımcılıktan ibaret olmadığı da altı çizilmesi gereken bir başka boyut. Feministlerin "toplumsal cinsiyet" kavramsallaştırmasıyla ilişkin olarak ifade ettikleri "erkeklik en çok erkeği ezer" yaklaşımını, heteroseksizm için de öngörebiliriz; Heteroseksizm, heteroseksüeli de ezer.
Nasıl ki toplumsal erkeklik normlarının yapaylığına maruz kalan bir erkek, hissettiği ve duyumsadığı doğal davranışlar yerine o normlara tabi oluyor ve kendisini o normları uygulaması gerekiyormuş gibi hissediyorsa ve bu durum o erkek için bir "hissediş" değil de, "toplumsal kabul görme" adına gerçekleştirilen "zoraki" bir toplumsal pratikse, heteroseksist toplumun normlarına maruz kalan bir heteroseksüel de "farklı" hissediş ve arzu biçimlerine ket vurmak durumunda kalacaktır.
"Farklı" arzularını ve hissedişlerine sınır koyan, ket vuran ve hatta bununla yüzleşmekten dahi kaçınan heteroseksist toplumun heteroseksüel bireyi, arzusuna ket vurduğu ölçüde ezilmektedir. Çünkü iktidar ilişkileri üreten sistemin her normu yapaydır ve bu yapaylık farkında olmaksızın içselleştirildiği oranda doğal gerçeklik bastırılıyor demektir.
Cinsel iktidar ilişkileri
Heteroseksizm de cinsel iktidar ilişkilerini üreten ve yeniden üreten bir sistem olarak yalnızca negatif ve farklı olarak konumlandırdığı eşcinselleri değil, heteroseksüelleri de baskılamaktadır. Buradan yola çıkarak, heteroseksizmin tıpkı ataerkillik gibi, bir toplumun toplamını baskıladığını ifade edebiliriz.
Baskılanan, cinselliğin bütünüdür; insan cinselliğinin kendisidir. Dolayısıyla heteroseksizmin çözülüşü eşcinsellerin ve heteroseksüellerin üstünde kurulu cinsel tabu ve baskılama mekanizmalarının çözülüşü anlamına gelmektedir. Bu da heteroseksüellerden bağımsız bir eşcinsel hareketin heteroseksist sistem için stratejik bir tehlike arz etmediği; yani eşcinsellerin özgürlüğünün heteroseksüellerin özgürlüğünden ayrı algılanamayacağı anlamına gelmektedir.
Bu bağlamda heteroseksizm, heteroseksüel bireylerin anlamlar ve değerler dünyasını kuşatmasından ötürü heteroseksüel bireylerin de gündeminde yer almak durumundadır. Heteroseksüellerin büyük kısmının, cinsel yönelimlerinin "heteroseksüellik" olduğunu bilmemesi ve ifade etmemesi bilinçaltlarında işleyen heteroseksist sosyal formların bir yansımasıdır.
Heteroseksüellerin kutsanmış cinsel ilişki biçimleri
Hetero-sosyal formların toplumsal kurumlar aracılığıyla bireyin bilincine aktarılması bireyin "cinsel yönelimler gerçekliğini" kavramasının önüne set çeker. Dolayısıyla, iktidar ilişkileri üretmeyen bir cinsiyet rejimi tahayyülü, bu tahayyülün öznelerinin cinsel yönelimsel açıdan heterojen olmasıyla gerçekçilik kazanabilir.
Mevcut cinsiyet rejiminin heteroseksüel bireylerin cinsel ilişki biçimlerini mutlaklaştırıp kutsaması heteroseksüel olmayan öznelerin ayrılıkçı bir mücadele yürütmesini meşru kılmamalıdır. Nitekim, cinsiyet sistemi tüm bireyleri farklı biçimlerde baskılama süreçlerine dahil edip iktidar ilişkileri üreten ve bu ilişkilerin madunlarını oluşturan özneler tasarlamakta ve kurmaktadır.
Bu anlamıyla toplamsal ve genel bir baskılama eğilimi olan cinsiyet sisteminin mekanizmalarına yönelik sosyal mücadele, sisteminki gibi toplamsal ve genel olmak durumundadır. Aksi halde, cinsel özgürleşme yoluyla ortaya çıkan her toplumsal mücadele, kazanımlar elde etme noktasında çatışmacı olmak yerine mevcut sistemi besleyen işlevsel bir öğe haline dönüşebilir ve değişen yalnızca mevcut cinsiyet rejiminin formu olur; ancak öz itibariyle rejimin baskılama biçimleri aynı kalır.
Sistemden yalıtılmış eşcinsel mücadele!..
Sermaye dolaşımı üzerinden uluslararasılaşan kapitalizme karşı ulusal bir mücadele vermek ve ulusalcı bir tavır geliştirmek nasıl ki küresel sistemin konjonktürüyle uyum sağlarsa ve bir çatışma yaratmazsa, heteroseksüel - eşcinsel fark etmeksizin, bir toplumun toplamını sınırlayan ve biçimlendiren heteroseksizme karşı mücadelede de, eşcinsellerin kendilerini heteroseksüellerden yalıtarak ayrılıkçı bir mücadele yürütmesi, sistem açısından tehlike arz etmez.
Böyle bir mücadeleden kazanım elde etme potansiyeli, uluslararasılaşmış kapitalizme ulusalcı tavır geliştirmek kadar aykırıdır. Eşyanın tabiatına ve seksizmin ideolojik bir kategorisi olarak heteroseksizme yönelik geliştirilecek tavır, seksizmin öz-ideolojik kategorilerinin yeniden üretilmemesiyle somutluk kazanabilir.
Bu da, öznelerin toplumsal pratiklerinin iktidar ilişkileri üretmeyen bir bağlama doğru dönüşümünü ve yeniden inşasını imkanlı kılacak bir toplumsal yapı ile gerçekleşebilir. Ancak böyle bir toplumsal sistemin tasavvur edilmesi, mevcut sistemin iktidar ilişkilerini üretme mekanizmalarının açığa çıkarılıp anlaşılması ve bu doğrultuda sağlıklı bir toplumsal tavrın geliştirilmesiyle ilintilidir.
Bu bağlamda, seksizmin ideolojik kategorilerinin arkasına yaslanmayan aseksist bir toplumsal hareket, toplumsal birey, toplumsal pratikler evreni ve toplumsallık mevcut toplumsal cinsiyet sisteminin çözümlenmesiyle mümkündür.(BD/AD)