Haber nedir?
Haber, henüz gerçekleşmiş (ya da ilk kez ortaya çıkartılan) bir olayın olabildiğince nesnel ve gerçeğe uygun bir biçimde aktarılmasıdır.
Her yeni (ya da ilk kez ortaya çıkan) olay habere dönüşebilir mi?
Her şeyden önce haber, gerçek olmalıdır. Başka bir deyişle, ilk kez duyduğumuz dedikodular ve söylentiler, doğruluğu ispatlanana kadar habere dönüştürülemez.
Doğru olan her yeni (ya da ilk kez ortaya çıkan) olay haber olabilir mi?
Hayır. Yeni bir olayın haber olabilmesi için içinde bazı haber değerlerini barındırması gerekir. Çok sayıda insanı ilgilendirmeyen ve ilginç olmayan olaylar haber olamaz. Bir olayın haberleştirilmeyi hak edip etmediğini anlamak için şu kıstaslara bakmalıyız:
* Önem
(Başbakan'ın ölümü / Savaş)
* İlginçlik
* (İki başlı bebek)
* Zamanlama
(Ay tutulması)
* Yakınlık-ilinti
(Komşu kentte işlenen seri cinayetler)
* Duygusallık
(Yeni doğmuş bebeğin cami avlusuna bırakılması/ölüm/evlenme)
* Tekrarlanma
(Kentte sık sık meydana gelen araba hırsızlıkları)
* Çok sayıda kişiyi ilgilendirme
(Seçim sonuçları / Askere alınacak gençler ile ilgili duyurular / Okulların tatil edilmesi / Kentte inşa edilecek yeni kültür merkezinin yeri üzerine tartışmalar / Televizyondaki bazı programların çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri / Kentin içme sularının kirlenmiş olması / Fırtınanın, karın yaklaşıyor olması)
* En büyük olmak
(Kentin en yaşlı insanı)
* İlk olmak
(Yılın ilk bebeği)
* Tek olmak
(Bölgedeki tek doktor)
* Meşhur olmak
(Ajda Pekkan'ın kente gelişi)
* Merak uyandırmak
(Yeniden deprem olur mu?)
Haberin unsurları
Muhabir, haberini gerçek olaylar, durumlar ve açıklamalar üzerine kurmak zorundadır. Olayları, durumları ve açıklamaları bir araya getirirken bazı sorular sorar. Bu sorular gazetecilikte 5N+1K olarak nitelendirilir.
Ne? Nerede? Ne zaman? Nasıl? Neden? Kim ?
İster magazin haberi, isterse siyasi bir polemik haberi olsun, her haberde bu 6 unsurun bulunması zorunludur. Kimi zaman bu unsurlardan biri ötekinden daha önemli olabilir; ancak bu, önemsiz olan unsurun haberde belirtilmemesini gerektirmez. Olaylar, durumlar ve açıklamaların ne olduğu, kim tarafından yapıldığı, ne zaman olduğu, nasıl meydana geldiği gibi ayrıntılar haberde yer almıyorsa, bu haber eksik bir haberdir. Dolayısıyla okur ya da izleyici gerektiği kadar açık ve öz olarak aydınlatılmamış olur.
5N+1K unsurlarının eksik olması, okuyucu ya da izleyicinin kafasında soru işaretleri doğurur ve gazeteciye olan güveni sarsar. Eksik haber, yeterince araştırılmamış haberdir ve dolayısıyla doğruluğundan şüphe edilir.
Bütün bu nedenlerle gazeteci, haberinde bu unsurların tümünün yer alması için azami çaba göstermelidir. Ancak bu kural, "Bu unsurlardan herhangi birini içermeyen bir haber kesinlikle yazılmamalıdır" biçiminde de algılanmamalıdır.
5N + 1K kuralının katı yorumu, sözgelimi bir ilçe gazetesinin, kurbanın kimliğinin belli olmaması ya da neden işlendiğinin ortaya çıkarılamaması durumunda bir cinayetin haberine yer vermemesi anlamına gelir ki, doğru değildir.
Habercilik nedir, haberci kimdir?
Gazetecilik, kamuoyunu doğru, çok yanlı, çok boyutlu, hızlı, inanılır ve güvenilir bir şekilde bilgilendirme mesleğidir. Demokratik toplumlarda haberci medyanın asli görevi, mevcut siyasi-iktisadi iktidarın işleyişini ve uygulamalarını -onun gizleme, örtme çabalarına direnerek- ortaya sermek, böylece kamuoyunun bu şeffaflık temelinde ortaya çıkmasını sağlamaktır.
Basının bu çerçevedeki temel görevlerinden bir başkası da iktidar dışı çevrelerden (toplumdan) gelen fikir, öneri ve eylemleri -iktidarın yasaklama çabalarına direnerek- kamuoyuna taşımaktır. "Kamu", bu şekilde bütün fikir ve önerilere ulaşabilecek, kendi "oy"u bu sayede çoğulcu ve demokratik olacaktır.
Bu amaç, gazeteciye her zaman gerçeğin peşinde olmak gibi bir sorumluluk yükler. Gerçeğin peşinde olmak, gazeteciyi genellikle güçlü ve egemen sınıfla karşı karşıya getirir. Güçlü ve egemen sınıf sürekli bazı bilgileri kamuoyundan saklamaya çalışır; gazeteciler ise saklanan bu bilgileri ortaya çıkartmaya. Denilebilir ki, gazetecilik tarihi bu iki grup arasındaki (saklayan-ortaya çıkaran) çatışmanın tarihidir.
Gazetecilik, doğası gereği, vicdan sahibi insanların yapabileceği bir meslektir. Başkalarının acılarını, sıkıntılarını, dertlerini kendisine dert edinmeyen, bunlara çözüm bulmaya çalışmayan kişiler gazetecilik yapamaz. Nitekim, gazeteci için kullanılan bir başka tanımlama şudur: "Gazetecilik acı içinde yaşayanları rahatlatmak; rahat içinde yaşayanlara acıyı tanıtmak mesleğidir." Dolayısıyla gazeteci, varoluşu nedeniyle öncelikle ezilenin, gözden ırak tutulanın, dışlananın yanında olmalıdır. Dışlayan, ezen ve gözden ırak tutanla ters düşmek pahasına da olsa.
Gazetecinin ilişki kurma biçimi kendine hastır
Gazeteci, kamuoyunu bilgilendirmeye çalışırken toplumun çeşitli kesimlerinden insanlarla ilişkiler kurar. Politikacılar, sanatçılar, üst düzey bürokratlar ve popüler yıldızlarla aynı mekanlarda olabilir gazeteci. Onları kendi mekanlarında ziyaret edebilir, saatlerce baş başa kalarak röportajlar yapabilir. Mesleğin doğasından gelen bu ilişki biçimi, kimi zaman gazeteciler tarafından yanlış bir biçimde "kendilerine özel" bir ilişki olarak algılanabilir. Bu doğru değildir. İnsanlar gazetecilerle temsil ettikleri yayın kuruluşunun temsilcisi olarak ilişki kurarlar. Bu nedenle, gazetecilik adına kurulan ilişkileri şahsi menfaatler adına kullanmak, çıkar sağlamak yanlıştır. Gazetecilik, bu nedenle sık sık "temas ve mesafe" mesleği olarak tanımlanır. Yani gazeteci ilişki kurar, ama ilişki kurdukları ile hep belli bir mesafeyi korur.
Gazeteci, bir olayı habere dönüştürürken;
- gerçeğin özünü yakalamaya çalışır
- aktarımların kökenine iner
- varolan detaylardan hiç birisini yok saymaz
- kimseyle aynı fikirde olduğunu belirtmez
- hiç bir bilgiden kendince sonuçlar çıkarmaz
- insanları ve olayları tek tipleştirmez
- yargılamaz
- dışlamaz
- hakkında haber yaptığı kişilere sıfat uydurmaz (hain, alçak, maganda, kansız, hayvan, vb.)
Gazetecilik yaparken yakalanabileceğiniz birkaç tuzak
1- Mesleki deformasyon:
Her olayı bir haber olarak görmek, her olaya bir iş olarak bakmak sizi zamanla sıradan insani reflekslerinizden uzaklaştırabilir. Haberi adınızla yayınlanacak bir mal olarak görmek ve her an çevrenizde patlak verecek bir önemli olay aramak: Uçağa binen muhabirin uçağın kaçırılmasını hayal etmesi veya Reha Muhtar'ın "kan var mı kan?" sorusundaki gibi. (Savaş muhabiri Coşkun Aral, muhabirliğinin ilk yıllarında, içinde bulunduğu uçağın kaçırılmasının ne kadar ilginç olduğunu düşündüğünü anlatır. -Ve o uçak kaçırılır.)
2- Kibirlilik:
Habercilik mesleği, gazeteciye, sıradan insanların erişemeyeceği kişi ve kurumlarla temas etme, bir arada olma şansını tanır. Yüz binlerin dokunmaya can attığı bir starla bir araya getirebilir sizi. Birden bire kendinizi sıra dışı sanabilirsiniz. Bu yanılsama, sizde bir tür kibir, kendini büyük görme, önemseme duygusu yaratabilir. Eğer bu kibir sizin kişisel dünyanızda kalırsa sizin probleminiz olur; ama, gazeteciliğinize yansıtırsanız olumsuz tepkiler alırsınız.
3- Çok bilmişlik:
Gazeteci çok şey bilen kişi değildir. Bilmek zorunda da değildir. Gazeteci, kime, hangi olay karşısında neyi sorması gerektiğini bilmelidir sadece. Karşılaştığınız olaylar ilk kez karşınıza çıkan şeyler olabilir. Olaylar karşısında bilip bilmeden yorum yapmak yerine, konunun uzmanlarına sorarak öğrenmek gerekir. Her konuda bilgisi olduğunu sanan gazeteciler çok sık hata yaparlar.
4- İlişki üretmek:
Bazı gazetecilerin haber kaynaklarıyla kurdukları ilişkileri yazıya döküp maddi çıkar sağladıklarına rastlanır. İlişki kurdukları haber kaynaklarından yakınları için iş isteyen, bedava mal veya hizmet kabul eden gazeteciler de çıkar. Bu tür hatalı pratikler, gazetecilik mesleğinin saygınlığına gölge düşürmekte, gazeteci kimliğinin sorgulanmasına yol açmaktadır. Çünkü haber kaynağından şahsi menfaat sağlayan gazeteci, bir dahaki sefer aynı haber kaynağı hakkında olumsuz bir haber yayınlayamaz.
Haberi yazarken yakalanabileceğiniz birkaç tuzak
1- Gerçeğin yerine kendi kanaatini haberleştirmek
Gazeteci, herkes gibi kendi kanaatleri olan bir kişidir. Ama izlediği olaylar zaman zaman kendi kanaatleriyle çelişebilir.
Mesela: Gazetecinin bir yıl önce mezun olduğu üniversitede kavga çıkmıştır; siyasi-ideolojik görüşlerini muhabirimizin de paylaştığı bir grup öğrenci, başka bir grup öğrencinin öğrenim hakkını engellemiştir. (Diyelim zorla okul binasının dışına çıkarmıştır.)
Bütün her şey olayın böyle gerçekleştiğini göstermektedir. Fakat muhabirimiz, saptadığı noktalara rağmen, bunu bir türlü kabul edememektedir. Çünkü o grup "demokrat"tır, böyle bir uygulamanın içinde olması mümkün değildir. Onun okulda okuduğu dört yıl boyunca da hiç böyle bir şey olmamıştır.
Sonuç: Muhabirimiz gerçeği değil, gerçeğin kafasında kurguladığı biçimini haber haline getirir.
2- Birtakım ulvî gerekçelerle bazı haberleri gizleme
Yukarıdaki örneği bu yeni duruma uygulayalım: Muhabirimiz, istihbar ettiği ve gidip izlediği öğrenci olaylarını haberleştirmeme kararı alır. Çünkü şöyle düşünür: Bu haber, üniversitede işleri daha da karıştıracak, belki de kendiliğinden soğuyup yok olacak bir gerilime yeni bir ivme verecektir. (Olay yerinde başka gazetecinin bulunmadığını, olayları yalnızca o gazetecinin izlediğini varsayıyoruz).
Hiçbir gazeteci, aktarmakla yükümlü bulunduğu olaylarla ilgli bu tür değerlendirmeler yapma hakkına sahip değildir.
Bazen, bir haberin yayımlanması ile ulusal-toplumsal-insanî çıkarlar arasındaki zıtlık apaçık gibi görünür. Oysa bundan hiçbir zaman emin olamayız.
3- Haberin parçası olma, tavır alarak haber verme
Bir gazeteci, tartışmalı durumlarda kendini taraflardan birine yakın hissedebilir. Ama bu "durum"u haberleştirirken dürüstçe, gerçeğe uygun olarak davranmalı, kendisini bir tavrın parçası haline getirmemelidir.
Mesela bir gazetecinin "Kurban derileri THK'ya" diye bir başlık atması olacak şey değildir. Burada yapabileceği azami şey, kurban derilerini THK'ya verilmesini savunanların görüşlerini aktarmak olabilir. Bunu yaparken, tersini savunanların görüşlerine hiç yer vermemesi durumunda ise haberi en azından eksik kalacaktır.
Haber Kaynakları
* Haber ajansları
* 1. El haber kaynakları/Muhabirin kendisi/tanıklık
* 2. El haber kaynakları/tanıktan dinleme
* 3. El haber kaynakları/tanıktan dinleyenin aktarımı/söylenti
Haberde kaynak belirtme
Kaynak aslında haberin kendisidir. Eğer gazeteci bir olaya kendi gözleriyle tanıklık etmemişse, o olayı mutlaka birilerinden dinleyerek haberini oluşturacaktır. Haber kaynağının olaya hakim ve güvenilir oluşu, haberin doğruluğunu sağlar. Gazetecilik mesleğinde alınan kıdem, kilit noktalardaki haber kaynaklarına ulaşmayı kolaylaştırır. Bir gazetecinin başarısı, önemli zamanlarda doğru haber kaynağına ulaşarak gerekli bilgiyi alabilmesiyle ölçülür. "O Ankara'nın en iyi politika muhabiri, yüzlerce haber kaynağı var!" denir mesela...
İyi bir haber kaynağı;
- Konusuna hakim veya uzman olmalı
- Muhabire bilgi içeren, dikkate değer açıklamalar yapmalı
- Kolay ulaşılabilmeli
- Doğru bilgi vermeli
- Kendisine sorulan sorulara sıkılmadan, kasılmadan, yukarıdan bakmadan cevap vermeli
- Zor bir konuda bile halkın anlayabileceği basitlikte konuşabilmeli
Bir haberin doğruluğunun kanıtı, mümkün olan en çok sayıda ve konuşma yetkisi olan kaynaktan bilgi alınmış olmasıdır. Haberde kaynağın adı ve verdiği bilgiler eksiksiz olarak belirtilmelidir. Haber yazılırken önce açıklama ya da bilginin kimden alındığı belirtilerek söyledikleri tırnak içinde yazılır. Bir sözü, bilgiyi aldığımız kaynağa atfetmek için çeşitli yöntemler kullanılabilir:
1-Prof. Ahmet Mete Işıkara şöyle dedi: "Bundan sonra yeni bir deprem beklemiyoruz."
2- Prof. Ahmet Mete Işıkara, yeni bir deprem beklemediklerini söyledi.
3- Prof. Ahmet Mete Işıkara'nın açıklamalarına göre "yeni bir deprem" beklenmiyor.
Haberde kaynak belirtmenin 4 yöntemi vardır:
1- Kayıtlı: Kaynağın söylediklerini ismini kullanarak yazabiliriz.
2- Arka Plan: Kaynağın verdiği bilgileri kullanabiliriz; adını yazamayız. Ancak, kim olduğunu ima edebiliriz. (Yaptıkları açıklamalardan dolayı başları derde girebilecek üst düzey devlet görevlileri gibi)
3- Derin arka plan: Kaynağın verdiği bilgileri kullanabiliriz; adını yazamayız ve kim olduğunu ima dahi edemeyiz. (Çok önemli bir haberde, verdiği önemli bilgi nedeniyle hayatı tehlikeye girecek veya işini kaybedecekse kullanılan bir yöntem)
4- Kayıt dışı/Off the record: Asla ve asla verilen bilgiyi yazamayız!
Bir haber derlenirken;
- Bilgilerin eksiksiz olması
- Olayın geçmiş boyutu varsa arşiv ve kütüphane taraması yapılması
- Telefon görüşmeleriyle eksikliklerin tamamlanması
- İsim ve tarihlerin doğru ve eksiksiz not alınması gerekir.
Haber yazımı
Haber yazımını diğer yazım tekniklerinden ayıran 6 temel özellik vardır: taze, doğru, tarafsız, dengeli, öz ve açık olmak.
Taze haberin farklı medyalarda farklı anlamları olabilir. "Hiçbir şey dünkü haber kadar eski değildir!" deyişi, günlük gazeteler, radyo ve televizyonlar için geçerlidir. Günlük habercilikte her yeni gün bir başka "yeni" habere başlangıçtır. Oysa bir haftalık veya aylık dergide çalışıyorsak, dün olan bir olay bizim için hala önemlidir ve habere dönüştürülebilir.
Bir hafta veya on gün önce olmuş bir olay, gazetecilik pratiğinde genellikle "eski haber" veya "bayat haber" olarak nitelendirilir. İşte bu tür olaylar, günlük haber rutini yanında, öykümsü haberler için kaynak teşkil ederler.
Temiz bir dil, temiz bir haberdir . Dolayısıyla gazeteci, kullandığı dile hakim olmalıdır. İmla hataları yapan, kelimeleri yanlış anlamlarda kullanan haberciler başarılı olamazlar. Haber metinlerinin, zor konuları bile basitleştiren, halkın anlayabileceği şekle sokan metinler olması beklenir. Uzun cümleler, bitmek bilmeyen tanımlamalar habere olan ilgiyi azaltacağından, kısa ve özlü cümleler kurmak esastır.
Yapılan araştırmalar, anlaşılır haberlerin %75'inin 20 kelimeyle , %17'sinin de 40 kelimeyle anlatılan haberler olduğunu ortaya koymaktadır. Lise öğrencilerinin bir olayı ortalama 40-50 kelime ile anlattıkları düşünülürse, kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme, uyarma görevi gören gazetecilerin okunmak ya da izlenmek için hep kısa anlatım taktikleri kullanmaları gerekir.
Haber yazarken gereksiz tekrarlardan sakınmak gerekir. Hayat tekrarlar için çok kısadır; okur ya da izleyicinin de tekrar tekrar verilen aynı bilgilerle kaybedecek zamanı yoktur. Bu nedenle, özellikle güncel haberlerde olayın en önemli yanını haberin girişinde verip, ardından da daha az önemli detayları sıralamakta fayda vardır.
Bir haberin en önemli kısmı kuşkusuz girişidir . Bir haberin girişi, okur/izleyiciye iki şey verir:
1- Haberin ne olduğuna ilişkin bilgi
2- Okur/izleyicinin haberin devamını izlemesi için merak duygusu
Editoryal Süreç
Editörler, bir haber merkezinde neyin haber olup neyin olmayacağına karar veren kişilerdir. Daha önce sözünü ettiğimiz haber değerlerinden yola çıkarak, her gün önlerine gelen yüzlerce haber arasından hangi haberin daha büyük, hangi haberin daha küçük verileceğine de editörler karar verir. Editörlerin haberlerin başlığı, sayfa düzeni ve içerikleriyle oynama yetkisi vardır. Haberi kısaltabilir, ekleme yapılmasını isteyebilirler. Haberde eksik gördükleri tarafları muhabire bildirerek tamamlanmasını isterler.
Klasik bir haber gününde editörün yaptığı ilk iş haber gündemini belirlemek ve rutin haberleri izleyecek muhabirleri görev yerlerine dağıtmaktır. Gündem çok sıkışık olmadıkça, günlük habercilik yapan editörler muhabirleri sabah erken saatte bir araya toplayarak gündem üzerinde toplantı yaparlar. Bu toplantılarda kimi zaman çok ilginç özel haber teklifleri gelebilir. Editör eğer bir muhabirin teklifini ilginç bulmuşsa, muhabiri o haberi araştırması için görevlendirir. Haber izlenirken muhabirin teknik gereksinimlerinin (kamera, teyp, film, araba, yol parası) karşılanması editörün sorumluluğundadır.
Basın özgürlüğü sınırsız değildir. Editoryal süreçte, istesek de istemesek de halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlayan bir takım etmenler vardır; eğer gazetecilik mesleğini yapacaksak, bu etmenleri göz önünde bulundurmak zorundayız:
1- Devlet sırrı, ulusal çıkarlar
2- Sürmekte olan davaların yayın yasakları
3- Reklam verenlerin baskısı
4- Etik kurallar
5- Editörün kararı
6- Basın patronlarının diğer işleri
7- Sansür/oto-sansür
8- RTÜK gibi kurumların kapatma tehditleri
Burada kimi zaman halkın bilme ve haber alma hakkının göz ardı edildiğini, kimi zaman da basının haber verme özgürlüğünün kısıtlandığı çelişkili bir durum çıkar ortaya. Ancak biz, haberciler olarak, gazeteciliğin temel ilkelerinden ödün vermemeli, her zaman gerçeğin peşinde, kamuya karşı sorumluluğumuzun bilincinde olarak mesleğimizi yapmak durumundayız.
Alper Görmüş (İstanbul Bilgi Ü. Öğretim Görevlisi)