Aslında Almanca bilmeniz, hatta hatırı sayılır bir felsefi birikiminiz olması da yetmez; Heidegger okuma deneyimine bir biçimde başlamak ve sonlandırmak için, içinizde bu henüz açımlanmamış deneyime adanmış bir parça, sizi bu amaca bağlayan bir aşk olması gerekir… Zira Heidegger okumaya başlayarak artık gönüllü bir çileci olacağınız da açıktır…
Bu olağanüstü okuma deneyimiyle birlikte çat pat Hedieggerce de öğrenirsiniz. Bu asla tam olarak hakim olamayacağınız, ama şu ya da bu düzeyde bilmenizin çok işinize yarayacağı bir dildir…
Nihayet Heidegger okumak için Almanca bilmeniz, Heideggerce bilmeniz, içinizdeki aşk, adanma arzusu da yetmez… Bu sürecin her aşamasında Batı felsefe tarihinin neredeyse “acayip” satırları karşısında duyacağınız küçüklük, yetersizlik hissiyle baş etmeniz gerekir.
Heiddegger okuma bağlamında kendimi, damdan düşen Nasreddin Hoca'nın derdini anlatmak için doktor yerine tercih ettiği “damdan düşen” olarak konumlayabileceğimden, bu söylediklerimi söyleme hakkını görüyorum kendimde. Zira yüksek lisans tezimi Varlık ve Zaman’ı esas alarak Heidegger üzerine yazmıştım bundan birkaç yıl önce.
O zamanlar henüz Bahçeşehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi ve “Heideggerci” Kaan H. Ökten Varlık ve Zaman’ı çevirmemiş, “Varlık ve Zaman” kılavuzunu yazmamış, bu kitaplar Agora Kitaplığı’ndan çıkmamıştı. Elimde Varlık ve Zaman’ın İngilizce ve Fransızca çevirileri ve Jean Greisch’ın “commentaire”i dışında bu kitaplar da bir kaynak olarak olsaydı, süreç benim için ve Heidegger çalışan, okuyan başkaları için daha “insaflı" olurdu muhakkak…
Uzaktan izlediğim kadarıyla 10 yıllık bir çalışmanın ürünü olan çeviri ve kılavuz kitap Türkiye’de felsefe çevresine, hatta küresel (bu terim tamamen dünya kastedilerek, onun şekline bağlı olarak figüratif anlamda kullanıldı) felsefe çevresine armağan edilmiş olağanüstü bir katkı…
Yukarıda sözettiğim Heideggerce, büyük ölçüde düşünürün Almanca’da günlük dilde kullanılan sözcükleri felsefi anlam ve içeriklerle felsefi terimlere dönüştürmesiyle tesis ettiği bir dil… Yani dil içre bir dil…
Varlık ve Zaman, Heidegger’in “Varlık sorusu”nu yeniden ve aslında bütün bir batı felsefesi geleneğini zora sokarak sorduğu, düşünsel olarak çetrefil olmak bakımından bir parça dokunulmazlığını daima koruyan bir yapıt…
Dolayısıyla Varlık ve Zaman’ı orijinal dilinden yani Almanca’dan okumak, yapıtı diğer dillerden okumaya göre daha avantajlı bir durum teşkil etmeye yetmiyor, her zaman, başka yeterliliklerin de gerektiği bir alan…
O bakımdan Kaan H. Ökten’e bu dünyanın en zor kitaplarından birini Türkçe’ye çevirdiği ve uzun yıllara dayanan çalışmalarını esirgemeyerek bu yapıta dair kılavuzu felsefe çalışanlara armağan ettiği için sonsuz teşekkürler…
Kaan H. Öktem
1969'da doğdu. İlk ve ortaokulu Almanya'da bitirdi. Avusturya Lisesi'ne gittikten sonra İstanbul Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler okudu. Burada Toktamış Ateş'in yanında doktorasını tamamladı. Aynı dönemde DAAD bursuyla Göttingen Üniversitesi'nde Walter Euchner'in danışmanlığında Heidegger, Kant ve Hıristiyanlık konularında araştırmalarda bulundu. Halen İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak çalışıyor. Reformasyon Dönemi Siyasal ve Dinsel Düşünce Tarihine Giriş (2003) ve Heidegger ve Üniversite (2002) adı altında yayımlanmış iki telif eseri var. Evli ve bir çocuk babası. (NZ/EÜ)
* Varlık ve Zaman, Martin Heidegger, çev. Kaan H. Ökten, Agora Kitaplığı, Eylül 2008, İstanbul, 488 sayfa, 30 YTL.
** Varlık ve Zaman Kılavuzu, Kaan H. Ökten, Agora Kitaplığı, Eylül 2008, İstanbul, 240 sayfa, 15 YTL.