İsveç’teydim. Türkiye’ye dönmeme iki ay kala internetten iş başvurularına başlamalıydım. İnternette gezinirken bianet haber sitesinde haberlere bakarken ne göreyim? bianet stajyer başvuruları başladı yazısı… Hemen verdikleri formu doldurup yolladım bianete. Sonra düşündüm ki bianet mezun olmayan öğrenci arıyor (ben 2 yıl önce mezun olmuştum) ve benim başvurumu kabul etmezler diye düşünüp direkt Haluk Kalafat’a mail attım bianet’te staj yapmak istiyorum diye…
Veee evettt Haluk Kalafat benim mesajıma olumlu yanıt vermişti. Mayıs ayında staja başlayacaktım… Sokaklara çıkıp halkın arasına girip haber yapacaktım. Müthiş bir heyecan duydum, bir an önce Türkiye’ye dönsem de bianet’te stajyerliğe başlasam havasına girdim.
O gün geldi ve Kalafat’la ne zaman başlayacağıma dair görüşmeye gittim. Çok heyecanlıydım gerçekten habire ona mesaj atıyordum “Beni unutmadınız değil mi?” diye. O kadar çok mail atıyordum ki ona acaba bu mesajlarımdan sıkılıp “yeter bee gelme çok yordun beni” diyebileceğini düşünerek çekine çekine atıyordum maillerimi.
Tüm bu stresten sonra bianet’te stajyerliğe başladım. Ofise girdiğimde ilk günün verdiği çekingenlik o kadar fazlaydı ki yanaklarım pembeleşti desem yeridir sanırım. Ne yapacağını bilemiyorsun. Yok dedim gelmeyeceğim staja bundan sonra, daha ilk günden. Ben öyle derim ama gelmez miyim? İkinci gün tekrar geldim ve bir haber yaptım. O kadar mutluydum ki artık kimse beni alıkoyamazdı.
Stajyerdim ama bildik klasik stajyerler gibi çay taşımak, fotokopi çekmek gibi işler yaptırma söz konusu değil… Bu haberi yapabilir miyim dediğim zaman itiraz gelmez. İstediğin haberi yapmakta serbestsin bianet’te. Haber yazdığım zaman habere hiç sansür gelmezdi, aynen yayınlanırdı.
bianet’in yurttaş haberciliği, hak haberciliği, barış dilini kullanarak haber yapma, o tarafa bu tarafa atıp tutarak haber yapmaması benim bianet’i seçmeme vesile oldu.
18 gün önce bilindiği gibi Taksim Gezi Parkı’na yapılacak Topçu Kışlası yüzünden olaylar patlak verdi ve tüm Türkiye halkı bulundukları yerlerde direnişe geçti. Yaklaşık bir hafta (ve halen de öyle) televizyon kanalları bu olaylarda yine üç maymunu oynayarak ülkede gelişen olayları izleyiciye aktaramadı. Ailemle telefonda konuştuğumda onlara Gezi Parkı’ndaki olayları anlattığımda “Nasıl yani” deyip şaşırıp kalıyorlardı. Siz bianet’i okuyun her şeyi oradan görebilirsiniz dedim.
bianet işte böyle bir haber sitesi… Televizyon kanallarının ve hatta gazetelerin sansür koyduğu olayların üzerine gidip halka gerçek bir şekilde anlatmaya çalışıyor. Masa başı habercilikten çok olay yerine bizzat gidip tanık olup öyle yazılıyor haberler bianet’te. Ve bu benim en çok istediğim şeydi bu.
Taksim Gezi Parkı direnişine haber yapmaya gittiğimde o kadar heyecanlıydım ki ellerim titriyordu. Bir yandan fotoğraf çekip bir yandan etrafta neler olup bittiğine dair haber yazıyorum ve ayrıca tüm bunları polisin biber gazı attığı, şiddet uyguladığı bir ortamda yapıyorsunuz.
Habercilik öyle bir şey ki polis ve halk arasında çıkan olaylarda gidip haber yaptığınızda polisin attığı biber gazından etkilenmezsiniz. Öyle bir tutku ve istekle habere gidersiniz ki ve özellikle bir “hak ihlal” haberini de yazdınız mı sizden başka huzurlu ve mutlu biri yoktur dünyada.
bianet bana böyle bir şansı verdi işte. Ve ne yazık ki bir ay o kadar çabuk geçiyor ki “aaa şimdi bitti mi yani” deyip apışıp kalıyorsunuz. Ama hayatınızda unutamayacağınız anlardan birini yaşıyorsunuz ve gerçek bir haberci olmaya karar veriyorsunuz.
Hikayenin sonuna geldik. Son olarak bana bianet’te haberi nasıl yazmam konusunda yardımcı olan başta genel yayın yönetmeni Haluk Kalafat olmak üzere muhabir ve editör arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. (ZA/EKN)