Bu neyi gösterir?
Hiç tartışmasız olarak diyebiliriz ki: 2000'li yıllarda, Borsa, anayasal bir kurum olarak ana muhalefet partisinin cenaze töreninden önce gelmektedir!
Ama bazıları Fazilet Partisi'nin kapatılmış olmasını "demokrasiye indirilmiş bir darbe" olarak görmektedir.
Ne ilgisi var?
Demokratlar üzülmezler
Parti kapatmayı demokrasinin neresine sığdıralım diye düşünürken Ertuğrul Özkök Amerika'dan hızır gibi çıktı geldi. 25 Haziran 2001 tarihli yazısında cesur demokrat olduğunu gösteriyordu:
"Evet Fazilet Partisi kapatıldı. Samimi konuşmak gerekirse inanın hiç üzülmedim!"
Zaten demokrasi, üzülmeme rejimidir . Bunun için hep "üzenlerin" yanında olacaksın.
Özkök, Tansu Çiller'i bile geride bırakacak bir "cesur yürek" performansı sergileyerek diyor ki:
"Akşamları aynı dakikada ışıkları söndürerek 'biz bunu istemiyoruz' diye haykırmadık mı? Öyleyse bırakın bu mavi bereli haymatlos tavrı, 'demokrasi elden gidiyor' yaygarasını...
Hayır, demokrasi hiçbir yere gitmiyor."
Hakikaten de öyle... Demokrasi, Haydarpaşa-Gebze banliyö treni mi? Öyle vakti gelince veya ana muhalefet partisi kapatılınca kalkıp gitsin?
Demokrasi durur, insanlar gider gelir... Tıpkı Ertuğrul Özkök gibi...
Fazilet Partisi'nin nasıl bir irtica tehlikesi olduğunu kanıtlayan örnekler vermekten kurtulup, eski Faziletli günlerini hatırlayamamış.
Zararı yok ben hatırlatayım...
Geçmişe mazi derler
Özkök, bir kızgınlık anına geldiğinden olsa gerek, hep Refah Partisi'ne ait örnekler vermiş. Erbakan'ın "kanlı mı-tatlı mı?", sonra "bize oy vermeyen patates dinindendir" gibi büyük vecizelerini hatırlatıyor.
Refah'ın kapatılarak ödediği faturayı bir kez de Fazilet'e ödetmek, yerinden kıpırdamayan ağır demokrasilerin harcıdır. Bunu savunmak için de "ağır demokrat" olmak lazım.
Şimdi Fazilet Partisi'nin nasıl kapatılması gereken bir siyasi yapılanma olduğunu Özkök'ün 28 Ekim 1999 tarihli Hürriyet gazetesinde "Kutan'ın Washington heyeti" başlıklı yazısına bakarak açıkça görelim:
"Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, bu hafta sonunda Amerika Birleşik Devletleri'ne gidiyor. Bu ziyaret, FP'nin tarihindeki en çarpıcı politik açılımlardan birine sahne olacaktır...
"Kadın olarak Merve Kavakçı gibi türbanlı biri yerine, Oya Akgönenç gibi modern görünümlü biri tercih edilmiş.
"Oysa Merve Kavakçı heyete alınabilirdi. Üstelik Kavakçı ABD medyasının dikkatini çekmek için de iyi bir fırsat olabilirdi. Öyleyse, onun heyete alınmayışı ne almaya geliyor?
"Benim yorumum şu: Kutan ve çevresindeki ılımlı ekip, Merve olayını Türkiye dışında bir platformda kullanmak istemiyor.
Bu da iyi niyetli bir yaklaşım."
Bu iyi niyetli yazının sonunu da Özkök şöyle bağlıyor:
"Bazıları bu değişikliğin samimi olduğuna inanmıyor. Bir süreden beri Fazilet Partisi'nin etkili simalarıyla görüşüyorum.
"Aldığım izlenim, bu kanatta ciddi bir değişim arzusunun giderek yaygınlaştığı yolunda...
"Zaten gerçekçilik de bunu gerektiriyor."
Şarap bitince şeriat gelir
Ertuğrul Özkök'ün, Recai Kutan'la Ankara'daki İtalyan Santini lokantasında "Cabarnet" şaraplı bir yemeği daha var ki, "İşte, kapatılacak parti budur ve derin demokrat Özkök o zamanlardan bunu görmüş" diyorsunuz:
"Recai Kutan ve Abdülkadir Aksu portakal suyu içiyorlar. Biz 'birer bardak şarap içsek sizi rahatsız eder mi? soruyorum. Hayır etmez diyor. Sedat Ergin ve ben birer bardak Cabarnet içiyoruz.
"Kutan'la sohbetimiz her zaman tatlı geçer. Çünkü hep pozitif elektrik yayan bir insandır. Sinirlenmez hep yumuşak cevaplar verir."
Zaten yazı da tam Kutan'a göre olmuş, dök şarabı yala... O kadar tatlı adam!
Bu tatlı adamın partisi kapatıldı.
İşte o anda Özkök tekmeyi attı. Çünkü şarabi dostluklar böyledir. Şarabı içen onun tadına vurgundur. Kapatılan bir parti, sirke olmuş şaraptan beterdir. O partinin hiçbir devlet ihalesinde faydası da dokunamaz.
Şişenin dibi görününce bakarsınız ki, şeriat geliyormuş!
Lütfen, "bizimle kafa mı buluyorsun?" demeyin. Özkök'ün siyasi ve mali tutarlılığı üzerine master çalışması yapıyorum.
(NA/NU)