bu hafta hospital manager dergisinin nisan 2012 tarihli 18. sayısında yer alan, hasta hakları aktivisti olmam nedeniyle benimle yapılan söyleşiyi konunun önemi nedeniyle paylaşıyorum.
hm: hekim kökenli olduğunuz halde hasta haklarının korunması ve geliştirilmesi yönünde faaliyet gösteriyorsunuz. size göre hasta hakkı, ihlale neden bu kadar açık bir konu haline geldi? sağlık hizmet sunucularının artışı, sağlık politikalarının değişmesi ne derece etkili faktörler?
hasta haklarıyla ilgili ilk resmi belge dünya hekimler birliği tarafından 1981 yılında kabul ve ilan edilen "lizbon bildirgesi"dir. bu bildirgenin ikinci maddesinde "hastalar hiçbir etki altında kalmadan özgürce klinik ve etik karar verebilen hekim tarafından bakılabilmelidir" denilmektedir. dolayısıyla hasta haklarının gereklerinin yerine getirilmesi yalnız hastaların değil hekimlerin de haklarının gerçekleşmesi anlamına gelir. aslında hastayla hekimler gereksinilen hizmetin sunumunda karşı karşıya yani farklı taraflarda değildirler. hukuk hasta hekim ilişkisi başladığında aralarında bir "vekalet sözleşmesi" olduğunu kabul eder. nasıl bir yargılamada müvekkil ile avukat aynı taraftaysa hasta ile hekim de çözümlenecek ya da sağlanacak sağlık hizmetinin sırasında aynı taraftadırlar. bugün sıklıkla ifade edilen "hasta merkezli" hizmet anlayışı da, artık terk edilmeye başlanan "paternalist / babacı hekim" yaklaşımı da bu gerçeği görmezden gelirler. o nedenle hekimler en az hastalar kadar "hasta hakları savunucusu ve aktivisti" olmalıdırlar. bu hekimliğin doğru, mesleki ve etik kurallara uygun yapılmasının da garantisidir.
sorunuzun ikinci bölümüne gelirsek, hasta hakları ihlâllerinin nedeni sağlık hizmet sunucularının sayısının artması değildir. bunu da doğuran "sağlığın ticarileşmesi" olgusudur. günümüzde sağlık hizmeti, sağlık hizmeti olmaktan çıkmış, "hastalıkların yönetimi" hizmetine dönüşmüştür. çünkü sağlık ve sağlıklılık para kazandırmaz, ama hastalıkların varlığı, bunların çeşitli yollarla insanların doğal halinin bir parçası haline getirilmesi ve bunların "yönetimi" (management) çok para kazandıran bir ticari faaliyet ve tercihtir. bunu da sağlık kurumları değil, uygulanan sağlık politikaları ve bunların gerçekleşmesi için uygulanan hizmet organizasyonu modelleri yaratmıştır. bunun da gerisinde sermayenin küreselleştiği kapitalizmin "daha çok kâr" mantığı yatmaktadır. dünya bankası, dünya ticaret örgütü, uluslar arası para fonu gibi finans örgütleri neredeyse dünyadaki tüm ülkelerde geçerli olan mai, gatt, gats vb. anlaşmalarla bu modelleri dayatmaktadır. amaç sağlık ve sağlıklılık değil, daha çok kazanç ve kâr olunca ister istemez hasta hakarı ihlâlleri gündeme gelmektedir.
hm: hasta hakları kavramının kapsamında neler var?
en genel şekliyle şunları sayabiliriz: sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma, hizmet alınacak kurum ve kişinin seçimi, hizmetin her aşamasında "aktif" katılım ve söz hakkı, bilgilendirilme ve aydınlatılmış onam, gizlilik ve mahremiyetine uygun davranış, insan onuruna saygı, özen ve dikkât, her anlamda güvenliğin sağlanması, içerden ve dışardan düzenli denetim, olumsuzluk durumlarında başvuru ve şikayet mekanizmalarının işlemesi, mağduriyetlerin tazmin edilmesi.
hm: türkiye'de yapılan yasal düzenlemeler hasta hakları konusunda yeterli mi?
1998'de yayınlanmış "hasta hakları yönetmeliği" ve buna dayanarak çıkarılmış çeşitli yönergeler mevzuat olarak mevcuttur. bunların içeriğinde kimi eksiklikler, yanlışlar ve yaklaşım farklılıkları söz konusudur. ama aslolan uygulamadır. ne yazık ki mevcut model "hasta hakları"nı yaşama hakkını genişletip anlamlandıran bir temelde değil de "müşteri memnuniyeti" temelinde bakarak uygulanmaktadır. bu ise özde bir yanlışa yol açmaktadır. hasta, müşteri yerine konulduğunda, bu işlemin hem bir maddi karşılığının olması hem de sahip olunan maddi güce göre hizmet talebinde bulunma şeklinde bir "dayatma" gündeme gelmektedir. uygulamadaki pek çok ihlâl bundan kaynaklanmakta ve bu yüzden bir çok mağduriyetler ortaya çıkmaktadır.
hm: yasal engeller nedeniyle uygulamada olmayan fakat hasta hakkı olarak ele alınması ve yasal zemine kavuşturulması gereken uygulamalar var mı? mesela ötenazi bu duruma örnek teşkil edebilir mi?
ötenazi farklı bir konudur ve ayrı konuşulması, tartışılması gerekir.
en temel hasta hakkı "sağlık hizmetine ulaşma ve ona gereksinildiği kadarıyla ve tıbbın geldiği gelişim düzeyine uygun bir şekilde yararlanma hakkı"dır. ama bu hak ihlâl edildiğinde bunu görünür kılacak bir mekanizma söz konusu değildir. dolayısıyla hak ihlâllerinin en büyük bölümü bir sağlık kuruluşundan içeri girildiğinde ya da bir hekimle karşılaşıldığında değil, henüz ona erişilmeden önce yaşanmaktadır. getirilen ve uygulanan hizmet modelinde, sgk kapsamında olmayanlarla, bir şekilde sgk güvencesi içinde bulunulsa bile başvuru için gerekli katkı paylarını ödeme koşul ve olanağına sahip olmayanlar sağlık hizmetinden yararlanamamaktadır. ayrıca hizmet hastalık halini temel aldığı için sağlığın korunması, geliştirilmesi, destek ve sağlıklılığı oluşturan "sağlığın belirleyicileri" bakımından karşı karşıya olunan eksiklikler ve farklılıklar hak ihlâllerini yaratmaktadır.
hm: sağlık hakkı ve hasta hakları platformunun çalışmaları, faaliyet alanları neler? kısaca anlatır mısınız?
platform olarak iki farklı boyutta faaliyet göstermekteyiz. ilki şu anda yaptığım gibi bu anlattığım temel doğruların her türlü yol ve yöntemle ve her fırsatta topluma iletilmesi, ulaştırılmasıdır. bunun için ağırlıkla medyanın olanaklarından yararlanıyoruz; ayrıca konuyla ilgilenen yapılarla ya ortaklaşa etkinlikler yaparak, ya da onların gerçekleştirdikleri etkinliklere katılarak, ulaşabildiğimiz toplum kesimlerine ve bu alanın tüm unsurlarına öğrendiklerimizi, yaşadıklarımızı, bildiklerimizi ve deneyimlerimizi anlatıyor, paylaşıyoruz. zaman zaman da hizmetin belirleyici ve karar vericileriyle, uygulayıcılarına da bildiklerimizi ve görüşlerimizi iletiyoruz.
ikinci olarak da herhangi bir yolla bize ulaşan hak ihlâline uğramış ya da uğradığını düşünen kişilere bireysel düzlemde danışmanlık yapmaya ve onları desteklemeye çalışıyoruz. yaşadıkları hak ihlâlleriyle ilgili olarak özellikle başvuru yolları ve bunları kullanma konusunda yol gösteriyor, eğer isterlerse işbirliği yaparak, bilgi ve deneyimlerimizi paylaşıyoruz.
hm: dünyada, avrupa'da ve türkiye'de hasta hakları ve güvenliğine ilişkin nasıl farklar var?
somut olarak eskiden sahip oldukları durum, bilgi deneyim, demokratik yaklaşım ve bakış açısı gibi bazı farklılıklar dışında temel olarak hemen hemen aynı durumda olduğumuzu söyleyebiliriz. çünkü 80'li yıllarda ingiltere'de thatcher tarafından kaldırılan ulusal sahlik hizmeti modelinden bu yana, tüm avrupa'da benzer sağlık politikaları uygulanıyor, dolayısıyla tüm avrupalılar da bizim yaşadığımız sorunlara benzer sorunlarla karşı karşıyalar, hatta yıl başından itibaren bizde yürürlüğe giren acil sağlık hizmetlerinden para talebi eş zamanlı olaraj portekiz ve ispanya'da da uygulamaya konulmuştur. yani bu model koşut uygulamaları gündeme getirmektedir.
hm: yeni türk ceza kanunun hekimlere getirdiği hak ve sorumlulukları nasıl değerlendiriyorsunuz?
hekimler açısından mesleklerini uygulama bakımından kimi kısıtlamaların söz konusu olduğu gibi bir izlenim olsa da bu doğru değildir. çünkü tck'yı mahkemeler ve hakimler uygulamaktadırlar. hakimlerin hukuğu değil yasaları önceledikleri ve ona dayandıkları bilinir. yargının bizdeki yaklaşımı temel olarak "yaptırım" sonra da "tazminat" üzerinden şekillenmektedir. oysa çağdaş hukuk "onarıcı adalet"i, suçluyu anlayan ve suçu yaratan koşulları ortadan kaldıracak koşulları öngörerek, "önleyici adaleti"n olmasını gerektirmektedir. hekimler mevcut sağlık sistemin dayatması altında hizmet sunmakta ama bir kusur ya da suç olduğunda fail durumunda bir yaptırımla karşılaşmaktadırlar. çünkü tck böyle vazetmektedir. oysa sorumluluğun doğru saptanması ve neden sonuç arasındaki ilişkini doğru konulması gerekir. bu noktada hak temelli bakış açısının da henüz yerleşmemiş olması da yaptırım boyutunda bile sık olarak yanlışlara düşülmesine yol açmaktadır. sağlık hizmetlerinden yararlanırken ve tıbbi uygulamalara bağlı olarak hak ihlâllerine uğrayanlar genellikle mağduriyetleriyle baş başa kalmaktadırlar.
hm: hasta hakları uygulamalarının amacını aştığı yönündeki eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
her hizmet alanında taraflarını kuşkusuz bazı suiistimalleri olabilir. hatta aşırı davranışlar da gözlemlenebilir. ama bunların bir hakkın tanınması, talep edilmesi ve gerçekleşmesi için gerekenlerin yapılmasından kaynaklandığını söylemek doğru olamaz ve kabul edilemez.
bunu daha iyi anlatabilmek için şöyle bir örnek verebilirim: her topluluk kendilerini yönetecek olanları belirleme hakkına sahiptir. bazı dönemlerde bazı topluluklar, örneğin yeterince bilgili ve bilinçli olmamaları nedeniyle doğru yöneticileri seçemeyebilirler. bu koşulda onlar bu haklarını doğru kullanmadıkları ve yanlış yöneticileri seçtikleri için bu haklarından mahrum edilemez. çünkü bu demokrasiden vaz geçmek anlamına gelir ve kabul edilemez. dolayısıyla hiçbir suiistimal, herhangi bir hakkın ortadan ya da gündemden kaldırılması ya da göz ardı edilmesi sonucunu doğurmamalıdır. bu konuda ortaya çıkan yanlışlar ve tartışmalar sonuç olarak hukuk ve demokrasinin temel kuralları çerçevesi içinde çözümlenecektir.
son olarak sağlık hakkı ve hasta hakları konusunu işlediğiniz için teşekkür ediyor, bu çabanızın yalnızca bir dosya konusu bağlamında değil, sürekli olarak gündeminizde olmasını diliyorum. teşekkür ederim.
* bu söyleşi hospital manager dergisinin nisan 2012 tarihli 18. sayısının 80-81'inci sayfalarında yer almaktadır.