Halklar sokakta kardeşleşiyor. Biz bu kardeşleşme sürecine Yoğurtçu’dan Rojava’ya, Abbasağa’dan Lice’ye yollanan barış selamlarında şahit olduk. Gezi’de Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın fotoğrafıyla Türk bayrağını yan yana düşüren halaylarda şahit olduk. Samatya’da katledilen Ermeni kadınlar için güzel Samatya’nın sokaklarına doluşanların heyecanlarında şahit olduk, oluyoruz. Hepimizi kardeşleştirmek için, ‘Gezi isyanı sessizliğe bürünmesin diye’ Antalya’dan yollara düşüp 33 gün boyunca İstanbul’a varmayı hedefleyen ‘Adalet Yürüyüşü’ ekibi bir şahitlik daha yaşattı bizlere.
İki gün evvel, yürüyüşün 33. gününde İstanbul’ da, Gezi Parkı merdivenlerinde yürüyüşlerini sonlandırmaya niyetlenen Adalet Yürüyüşçüleri Gümüşsuyu’nda yedi otobüs polis ekibi ve iki TOMA ile karşılandılar Türk Devleti tarafından. Halkların Demokratik Kongresi Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’nün de içinde bulunduğu HDK’liler ve yürüyüşçüleri an be an takip eden tüm dostları, Gümüşsuyu’nda polis terörüne bir kez daha ‘merhaba’ dedi. Tüm direnişçiler yürüyüşlerini tamamlamak için inatlarına sahip çıktılar. O inat, TC devletine yine yürekten dokundu. Polis, Gümüşsuyu’nda vekilimiz Ertuğrul Kürkçü’ye, Adalet Yürüyüşçülerine, talebi adalet olan herkese sert bir biçimde saldırdı.
***
Adalet Yürüyüşçüleriyle Taksim İlk Yardım’ın acil bölümünde tanıştık. Sosyalistler ve Kürtler o acil bölümünün her köşesini ezbere bilirler. Ezberlediğimiz o mekanda altı adalet yürüyüşçüsünün inançlarıyla da selamlaştık. Evlere dönerken yürüyüşçülerden Oktay ile memleketlerimizi soruştururken Van depreminde Van’da olduğunu öğrendim. Depremin ardından uzun süre Erciş’te kalmıştı. Kürdistan halkıyla dayanışanların yüzlerini de tanıyordu, onlara taş- bayrak gönderenleri de. İkimiz de mutabıktık, halkların eşitliği ve kardeşliği için mücadele edenlerin yüzlerini esas almaya. Erciş’te geçirdiği dönemin hayatının en önemli dönemi olduğunu, Adalet Yürüyüşü’nün kendisi için o deneyimden temellendiğini anlatıyordu.
Oktay, Kadir, Canberk ve Ümit ile yürüyüş üzerine söyleşiyoruz. Kadir, adaletsizlik fikrinin akıllarına Gezi’den sonra düşmediğini belirtiyor. “Ali İsmail, Ethem, Mehmet, Medeni ve Abdullah bizi yollara düşürdü. Ancak biz Madımak Katliamı’nı, Maraş Katliamı’nı, Dersim Katliamı’nı, Roboski Katliamı’nı da görüyoruz ve tüm katliamlar için, tüm adaletsizlikler için yollara düşüyoruz” diyor.
Oktay, Gezi’den sonra isyan sessizliğe bürünmesin diye yürüdüklerini belirtiyor. HDK Sakarya’dan Ümit ise adaletsizliğin Türkiye için bir kültür haline geldiğini, Gezi direnişinin adaletsizlikle yüzleşmek için iyi bir fırsat olduğunu dile getiriyor. Güzel bir tesadüf var aralarında. Dördü de Çerkes. Demokratik Çerkes Hareketi ile ilişkililer. Evde bir ‘halklar şöleni’ havası var. Kadir, ‘Biz Kürt özgürlük hareketinden ilham aldık” diyor.
Halklar birbirlerinin özgürlük mücadelelerinden ilham alıyorlar. Adalet ortak bir talep haline gelince, egemenlerle yüzleşme ve egemenlerden hesap sorma herkesin derdi oluyor. Sesimiz çoğaldıkça ve renklendikçe daha çok korku salıyoruz. Halklar sokakta, direnişte kardeşleşiyor ve özgürleşiyor. Ancak kardeşliğin anlamlı hale gelebilmesi için halkların eşitlenmesi gerekiyor. Halkların taleplerinin karşılanması, barışın toplumsallaşması şart oluyor. Eşitlik talebinin gerçekleştiği gün, zalimden mazlumun hesap sorduğu o gün, zulmün tükendiği ve kimsenin mazlumlaştırılmadığı o gün tekrar inanacağız yollarda, sokakta kardeşleştiğimize.
Halkın adaleti çoktan yollara düştü. TC devleti baskı, asimilasyon ve sömürü politikalarına başladığında eşitlik, özgürlük ve emek için yürüyenlerin, mücadele edenlerin saflarında şimdilik 33 günlük bir yürüyüş hikayesine daha şahit olduk sadece.