Hayvanseverler, yani "dünya sadece bizimdir" demeyenler, bu güne kadar pek çok uğraş vermiş olsa da, bazıları projeler üretip yazıp çizse de, ne acıdır ki, onlara sadece sayıca az sayıda insan saygı duyuyor. Özellikle ülkemizde hayvan hakları konusunda bir arpa boyu yol alınamıyor.
Mahkemeler kedi sahibini evinden atan "örnek" bir karar alabililirken, Meclis hayvanlara işkence yapanlara, hatta tecavüz edenlere karşı yasa çıkaramıyor. Belediyeler kampanyalar düzenleyip, sokak hayvanlarını koruma altına alamıyor ya da almıyor! Konu sokakta iskeleti çıkmış zavallı bir hayvan oldu mu herkes hala ilgisiz, hala umursamaz.
Bu yazıyı neden mi yazıyorum? Çünkü artık insanların vicdani olarak kapısının önüne kavurucu sıcakta bir kap su koymasını beklemenin tamamen saflık olduğunu düşünmeye başladım. Neden mi? Aşağıdaki örnekleri rahatlıkla çoğaltabilirim ama değil bu sayfaya, 500 sayfalık bir kitaba bile sığmaz, yapılan kötü muameleler…
Pınar bir sokaktan geçerken üç tane avuç içi kadar küçük kedi yavruları ve onları emzirmekten kağıt gibi zayıflamış annelerini görür, o gün itibariyle sevgili Pınar, her vicdanlı insanın doğal olarak yapacağı gibi, onlar icin temiz bir kap su ve bir kaba kuru mama koymak gibi bir görevi seve seve üstlenir.
Eh, koskoca apartmanda ve alttaki dükkanda da kedilere bakan olmayınca… Ama dükkan sahipleri (Berberoğlu-Ante ve Dekart Mobilya) o pis ve bakımsız bahçenin bir köşesine konan sudan rahatsız olur! Nasıl yani? Hem kendileri ilgilenmiyor, hem de ilgilenene izin mi vermiyorlar? Ne hakla? Tüm bitkilerin ve hayvanların yok olduğu gün mü oturup düşüneceğiz, “biz ne yaptık, ya da yapmadık” diye?
Sarıyer'de evi toz olmasın diye günde iki kere evinin önündeki caddenin 50 metre ilerisini ve gerisini deterjanla yıkayan biri vardır! Kendisini, evine yakın bir yerde doğum yapan köpeğin bir aylık minicik, güzel mi güzel yavrusunu o taptığı hortumula sularken gördüm. Hayvan henüz o kadar küçük ki kaçabilecek reflekslere sahip olamadığından bir merdiven boşluğunda sıkışmış bekliyor. Sırılsıklam! Neden, diye sordum… Evinin önü kirleniyormuş “burada durmasın, gitsin!” diyor. İyide nasıl? Sen onu tazikli suyla boğarken mi?
Şimdi efendim ülkemizde bu ve bunun gibi hareketleri yapanların yüzü kızarmıyorsa, vicdanları akşam yatağa yattıklarında rahatsa… Utanacakları günü beklemek, diğer canlıların yaşam hakkına saygı duyacakları ahlaki olgunluğa erişecekleri gün gelecek demek, boşuna değil de nedir? Saflıktır! O zaman devletin, belediyelerin, yasaların arka çıkması gerekir.
Belkide değerli gazetelerimiz en azından bazı zamanlarda, hayvanlara yapılan itlaf ve vahşeti manşete çıkarabilse, mahalleli bu gibi insanlara utandırırcasına bakabilse bir şeyler değişecek. Peki neyi bekliyoruz? Her gün sokaklarda hayvanlara eziyet yapılıyor. Her gün bir yerlerde minik bir kalp duruyor. Hep bana, hep bana demenin insanoğluna bir sonuç getirmediğini bu yüzyılda da göremiyorsak...
Ben bildim bileli “önce insan, bu konular sonraya” dendi. Belki de bir şeylere artık tersinden bakmak gerekiyor… Belki de çözümler basit. Belkide çocuklarımızı hayvanlara sevgi besleyerek büyütmek, vicdan denilen şeyi eğitmek gerekiyor…
Belki de, ancak bu vicdani besiyle büyütülen bebekler, büyüyüp güç sahibi olduğunda yardıma muhtaç bin insana el uzatabilme içtenliğine gelebilir. Siz ne dersiniz?(AÜ/EÜ)