Bakanlar Kurulunun 23.6.2003 günlü ve 2003/5930 sayılı "Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı" ile "Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar"ı 24 Temmuz 2003 günlü 25178 mükerrer sayılı Resmi gazetede yayımlandı.
Temel amacı Ulusal programdaki hedeflerin Süresinde ve belirlenen esaslara uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlamak ...
II. Ulusal Program diyebileceğimiz Bakanlar Kurulu kararında önceki ilkeler tekrarlanmış. "Giriş" bölümünde "Cumhuriyetin dayandığı temel ilkelere bağlı, ulusal bütünlük içinde, demokratik ve laik, bilgi çağını yakalamış, güçlü ve refah içinde yaşayan çağdaş bir hukuk devleti olmak" gelecek kuşaklara karşı tarihi bir sorumluluk olarak kabul edilmiş...
Bazı ilkelerin önemi vurgulanmış. Örneğin "Türkiye, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma hedefi doğrultusunda, kalkınmasını en ileri aşamalara getirmeye kararlıdır. 21. yüzyılda Türkiye, dünya standartlarında üreten, gelirini adil paylaşan, insan haklarını güvenceye alan, hukukun üstünlüğünü, katılımcı demokrasiyi, laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü uluslararası standartlarda gerçekleştiren, etkili ve yaratıcı bir devlet olma yönünde çabalar harcamaktadır."
II. Ulusal Program "siyasi kriterler" bölümünde "Düşünce ve İfade Özgürlüğü" alanında hükümetin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 10. maddesi çerçevesindeki "toprak bütünlüğü ve ulusal güvenliğin korunmasını da öngören ölçütler ile laik ve demokratik Cumhuriyeti, üniter devlet yapısını ve milli birliği koruma kriterleri temelinde bir yandan genişletilmesine, diğer yandan da sürdürülmesine öncelik ve önem" vereceği yazılıdır. Hükümet ifade özgürlüğünün genişletilmesi hedeflerini şöyle sıralamaktadır:
1. İfade özgürlüğünün sınırlarını belirleyen mevzuat Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve özellikle Sözleşmenin 10., 17. ve 18. maddelerinin lafzına ve ruhuna uygunluğu bakımından gözden geçirilecektir.
2. İfade özgürlüğü alanını genişleten yasal ve idari değişikliklerin etkin uygulaması sağlanacaktır.
3. Basın özgürlüğünün evrensel standartlarda uygulanması için gerekli tedbirler alınacaktır.
4. Türk vatandaşlarının günlük yaşamda geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yayın yapılması veya farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesine ilişkin hükümler hayata geçirilecek,
5. Uygulamada yeknesaklığın sağlanması amacıyla, yargı mensuplarının insan hakları, AİHS ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı konusunda yürütülen eğitim programları yaygınlaştırılarak sürdürülecektir.
"Tüm Bireylerin, Ayırım Yapılmaksızın Tüm Temel Hak ve Özgürlüklerden Tam Olarak Yararlandırılması"için hedefleri göstermişler. Buna göre Hükümet "tüm bireylerin herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm insan hakları, temel özgürlükler ve kültürel haklardan tam ve eşit olarak yararlanmalarını güvence altına almanın temel görevi olduğuna" inandığını açıklamış. "Türkiye'nin taraf olduğu tüm uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyi sürdürecektir. Tüm bireylerin düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlükleri AİHS'nin 9. maddesi çerçevesinde titizlikle korunacaktır." diyorlar.
AİHS'nin 9 uncu maddesine göre herkes, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak ancak kamu güvenliği, kamu düzeninin korunması, genel sağlık ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukukun öngördüğü ve demokratik bir toplumda gerekli sınırlamalara tabi tutulabilir. Yeni adli yılın açılış konuşmasında; yargının sorunlarında bir değişiklik olmadığına değinen Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, bu hakka değindi ve uyardı. Özkaya'nın "Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü isteyenlerle İslami devlet kurmak isteyenlerin amaçları aynı" sözlerine Başbakan Tayyip Erdoğan "Çirkin ve olumsuz bir yaklaşım, Türkiye'de din devleti isteyen yok" diye yanıt verdi.
"Başbakan'ın 'çok çirkin' nitelemesi de kendi takdiridir. Ben sadece bilimsel ve hukuki yönleriyle konuyu ele aldım." diyen Özkaya, açıklamasının Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarını hedef almadığını söyledi.
II.Ulusal Programda; "Yargının İşlevselliği ve Verimliliği"nin sağlanması için "Devletimizin temel niteliklerinin başında gelen hukuk devleti ilkesinin evrensel hukuk değerlerini benimsemiş çağdaş toplumlardaki anlayışla ülkemizde de yerleştirilmesi, adalet hizmetlerinin modern toplumun gereklerine uygun şekilde etkili hale getirilmesi"ni en önemli hedefi olarak saymışlar. "Yargı reformu demokratikleşme sürecinin temelini oluşturmaktadır." diyorlar. Ama önce yargıyla kavga ediyorlar.
Yazdıkları hedeflerden farklı bir çizgi izliyorlar. Söylenen sözlerden alınıyorlar. Herhangi bir hakkın bilimsel ve hukuki yönleriyle ele alınmasını "çirkin" diye nitelendiriyor ve "olumsuz" buluyorlar. Kendilerini "güzel", fikirlerini "olumlu" sanıyorlar.
Öyle görüyorlar. Hukuki ve bilimsel görüşlerden alınıyorlar. Suretlerini aynada görmeyenlerin bu görüşleriyle ve yargıyla kavga ederek "yargı reformu" yapılamaz. Demokrasi ve çoğulculuk anlayışı, katılmadığınız ve sizi şok eden görüşlere de katlanabilmektir. Aynaya bakarak sadece kendilerini güzel ve sadece kendi fikirlerini olumlu sananlar demokrasiye katlanabilecekler mi? Sanmıyorum... (Fİ/NM)