Futbol ekonomisinde "pasta" nın değerinin büyümesine orantılı olarak sömürü de büyüyor. Bir piyasa ürünü olarak futbol, bugün artık kulüplerin ne kadar gelir elde ettiği ve hangi sponsorluk anlaşmaları yaptıklarıyla değerlendiriyor. Oyuncu yetiştirip satmak bir başarı öyküsü olarak lanse ediliyor.
Bütün algı aslında futbolla ilgili değil. Futbolda dönen parayla ilgili. Tam da bu noktada Barcelona ya da Manchester United'ın oynadığı futbol yaptıkları maddi yatırımla açıklanıyor. Futbol: para=başarı (?) algısını ampirik olarak tersini ortaya koymak bir yana, temelde bu algının kapitalizmin futbolunun sorunsalı içinde kaldığını söylemeliyiz.
Bu noktada futbol pastasındaki dengesizliğin küreselleşmeyle daha da büyüyor olmasına bakacağımız yer öncelikle, durumun kapitalizmin küreselleşmeyle beraber büyüyen sömürüsünün bir parçası olduğunu vurgulamak olacaktır. Örneğin futbolda burjuvazinin İngiliz kulüplerini satın almasını sermayenin küresel saldırısından bağımsız olmadığını ve başka bir tarafıyla da satın aldıkları kulüplerle yarattıkları "vaha"'larla kirli yüzlerini örttüklerini görmemiz gerekiyor.
Kulüpleri kurumsallaştırma adı altında uygulanan dönüşümlerin aslında kapitalizmin pazar ilişkilerine en uygun yapıya büründürmek olduğunu ve taraftara da burada düşen görev olarak öne çıkarılan daha fazla lisanlı ürün tüketmelerini ele aldığımızda durumun, dönüşümün kitleyi de içerdiğini ve birbirini üreten bir yapısı olduğunu görürüz. Aynı zamanda bu durum yeniden üretilme sürecine dahil olmayanların ötekileştirilmesini de içeriyor. Maçlara gelip, maç boyunca tezahürat etmeleri bir anlam ifade etmiyor. Tersine statlar artık sadece maç günü değil hafta boyunca tüketimin olduğu mekanlar olarak öne çıkıyor ve bu döngüye dahil olmayanların ötekileştirilmesi süreci yaşanıyor.
Dolar milyarderlerine ait olan kulüplerin futbol dünyasında güçlenmeleri ve "diğer" kulüplere başarı sansı tanımayacak kadar lobi kazanmaları oynanan oyunun da sadece basit bir oyun olmadığını gösteriyor bize. Bahis skandalları şaşırmamız gereken bir durum değil, tersine kapitalizmin futbolunun bir parçası.
Futbolun amatör ruhunun yok edilme süreci artık tamamlanmak üzere. Bir stattaki insanların sahada izlediği bir futbol maçı değil sadece. Aynı zamanda bir uyku tulumunda uyuyanların gördükleri rüya ve bunun yaşamdaki karşılığı da sömürü düzeninin yeniden üretilmesi.
Bu süreçte taraftara düşen görevlerin başında, değiştirilmeye çalışılan taraftar profiline karşı durmak gerekiyor. Yani taraftarlığı sadece pahlı bilet almak, lisanslı ürünleri kullanmak olarak algılayan bu anlayışa karşı durabilmek, kapitalizmin futboluna karşı renklerin kardeşliğini, lisanlı ürünlerine karşı belki bir beyaz tişörte gönül verdiğiniz takımın renkleriyle ismini yazabilmek. (OB/EÜ)