Tarih Vakfında düzenlenen “Toplumsal Cinsiyet Tarihi Mümkün mü? Olanaklar ve Kısıtlar” başlıklı tartışma dizisinin ilkinin konuğu CUNY Tarih Bölümü doktora öğrencisi Seçil Yılmaz’dı. Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde salgın hastalıklar, tıp ve toplumsal cinsiyet temaları çerçevesinde frenginin toplumsal tarihini inceleyen Yılmaz’ın konuşmasının başlığı “Frengi Zamanında Aşk: Geç Osmanlı’da Evliliğin Anatomisi ve Arzunun Patolojisi”idi.
Bu yeni tartışma dizisi “toplumsal cinsiyet” kavramı merkezli bir bakış açısıyla bildiğimiz egemen tarih anlatılarının nasıl bir eleştiriye tâbi tutulup yeniden yazılabileceğini sorgulamayı amaçlıyor. Son yıllarda kadın tarihi üzerine çalışan araştırmacılar kadınların ekonomik hayatta, aile ilişkilerinde, hukuk sisteminde varlıklarını göz önüne serdiler, pek çok kadının hikâyesini gün ışığına çıkarttılar ve özellikle II. Meşrutiyet sonrası kadın hareketi ve kadın dergiciliği üzerinden kadınların politik varlık ve eylemliliklerini görünür kıldılar. Bu yeni tartışma dizisinin amacı da “toplumsal cinsiyet” kavramının Osmanlı ve Türkiye özelinde nasıl analitik ve eleştirel bir kategori olarak ele alınabileceğini sorgulamak; toplumsal cinsiyet tarihçiliğinin daha geniş anlamda Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti tarihçiliğine nasıl katkı yapabileceğini araştırmak; her şeyden çok toplumsal cinsiyet tarihçiliği yapmanın mümkün olup olmadığını sorgulamaya açmaktır.
Bu dizinin ilk konuşmasında da 1860-1940 arasında, Osmanlının son döneminden Cumhuriyetin ilk yıllarına, neredeyse seksen yıllık süre boyunca etkisi sürmüş olan frengi hastalığı ele alındı. Seçil Yılmaz frenginin oldukça karmaşık ve çok boyutlu olan sosyal tarihinde aşk ve evliliğe dair bir resim sundu.
Evlilik, aşk ve arzunun tıbbileştirilmesi
Genellikle bilindiği üzere cinsel yolla bulaşan frengi, aslında cinsel olmayan “masum” gündelik temaslarla da bulaşabiliyordu. Frengi, yavaş ilerleyen bir hastalıktı. Sadece fiziksel değil, duygusal ve psikolojik hasarlara da yol açıyordu. Kolera ve veba gibi dönemin diğer salgın hastalıklarına kıyasla etkisi daha uzun sürüyordu. Umutsuzluktan toplumsal dışlanmaya ve işsizliğe, hem toplumsal hem psikolojik düzlemde frengilinin hayatında hastalığın da ötesinde bir etkiye sahipti.
Frenginin hem cinsel hem de cinsel olmayan yollarla bulaşması, teşhisinin ve tedavisinin zorluğu ve nihayetinde en önemlisi üreme yoluyla gelecek kuşaklara aktarılması bu hastalığı Osmanlı doktorları ve bürokratları için “mücadele” edilmesi gereken tehlikeli bir unsur haline getirdi.
Mücadeleyi kazanabilmek için bu doktorların aile hayatı, evlilik ve cinsellik gibi ahlaki, dini ve duygusal zemin üzerine kurulmuş özel alanlara girebilmesi ve bu alanları hijyenik, ahlaki ve duygusal olarak dönüştürebilmesi gerekiyordu. Seçil Yılmaz da konuşmasında bu doğrultuda evlilik, aşk ve arzunun tıbbileştirilmesi ve rasyonelleştirilmesi sürecini ele aldı.
Evliliğe sağlık muayenesi şartı
Evlilik, aşk ve arzunun tıbbileştirilmesi ve rasyonelleştirilmesi sürecindeki ilk adımlardan biri evlenmeyi isteyen çiftlerin sağlık muayenesine tabi tutulması ve hastalığı taşımadıklarına ilişkin belgeler almasıydı. On dokuzuncu yüzyılda bu uygulamayı hayata geçirmenin pek çok zorluğu olduğu açıktır. Bir yandan altyapıdaki öte yandan doktor sayısı ve ilaç teminindeki yetersizlikler, kağıt üzerindeki idealleri hayata geçirmeyi önemli ölçüde zorlaştırmıştır. Bu hastalık söz konusu olduğunda, pek çok kadın ve erkeğin doktora gitmekten çekinmesine, korkmasına, “hicap” duymasına yol açan kültürel normlar da bir başka engel oluşturmuştur.
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından 1940’lara kadar geçen dönem savaşlar ve toprak kayıpları dolayısıyla önemli nüfus hareketlerine sahne olmuştur. Bu demografik hareketlilik, hastalığın yayılmasına üzerinde büyük bir rol oynamıştır. Nüfusun en hareketli olan ve hastalığının yayılmasının temel aktörleri olduğu varsayılan erkekleri, özellikle askerler, mevsimlik işçiler ve “serseri”lerin kontrol edilmesi de bu çerçevede önem kazanmıştır.
Cinsel sağlığın yazılı kültürü
Osmanlı hekimleri bu handikapların üstesinden gelebilmek için halkın eğitilmesine önemli bir vurgu yapmıştı. Eğitimin gerekliliği ve faydasına dair olan bu düşüncenin Osmanlı toplumunda giderek yaygınlaşmaya başlayan eğitim kurumlarının önemli bir rolü vardı. Bu dönemde halkın anlayabileceği dilde evlenmeden önce kızlara ve erkeklere, evlendikten sonra evli çiftlere ve annelere beden anatomisi, beden sağlığı, cinsel sağlık, üreme ve çocuk yetiştirmeye dair pek çok kitap yayınlandı.
Frenginin yaygınlaştığı, nüfus azlığının önemli bir siyasi ve sosyal politika sorunu olarak görülmeye başlandığı bu dönemde, cinsel sağlığa dair oluşan bu yazılı kültür ve etrafındaki pratikler evliliğe ve cinselliğe dair yeni bir gündemin oluşmasına katkıda bulundu. Cinsel sağlığa dair uluorta ifade edilemeyenler tıbbi bilgi üzerine inşa edilerek rasyonelleştirildi, frengi bağlamında meşrulaştırıldı.
Toplumsal cinsiyet rollerine, cinselliğe ve evliliğe dair bu yaklaşımlar, Osmanlı doktorlarına ve Osmanlı toplumuna özgü değildi. Zührevi hastalıkların Avrupa toplumlarında da giderek yayılması sonucu toplanmaya başlayan uluslararası zührevi hastalıklar konferanslarında frengi ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel eğitim yoluyla önüne geçilmesi temel prensip olarak benimsenmeye başlandı. Bir bakıma bu bağlam içerisinde yazılan tavsiye kitapları da basitleştirilmiş tıbbi bir dille doğada var olan üreme biyolojisi, insan üremesinin biyolojisi, kadın ve erkek üreme organlarının biçimleri ve fonksiyonları ve insan gelişiminin biyolojik basamaklarını detaylı biçimde anlatmayı hedeflediler.
Bedene yönelik düzenlemeler
Seçil Yılmaz konuşmasında mahrem olanla kamusal olan, özel olanla politik olan arasındaki ilişki ve geçişkenlik üzerine düşünmemizi de sağladı. Cinsellik, evlilik, aşk, arzu kişiler arasında yaşanan biricik deneyimler olduğu kadar, politik, ahlaki ve tıbbi kaygılar tarafından biçimlenen gayet toplumsal konular aynı zamanda.
Ulusun geleceği, nüfusun nasıl tanımlandığı, nasıl yönetileceği, nasıl okunaklı hale getirileceği tek tek kadın ve erkeklerin de bedenlerinin yeniden biçimlendirilmesi ve düzenlenmesini de getiriyor. Bu konuşmada da frengi çerçevesinde aşkın, arzunun ve onlara ev sahipliği yapan kadın ve erkek bedenlerinin tıbbi, yasal, söylemsel düzlemlerde yani kamu sağlığına ilişkin düzenlemeler, evlilik ve seyahate ilişkin yasalar, evlilik ve sağlık konusundaki nasihat kitapları aracılığıyla nasıl yeniden tanımlandığı detaylı bir şekilde ele alındı.
Tarih Vakfı’ndaki toplumsal cinsiyet tarihi tartışmaları 9 Nisan’da Hadi Hosainy’nin konuşmasıyla devam edecek. (GB/HK)