* Fotoğraflar da Cem Türkel'e ait.
Gece saat 01.00. Köy meydanına gelen servislerden inen işçiler, kendilerini kör karanlığa götürmek için bekleyen gürültücü traktörlere doluşuyorlar. Tavas gibi, Nazilli gibi civar ilçelerden gelen ve günlük 130 TL yevmiye ile çalışan işçilerin hepsi kadın. Tarla sahipleri dışında erkek yok. İşin yoğunluğuna göre değişse de ortalama 100 civarı işçi geliyor köye her gece.
Köydeki tek tük sokak lambalarından uzaklaşıp karanlık yoğunluğunu arttırınca simsiyah, boylu boyunca uzanan ova denize, yaprak hışırtıları dalga sesine, traktörler de küçük su motoruyla yapılan takalara dönüşüyor. İşçiler ise traktör kasalarındaki madencilere. Hepsinin gözünden uyku akıyor. Öyle 3-5 gün de değil, iki ay, belki daha fazla sürecek bir uykusuzluk bu. Tütün kırma mevsimi boyunca devam edecek bu uykusuzluk. Çünkü tütün kırma işi gece yapılmak zorunda.
Haziran’da başlanılan gece mesaisi Ağustos ayına kadar devam ediyor. Tütün kırmaya giden işçiler traktör kasalarında, yol boyunca ve tarlada gündelik hayatlarından, diğer tarlaların ne kadar işleri kaldığından ve başka tarlalarda çalışan işçilerden konuşuyorlar aralarında. Konuşmadan geçirilemeyecek kadar ağır ve zor ilerliyor gecenin zamanı.
Aydın’ın Karacasu ilçesinin Ataeymir köyündeyiz.
Tütün üretimi düşüyor
Karacasu ilçesi 1964 yılında usta foto muhabiri Ara Güler’in yolunu kaybedip de bulduğu Afrodisias antik kenti ile meşhur. M.Ö. 2. yüzyılda kurulan görkemli şehrin verimli topraklarda günümüzde tarımsal üretim gitgide azalıyor. Buna neden elbette toprağın verimini kaybetmesi değil.
Yanlış tarım politikaları, girdi masraflarının yüksek olması, kullanılan tohumların doğallıktan uzaklaşması, “tohumdan çatala” uzanan üretim ve tüketim zincirinin başı ve sonu arasındaki fiyat farkının yüksek olması ve tarımda gelirin düşük olması sebebiyle yeni neslin tarımsal faaliyetlerden uzaklaşması bu azalmanın temel nedenleri olarak görülüyor.
Aydın ili tütün üretimi konusunda Türkiye’deki düşüşe paralellik gösteriyor. İlde ekilen alan son 15 yılda 70 bin dekardan 40 bin dekara kadar gerilemiş durumda. Afrodisias’ın yanı başındaki Ataeymir köyü de bu durumdan mustarip olan yerlerden biri.
İki büklüm bedenler
Köyden yaklaşık yarım saat uzaklıktaki tütün tarlalarına varıldığında traktörler kontaklarını kapatıyor ve geriye uçsuz bucaksız samanyolu ve ağustos böcekleri ile dolu bir tütün denizi kalıyor. Gecenin zifiri karanlığını aydınlatmak için başlarına taktıkları fenerlerle işçiler, bir nevi ışık gösterisi sergiliyorlar sonra. Yaklaşık 10 saat iki büklüm duran bedenler, yaprakları şişlere iyice sıkıştırmak ya da tütün yapraklarıyla dolu şişleri kutuya atmak için doğruluyor yalnızca.
Bu koyu karanlıkta, her ne kadar kafada fener de olsa, hızlı yapılamayacak kadar tehlikeli tütün yapraklarını şişe dizmek. Bunu, işçilerin bir makina gibi çalışan ve bu hale gelebilmek için de çok acı çekmiş ellerinden anlamak mümkün.
Tarladaki işçilerden Berna Güray, “Kendimi bildim bileli bu işi yapıyorum. Gece 02.00 gibi traktörle tarlalara gelip kırıma başlıyoruz. Gece geliyoruz çünkü yapraklar hava soğudukça sertleşiyor ve kırması kolay oluyor. Gün aydınlanıp hava ısındıktan sonra iyice zorlaşıyor kırım işi. O yüzden en fazla 11.00’e kadar sürüyor işimiz. Arada sadece kahvaltı için oturuyoruz, o da 20 dakika. Geri kalan zamanda hep iki büklüm tütün topluyoruz. 60-70 gün aralıksız devam ediyor. Tarladan eve gelince de ev işleriyle uğraşıyoruz. Dinlenmek için pek fırsatımız kalmıyor. Keşke bu emeğimize değse yaptığımız iş” diyor bir yandan da tütün kırmaya devam ederken.
Çocuklarını annesine bıraktığı için şanslı görüyor kendisini. Komşularına emanet edenler de olduğunu söylüyor. Vakit sınırlı, iş çok ve güneş yükseliyor. Yapılan sohbetler de işi aksatmadan yapılmalı. En rahat ve kalabalık sohbet kahvaltı sırasında ediliyor. Domates, biber, peynir, haşlanmış patates ve zeytinden oluşan kahvaltı sırasında daha çok kalan iş ve işbölümü konuşuluyor.
Çocuk gibi bakım istiyor
Tarla sahibi Ayhan Altınöz de tütün yaprakları dolu kutuları taşıdığı sırada nefes nefese anlatıyor: “İyi, kaliteli ürün üretirsen, iyi fiyata satarsın. Bunun için çok çaba sarf etmek gerek. Diğer taraftan her şey pahalandı; gübre, işçilik, elektrik, su. Elinden gelenin en iyisini yapsan bile bütün sene uğraştığın iş sonuçta, kurtarmıyor. Ekimi, bakımı, kırımı, kurutması derken bir seneye yayılıyor tütün işi. Yeni doğmuş çocuk gibi. Sürekli bakman gerekiyor. Ama karşılığını alamıyoruz.”
Neredeyse köydeki tüm hanelerdeki gençlerin şehre gittiğini, bu sebeple yakında toprakları ekip biçecek kimsenin kalmayacağını ekliyor yükünü bıraktıktan sonra yaktığı sigarasını içerken. Yapraklar ok gibi dizilmiş kargıya asılmaya hazır artık. Sazdan yapılmış sırıklara kargı diyorlar. Burada da bir işçi gerilmiş ipi çözüp sırayla şişlerin yurduna yani deliklerine geçiriyor ve kargıya aktarıyor tütün yapraklarını. 40 santimetrede bir sabitleniyor yapraklar. İş bitiminde itinayla taşıyıp kurumaları için diziyorlar seraya. Kargılar serada volanlı elbiseyi benziyor dizi dizi. Kurutma işlemi 9 gün devam ediyor ve sonra paketlenip tütün şirketlerine satılıyor.
10 saatin ardından artık eve dönüş vakti geliyor. Güneşle beraber gelen kısa süreli dinçlik de terk ediyor artık kamburu çıkmış bedenleri. Uzanılacak belki 3-4 saat, şanslıysalar eğer tabii. Sonra tekrar işe koyulacaklar, ev işlerine koşuşturacaklar bu sefer, gece tekrar traktörlere doluşana dek. (CT/AS)