En ağır şiddetlere uğradık, sakatlandık, öldürüldük, ömürler boyunca süründürüldük... Yıllardır, yıllardır sığınak isteyip durduk. Nihayet yetkililerin, yetkisizlerin, herkesin kafasına dank etti ki, sığınaklar olmadan olmuyor...
Belediyeler Yasası değişeli aylar oldu. Nüfusu 50 binin üzerindeki tüm belediyelere sığınak açma zorunluluğu getirildi. Hani nerde sığınaklar? Cumhurbaşkanı yasanın konumuz dışındaki bir maddesine itiraz ettiği için, ortada sığınak açmaya engel bir durum yok...
Ama aylardır izliyoruz: İzmir'de bir-iki ilçe belediyesi, Doğu ve Güney Doğu Anadolu il ve ilçelerindeki kimi belediyeler dışında hiçbir yerde bir kıpırdanma bile yok!
İktidarı, parayı, gücü elinde tutanların kayıtsızlığına alıştık elbet... Biz zorlamasak onlardan bir şey çıkacağı yok zaten... Ama sığınaklar konusunda onyıllardır mücadele eden, ana çalışma konusu kadına yönelik şiddet olan kadın kuruluşları da biraz ağırdan mı alıyor işleri acaba, kafam karıştı gerçekten!
Konuyla ilgili kadın örgütleri neden oyalanıyor'
Geçtiğimiz Kasım ayında Çanakkale'de yapılan 7. Sığınaklar Kurultayı'na kadına yönelik şiddetle ilgilenen 77 kadın örgütünden temsilciler katılmıştı. (Birçok kadın örgütü de, parasızlık vb. nedenlerle, çok da istediği halde kurultaya katılamamıştı.) Ama kurultaydan sonra derin bir sessizlik...!
8 Mart tartışmalarına bakıyorum: Medyadaki cinsiyetçiliği sorgulayalım, şunu tartışalım, bunu gündeme getirelim vs... Elbette hepsi anlamlı, hepsi gerekli ve yararlı öneriler... Ama ortada ciddi bir sığınaksızlık, sığınak yokluğu sorunu var! Sorun, öylece ortada durup çözüm için bize bakıyor... Ama ortada hala ciddi bir kayıtsızlık ve dağınıklık var bence...
Belediyelere sığınak açılması yükümlülüğü getirilmiş olması dev bir adım gerçekten de... İnsanı bir noktada gerçekten de ürkütüyor. Çünkü, kadına yönelik şiddetle uğraşırken kaş yapmak isterken göz çıkarmak da var. Son derece bilinçli yaklaşılması, çok dikkatli olunması gereken bir alan... Konu çok güncel ve çok yakıcı olduğu için çok ilgi çekiyor. Ama konuyu kendi siyasal, dinsel, kişisel amaçları için kullanmak isteyenler için de cazip bir alan aynı zamanda... Vitrinini düzeltmek, oy toplamak, kendi görüşlerinin propagandası için kullanmak, kendi kişisel/mesleki özlemlerini tatmin etmek vb. öyle çeşitli, öyle tıkayıcı, işlevsizleştirici amaçlarla kullanılabilir ki, gerçekten de yarardan çok zarar verebilir kadınlara ve hayata...
Oysa ki sığınaklar, şiddetsiz bir hayat için en önemli basamaklar... Sığınaklar ve sığınaklara gitmeden önce geçilmesi zorunlu bir aşama olan kadın danışma merkezleri; sadece kadına yönelik şiddet açısından önem taşımıyor. Şiddetsiz bir toplum, şiddetsiz bir yaşam düşlüyorsak, sığınaklar bunun mümkün olabileceğini göstermiş ve gösterecek en önemli mekanlar bence... Şiddetin, iktidar ve hiyerarşinin olmayacağı bir yaşam modeli için alternatif mekanlar... Şiddetle mücadelenin bu mekanlarında kadınlar kendilerini, birbirlerini ve değdikleri tüm bir hayatı şiddetsizlik yolunda değiştirmeye çalışıyorlar... Şiddetin sadece kadınlar için değil, bütün insanlık için doğal bir içgüdü ya da kader olmadığını keşfetmeye çalışıyorlar. Önce kadınlar değişecek, sonra belki de hayatın kendisi...
Son söz olarak diyeceğim odur ki, Türkiye çapında yeterli sayıda sığınak açılması ve bu sığınakların amacına uygun bir biçimde çalışması için iş kadın örgütlerine düşüyor. Bu konu, sadece özel olarak kadına yönelik şiddete karşı mücadele eden kadın örgütlerini aşacak kadar büyük ve önemli bir konu... Zaten şiddet sorununun çözümü için acil adımlar atılmadan kadınların ne çalışma yaşamında, ne politikada hakkı olan yeri alması mümkün değil.
Bu nedenle özellikle Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER) gibi, Türk Kadınlar Birliği gibi, Cumhuriyet Kadınları Derneği gibi ülke çapında örgütlü kadın kuruluşlarına büyük rol düşüyor. Son yıllarda kadına yönelik şiddet konusunda da büyük mesafeler kat eden Yerel Gündem 21 örgütlenmelerinin de bu konudaki katkısı büyük olabilir. Tüm siyasi partileri, sivil muhalefet örgütlerini ayrıca saymaya gerek görmüyorum. Onları biz, zorlamazsak kimsenin yapacakları yok... Ama yine de son söz olarak tekrar vurgulayalım: 'Şiddet toplumsal bir sorundur ve herkesin elini taşın altına koyması gerekir. (HG/BB)