Diş fırçaları evde kaç kişi olduğunu, çoluk çocuk olup olmadığını, fırçanın tellerinin dışa dönük olması ne zamandır kullanıldığını ya da kullananın temizlik takıntılı olup olmadığını anlatabilir çaktırmadan. Saplarının düz ya da üç - beş açılı olması da sahiplerinin yeniliklere açık olup olmamalarına bağlanabilir belki. Belki de bağlanamaz. Aslında pek de fark etmez. Diş fırçaları her sabah sahipleri tarafından, gözleri yarı açık halde bile, bilinen yerlerinden öylece alınıp, höttür höttür kullanılıp aynı sıradanlık ve umursamazlıkla, "işin bitti, hadi sana iyi günler" tavrıyla küt diye bırakılır yerlerine. Sanki hiçbir şey olmamış gibi. Günlük mutluluğumuzdaki payı ağzımızın lapalaşmış tadını alana kadar. O kadar.
Hayatlarımızın ayrılmaz parçası. Yeri ve sayısı sabit, modeli ve rengi değişebilen, eskiyince en ufak bir bağlılık duygusu taşımadan çöpe atılıp, yerine yenisi konan bir o kadar da vazgeçilmez diş fırçaları.
Aslında bugüne kadar hep diş macunu reklamında gördük onları. Üzerine bir dolu şekilli sıkılmış diş macunu altında sihirli alet misali durdu diş fırçaları. Beyaz gömlekli "hekim" eşliğinde sunulduğunda özel etki yapan cinsten reklamlarda. Çoğunlukla macun reklamının etkisini güçlendiren diş fırçalama sahnelerinde oynadılar, nadiren de yumurtaları fırçaladılar.
"İletişim sanattır"
Anlaşıldığı üzere diş fırçalı evlenme teklifi reklamından çıkıyor tüm bu diş fırçası edebiyatı. Geniş mekanların, ferahlık veren atmosferinde, kadın atölye olduğu anlaşılan mekana girer, sağına soluna bakınır, üstü kapalı koca bir tual görür, merakına yenik düşerek örtüyü aralamak isterken yanlışlıkla indiriverir aşağıya. Örtünün altından capcanlı renklerle bezenmiş fonda bir kapta iki diş fırçası resmedilmiştir. Tam bu sırada atölyesinde temiz pak giyinmiş bu kazanın gerçekleşmesini bekleyen damat adayımız çıkar meydana ve kadının parmağına yüzük takılıverir. İşte Aria böyle anlatıyor, sanatı, evliliği ve belki de kendince aşkı: İletişim sanattır.
Kadınla erkek, sanki bir başka gezegenden bir anda çekim setine ışınlanmışlar da, ne yapacaklarını bilemeden, yapabilecekleri en kolay şeyi, en beceriksiz hareket, jest ve mimiklerle yapmaya çalışıyorlarmış gibi bir hal seziyor insan. Yüzlerindeki karmaşık ifadeden olsa gerek, ne evlenme teklifi, ne evlenmeye niyetli bir çift ve hatta ne de berabermiş izlenimi veren iki insana benziyorlar doğrusu . Hele o nereden kopup geldiği hiç belli olmayan ipten kayan yüzük? Nasıl bir ip o? Dokunmadan bağlıyor mu ne? Görünmez ağlar kurma potansiyeline mi sahip? Hem birleştiren hem ayıran mı? İnce, her an kopabilecek bir ip mi? Yoksa yüzüğün ağırlığını taşıyacak, misina nevinden fena halde keskin ve gerektiğinde sıkan ve acıtan bir ip mi?
Ve son olarak da kadının adama sarıldıktan bir süre sonra aklına gelip kaldırdığı bacak! Ah o hareket... Nasıl da bir naylon çorap reklamından fırlayıp yapışmış oraya!
"Sahi, siz ne görüyorsunuz?"
"Siz ne görüyorsunuz, bir çift dış fırçası mı yoksa bir evlenme teklifi mi?" Hadi bakalım, atölye, kadın, merak derken, insanın başına ne gelirse meraktan dedirtecek bir vukuat. Peki bizim sanatçı, evlilik için seçtiği bu metaforla ne diyor? "Gel, ben seni her zaman, gözüm kapalıyken bile, koyduğum yerde bulayım; vazgeçilmez, değişmez alışkanlığım ol, ya da birbirimiz için öyle olalım" mı diyor?. Yoksa, "Zamanla rengimiz değişse, modelimiz eskise de biz hep her zaman o bildik yerde, aynı evde, evimizde buluşalım" mı diyor? Ya da bundan böyle, "yüzüğü de taktım kahramanca savunurum sevgilimi, yatağıma alır, onu benim yaparım..... Beni cebine koy sevgilim, defterinin arasına, saçlarına toka yap, kullan beni...." (2) demenin meşru yolunu mu gösteriyor. Böyle bir meşruiyet olabilir mi ki?
Bir ayrılığın ardından sevgilisinin diş fırçasını banyoda görüp kahrolan kimdi sahi? Nasıl olmuş da giden unutmuş diş fırçasını? Demek o kadar kanıksanmış bir parça ki, unutulunca da öyle pek bir şey olmuyor. Nasıl bir şey ki bu, gidenin aklına bile gelmeyen, kalanın aklını başından alan?
Tüm bunları diş fırçasına yükleyerek onun enini boyunu aşan bir işe mi yelteniyorum acaba? Ama bir evlilik teklifi sığıyorsa bu fırçanın imgesine, sanat oluveriyorsa diş fırçasında iletişim, hem bir de paylaşımın, birlikteliğin, orada olmanın cisimleşmiş hallerinden biriyse diş fırçası, belki de abartmıyorumdur. (BB)
(1) Sevgi Soysal, Yenişehirde Bir Öğle Vakti adlı kitabından
(2) Ahmet İnam, Ütopya Dergisi, Temmuz 1998 "Şk'dan aşk'a doğru"