* örnek 1: bayan 'o.r.' (27 yaşında., kadın, bekar)
babası ve annesi şimdi sgk çatısı altında birleştirilen eski emekli sandığı mensubu iki memur. 23 yaşında bitirdiği yüksek öğrenimin ardından, hiç ara vermeden bir başka üniversiteye daha girmiş ve 27 yaşında orayı da bitirmiş. bu ülkede hemen herkesin yaşadığı gibi okulunu bitirdiği günden bu yana işsiz. aslında akademik kariyer yapmayı düşünüyor. önerilen bazı işleri özelliklerine uymadığı ve ücreti düşük olduğu için o kabul etmemiş.
bir sevgilisi var, ancak evlenmeyi düşünmüyorlar. çünkü o da kendisiyle aynı olumsuz koşullara sahip durumda. öğrenciyken arkadaşlarıyla birlikte kaldığı evde kalıyor. arada sırada çeviri yaparak ve bazı gönüllü organizasyonlarda görev yaparak birkaç kuruş kazanıyor. kişisel bütçesinin büyük bölümü anne ve babasının yolladıklarından oluşuyor. kısacası hâlâ "ana-baba çocuğu!"
resmi olarak sigortalı değil. bu nedenle sağlık güvencesi de yok. sgk şimdi ondan "kişisel sağlık sigortası primi" talebinde bulunuyor. neyse ki herhangi bir "süregen" hastalığı yok. halen acil durumlar dışında her hastalandığında tüm masraflarını cebinden karşılamak durumunda.
* örnek 2: bay 't.k.' (59 yaşında, erkek, evli, üniversitede okuyan iki, lisede okuyan bir çocuğu var.)
28 yıl fiilen "devlet için" çalıştıktan sonra 59 yaşında emekli oldu. artık herhangi bir sağlık güvencesi olmadığını emeklilik işlemleri sürdüğü sırada öğrendi. ona bağlı olmayan çeşitli nedenlerle yaklaşık 43 gün sürdü, işlemlerinin tamamlanıp resmen emekli olması ve sgk kapsamı içinde değerlendirilmesi.
bu dönem zarfında,yaşadığı kronik hastalığının izleme ve tedavi ücretlerini cebinden ödemek zorunda kaldı.
* örnek 3: bayan 'p.y' (78 yaşında, kadın, ev kadını, dul, dört çocuğu ve dört torunu var.)
emekli sandığı üzerinden sgk'lı olan eşi geçen ay vefat etti. okur-yazar değil. diabet, tansiyon, kalp hastalığı ve süregen ruhsal sorunları var ve bunlarla ilgili tedavi görüyor. istanbul'da sgk'nın ilgili bürolarının eski emekli sandığı mensuplarıyla ilgili bölümü yok. ancak evrakları kabul edip ankara'ya merkeze gönderebiliyorlar.
işlemleriyle çocuklarından birisi uğraşıyor. gerekli süre içinde başvurdular. verilen bilgiye göre dosyası sgk'nin ilgili birimlerinde sırada. elden evrak takibi yapılmadığı için daha beklemek zorunda.. kendisiyle ve sağlığıyla ilgili her şey yıllardır elektronik ortamda gerçekleşti. her türlü bilgi sgk'nın elinde, ama bu işlemin "manuel" yapılması gerekiyor.
yaklaşık 25 gün geçmiş duruma iki kez ilaçlarını bedelini cepten ödeyerek alabildi. akut bir hastalığı yüzünden başvurduğu kamu sağlık kuruluşunda, "sosyal güvencesi olmadığı" için cebinden muayene parası ödedi ve önerilen ilaçların bedelini de yine cebinden karşılamak zorunda kaldı.
ödediği paralar çok büyük değil, ama eşi vefat eden bir kadın olarak "devletin onu yok" sayması, yıllardır karşıladığı tedavi ve bakım ücretlerini bir anda esmiş olması onuruna dokunuyor. sgk ölür ölmez eşinin, dolayısıyla onun üzerinden sosyal güvence kapsamında olan onun da kaydını hemen kapatmış.
acısının da etkisiyle, "mağduriyetini" vurguluyor, böyle bir ülkede yaşamaktan bıktığını, artık ölmek istediğini söylüyor ve yöneticilerin söylediği her şeyin "yalan", yaptıklarının da "insan hakları ihlâli" olduğunu belirtiyor.
ihlâllerin sınırı yok!
bu örnekleri çoğaltabiliriz:
kayıt dışı çalışanlar var bu ülkede; sigorta primleri düzenli ödenmeyenler, değişik nedenlerle işten çıkarılanlar, "esnek çalışma" sistemi altında ya da herhangi bir taşeron işletmede çalışanlar da var.
oysa ülkedeki herkes sağlık güvencesi kapsamı içinde görünüyor, ya da yöneticilere göre böyle.
ama üç örnekte de görüldüğü üzere, kısa ya da uzun süreli kapsam dışında olan insanların yaşamları ve sağlıkları ancak sahip oldukları bir "ekonomik olanak" varsa söz konusu. değilse "ört ki ölem" halleri!
sosyal güvenlik sistemi içinde olmak herkes için anayasal bir hak. ama bu hakkın gerçekleşmesi için getirilen kurallar bunu sağlamıyor.
sgk'nın açıklarının giderek büyüdüğü, toplanan primlerin şu anda yalnızca emekli maaşlarını karşılamaya yettiği, onun dışındaki harcamaların devletin yaptığı desteklerle mümkün olabildiği, devletin ise bunları sürekli kıstığı, yeni yılın bütçesinde, bu konudaki desteğin miktarında geçen yıla göre belirgin bir azaltma yapılacağı biliniyor.
çözüm: 'ölüm'
olası masrafları ve harcamaları düşürebilmek için yararlananları ve kaynak tüketenleri azaltmak gerekiyor. bunun en doğrudan yollarından bir tanesi "doğal ölüm"leri hızlandırmak. bir diğeri ihtiyaçları ertelemek, işlemleri geciktirmek ve giderleri azaltmak.
bu sırada birileri yaşamından, sağlığından oluyormuş bunun hiçbir önemi yok! çünkü eğer kişilerin içinde olduğu durumlara teker teker bakmazsanız, onların her biri sadece bir "sayıdan ibaret" olursa sorun "küçük" görünebiliyor.
o yüzden bu ülkedeki hasta haklarıyla ilgili örgütler "bizler birer numara değil, hakları olan insanız" demeyi sürdürüyorlar. onları birey olarak da, benzer durumdakilerden oluşan gruplar ve toplum kesimleri olarak görmezsek olacağı budur kuşkusuz:
"sağlık hakkı", "hasta hakları", başka bir deyişle de "sosyal devlet" bu ülkede yalnızca "milletvekilleri için gerçek anlamda" (1)var!
kalanları için ise sadece "kağıt" ya da "kayıt üzerinde"! eğer ölmezlerse... (ms/hk)