Yirmi bir yıl önceydi... Yaşandı ve bitmedi...
Kanımızı donduran o görüntüler hala hafızalarımızda...
Silinmesi mümkün olmadı...
***
Hayatını müzikle doldurmuş, umutlu ve heyecanlı bir delikanlıydı Hasret.
1987’nin yazında tanışmıştım... Tanışmadan önce sesini dinlediğim “Hasret Gültekin”nin yetişkin biri olduğunu sanıyordum. Oysa şimdi karşımda duran Hasret, bıyıkları yeni terlemiş liseli bir delikanlıydı. Ve ben şaşkınlığımı gizleyememiş, bu minval üzere derin bir sohbete dalmıştım.
O karşılaşmamız kısa sürede bir paylaşıma dönüştü; yeni aldığı ve daha sonra bana verdiği ve benim tam Yirmi beş yıldır kullandığım bağlamayla yeni bestelerini çalmış, bağlamadaki ustalığı bende derin bir hayranlık uyandırmıştı.
O ana kadar bağlama deyince aklıma Arif Sağ geliyordu, ama ondan sonra Arif Sağ’ın yalnız olmadığını gördüm. Ve o genç, o yaşta gösterdiği bağlama ustalığıyla beni imrendirmişti.
Koçgiri aşiretinden olduğunu ve kökenlerinin Dersim’e dayandığını, Dersim ve Koçgiri isyanlarının kendisinde derin izler bıraktığını anlattı bana.
Hasret Gültekin1 Mayıs 1971’de, Sivas’ın İmranlı kazasına bağlı Han köyünde, Süleyman ve Hacıhanım Gültekin’in (Nazire ve Güler’den sonra) üçüncü çocuğu olarak doğdu. Altı yaşında saz çalmaya başladı. On bir yaşında sahneye çıktı. Kadıköy Anadolu Lisesi’nden ikinci sınıfta ayrıldı. 1987 yılında, ilk çalışması “Gün Olaydı” adıyla Diyar Müzik Yapım tarafından yayımlandı. İlk resitalini Kadıköy Moda Sineması’nda 1987 yılında verdi. 1989 yılında, “Gece ile Gündüz Arasında” adlı ikinci çalışması Saltuk Müzik Yapım tarafından yayımlandı. 29 Ekim 1989 yılında Hollanda Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine, “Genç Türküler” festivalinde Birsel Acar’la birlikte Türkiye’yi temsil etti. 1990 yılında aynı ülkede “Türk Haftası” etkinliklerine birçok sanatçı ile birlikte katıldı. Müzik yönetmenliğini üstlendiği resmi olarak ilk defa Kürtçe müzik yasağını delen “Newroz” adlı kaset, 1990’da önce enstrümantal olarak, sonra da Nilüfer Akbal ve Rıza Akkoç’un katılımıyla gerçekleştirildi. 1990 yılında, Şivan Perwer’in (Türkiye’de, resmi olarak Kürtçe müzik yasağını kaldıran) “Krivo” adlı karma kasetinin yayınlanmasına öncülük etti ve süpervizörlüğünü yaptı. 1991 yılında, “Rüzgarın Kanatlarında” adlı üçüncü çalışması Nepa Müzik Yapım tarafından yayımlandı. 1991 yılında Yeter Fırtına ile evlendi. Türkiye’nin dört bir yanında konserler verdi. Birçok Avrupa ülkesinde festivalllere katıldı ve konserler verdi. Aydınlık Gazetesi için; Ankara, İzmir ve İstanbul’da ProsEchos Grubu ile birlikte resitaller verdi. 2 Temmuz 1993’de, Sivas’ta Madımak Oteli’nde 35 insanla birlikte katledildi. 13 Eylül 1993’de oğlu, Roni Hasret Gültekin dünyaya geldi. Albümleri Gün Olaydı (1987) Egenin Iki Yakası (1988) Gece ile Gündüz Arasında (1989) Newroz - Kürtce ezgiler (Newroz - lorînên Kurdî) (1990) Rüzgarın Kanatlarında (1991) Müzik yönetmenliğini ve müziklerini yaptığı albümler 1988 Abuzer Karakoç, Hüseyin Aydın, Ali Ekber Eren’in de yer aldığı “Bitmeyen Türküler -Dostlar Muhabbeti”. 1990 Gani Nar’ın seslendirdiği Kürtçe “Jiyan”. 1990 Abuzer Karakoç’un seslendirdiği ve Avrupa’da yayımlanan “Alvar Deyişleri”. 1990 Emekçi’nin seslendirdiği “Gül’e Barut Serdin mi?” 1990 Nurşani’nin türkülerinden oluşan kaseti. 1990 Lütfü Gültekin’in seslendirdiği “Karanlıkta Vurdular”. 1991 “Newroz 2” isimli, Kürtçe sözlü türkülerden oluşan kaset. 1992 Arif Sağ, Emekçi, Mehmet Koç, Emre Saltık, Talip fiahin, İhsan Güvercin’in de yer aldığı “Türküler Yalan Söylemez” isimli kasette üç eser seslendirdi. 1992 Ahmet Arif’in şiirlerini besteleyen sanatçılar olarak, Cem Karaca, Ahmet Kaya, Sadık Gürbüz, Esin Afşar, Rahmi Saltuk’la birlikte, Ahmed Arif’in anısına çıkan kasette yer aldı. Bir çok sanatçının kasetlerinde bağlama, cura ve şelpesiyle yer aldı. * Bu biyografi http://www.hasretgultekin.com adresinden alındı. |
Kürdüm diyemeyenlerin çok olduğu o zamanlarda Hasret, Kürt olduğunu söylüyor ve ardından “Arıx” isimli Kürtçe ağıdı seslendiriyordu. Büyüklerinden bu konuda dinlediği ağıtlardan etkilenerek bağlama çalmaya, türkü söylemeye yöneldiğini söylüyordu…
O zaman Kadıköy’de özel bir lisede okuyordu. Ancak okuldan çok müziği düşünüyor ve kendini geleceğe hazırlamanın, iyi bir bağlama ustası olmanın telaşını yaşıyor ve bunu gizlemiyor, benimle paylaşıyordu.
Paylaşımımızın giderek artmasındaki nedenlerden biri de benim sürekli yasaklanmam ve gözaltına alınmamdı. Bu durum, onu bana daha da yaklaştırıyordu...
O yoğun mücadele yılları Hasret’te aynı zamanda derin bir sorgulama ve kendini tanımlama süreci de başlatmıştı. Özellikle İstanbul’da verdiğim konserlerde hep yanımda buluyordum ve onun bu ilgi ve sevgisi bende karşılıksız kalmıyordu.
Uzun yıllar süren dostluk ilişkimiz, Hasret’in çalışmalarını Almanya’ya kaydırmasıyla birlikte eski yoğunluğunu kaybetti. Hasret’i sadece yurtdışı konserlerimde ve Türkiye’ye geldiğinde görebiliyordum artık.
***
Sonra bir gün, İstanbul’da karşılaştık ve her zaman Beyoğlu’nda bildiğimiz kokoreççiye gidip karnımızı doyurduk. Tarih, Haziran 1993’tü. Hasret orada, Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmam için beni ikna etmeye çalışıyordu. Çünkü ben, önceden kararlaştırılmış bir başka kentteki konsere gitmek zorundaydım. Bu yüzden Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılamıyordum.
Öyle de oldu...
Oldu ama, o gün TV ekranlarında naklen izlediğim o görüntüler sırasında orada olmadığım için derin bir pişmanlık duydum. Orda, o alevlerin arasında, sevgili Hasret’le, Muhlis Akarsu, Nesimi baba ve diğerleriyle olamadığım için kendime ne kadar kızdım, kızıyorum, bilemezsiniz... Yani onlar orada yanıyordu, ben bulunduğum yerde!..
***
Yirmi bir yıl önceydi... Yaşandı ve bitmedi...
Kanımızı donduran o görüntüler hala hafızalarımızda...
Silinmesi mümkün olmadı...
***
O zamanki koalisyon hükümetinin bir kanadı sosyal demokrattı. Ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, katliamın arkasındaki gerçek güçlerin yakalanıp yargılanmalarını en kısa sürede sağlayacaklarını söylemiş, bunun bir “namus meselesi” olduğunu belirtmişti.
Ama dönemin DGM Başsavcısı Nusret Demiral da “Olayda örgüt yok tahrik var” demişti.
12 yıldır iktidarda AKP hükümeti var ve Sivas davası zaman aşımına sokularak katliamda tetikçilik yapanlar affedildi, avukatları Milletvekili ve Belediye Başkanı yaptırılarak ödüllendirildiler…
Yirmi bir yıl önceydi... Yaşandı ve bitmedi...
Hasret’in bağlaması bende...
Elimden bırakmam mümkün olmadı...
Not: “Hasret’in Bağlaması” başlıklı bu yazı 2003 yılında yazıldı.