Ünlü Babil efsanesi insanların aynı ve tek dili konuşurlarken birden ayrı diller konuşmaya başladıklarını anlatır. Tek dilde konuşmanın, birbirini tanıyıp anlamanın verdiği güçle birlikte gökyüzüne doğru yükseldikçe yükselen bir kule inşa etmeye kalkışan insanların kendisine rakip olabileceklerini düşünen Tanrı konuşulan dilleri "karıştırmaya" karar verir, bu yüzden insanlar birbirlerini anlamakta güçlük çekerek dünyanın dört bir köşesine dağılırlar.
Artık ayrı diller konuşmaktadırlar, ama zaman geçecek, günün birinde hem kendi dillerini, hem de birbirlerinin dillerini anlama gereksinimi de duyacaklardır.
Dil üzerindeki çalışmalar eski çağlardan beri kendi dillerinin geçmişine ilgi duyduklarını gösteriyor. Köken bilgisi demek bu. İlkin, Eski Hindistan’da İÖ 1700-1100 arasında kutsal Rig-veda metinlerinde kullanılan kelimelerin "gerçek" anlamlarını keşfetme amacıyla başlatılmış köken bilgisi çalışmaları.Fakat bu çalışmalar o erken dönemde yaygınlaşamamış. Bin yıl kadar sonra Eski Yunan düşünürlerinin felsefi ilgi alanına girmiş köken bilgisi.
Eski Yunan filozoflarının sordukları temel sorulardan biri şuydu: insanoğlunun kullandığı sistemler ne ölçüde doğadan geliyor, ne ölçüde insan icadıdır? İnsan dili de bu sistemlerden biri olduğu için, dilin kaynağı konusu ister istemez tartışma alanına girmiştir. O dönemde şu soru soruluyordu: insanı dilindeki kelimelerle bu kelimelerin adlandırdığı nesneler, kavramlar doğadan mı geliyor, yoksa insanların bunların anlamı üzerinde uzlaşmasıyla mı belirleniyor? Eflatun'un Kratylos diyalogu kelimelerin geçmişine uzanarak köken bilgisinin önemine eğilen, tam metni elimizde olan en eski kaynak.
Etimoloji çalışmaları Ortaçağda da sürmüşse de ancak büyük coğrafi keşiflerden ve matbaanın icadından sonra yaygınlaşmış, bilimsel bir temele oturmaya başlamıştır.
Gitgide yaygınlaşıp derinleşen dil çalışmaları Babil kulesi efsanesinde söylenenin aksine, insan topluluklarının her birinin zaten ayrı dillerde konuştuğu ama bu dillerin birbirleriyle çok dikkate değer bir alışveriş kurduklarını göstermiştir.
Modern dil çalışmalarının ortaya koyduğu gibi, sabit bir kök dil yoktur, her ne kadar tarih boyunca çeşitli dilleri kullanan toplulukların ideologları kendi dillerini en eski dil olarak göstermek istemişlerse de —1930’larda Türkiye’de de böyle kuram ortaya atılmış, Türkçenin bütün dillerin kaynağı olduğu ileri sürülmüştü—, üzerinde kesin olarak uzlaşılmış "en eski" denebilecek ortak bir kökten söz edilemez. Söyleyebileceğimiz tek şey, şu ya da bu kökün bugün için bilinen en eski kök olduğudur; yeni çalışmalar bu bilgiyi değiştirebilecektir.
Etimoloji sadece kelimelerin kökenini değil, bütün bir tarihini de inceler. Dilden dile geçerken kelimelerin nasıl anlam değişikliğine uğrayıp yeni anlamlar kazandığını gözler önüne serer.
Kelimelerin tarihi dünya dilleri arasında muazzam bir kelime alışverişi kurulduğunu gösteriyor. Köken bilgisinin en heyecan verici yönü de dünya çapındaki bu göz kamaştırıcı alışveriştir. Kültür ve coğrafya olarak birbirine uzak ülkeler arasındaki kelime alışverişleri bazen insanı şaşırtacak kadar çarpıcıdır; hiç ummadığımız bir dilden ana dilimize geçen bir kelime, ya da hiç ummadığımız bir yabancı dile verdiğimiz bir kelime bambaşka bir insanlık tarihi manzarası çizer. Tarih kitaplarının yazmadığı bir tarihle tanışırız böylece.
Etimoloji insan diline bakışımızı derinleştiren çok-yönlü bir bilim. Ama öğrettiği bilginin en önemli yönü öğrendiğimiz yabancı dili özümleten bir bilgi olmasıdır. Türkiye'de yabancı dil öğretiminde çok büyük bir eksiklik vardır. Okullarda sadece gramer kuralları, söz kalıpları öğretilir. Kelime öğretimi başlıbaşına bir konu olarak ele alınmaz. Gramer kurallarını yeterince öğrenen bir kimse öğrendiği dili doyurucu bir biçimde kullanamaz.
Kurduğu cümleler dilbilgisi kurallarına uygundur uygun olmasına, ama düşünceyi, duyguyu ifadede bir yetersizlik vardır. Söz dağarcığı dardır çünkü. Bu eksikliği de herkesten önce o dili öğrenmekte olan kişi hisseder. Söz dağarcığını bol bol okuyarak genişletebileceğini salık verirler, ama bu hem çok uzun bir zamana yayılan, hem de öğretim dışında kalan bir faaliyettir. Bazı kimseler sözlük ezberlemeye kalkar, her gün beş on kelime ezberleme yolunu tutarlar.
Besbelli, kısır bir faaliyettir bu. Çünkü kuru kuruya ezberciliği uzun zaman sürdüremez, yorulur. Kelime, terim, kavram öğrenmenin tek verimli yolu vardır; o da köken bilgisidir. Köken bilgisi ezbercilikten kurtarır yabancı dil öğrenenleri.
Düşünün, bir kökten türeyen yirmi kelimenin çekirdek anlamlarını belleyince o yirmi kelimenin anlamları —o kelimeleri ilk kez görüyor olsanız bile— hiç olmazsa bir ön fikir, bir taslak olarak bir çırpıda zihne giriyor; ama bu yolu tutmayıp o yirmi kelimeyi sözlüğe bakıp ayrı ayrı öğrenmeye kalkarsanız, birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan bir kelimeler yığınıyla karşı karşıya kalıyor, ister istemez papağan gibi ezberliyorsunuz.
Türkçeye Batı dillerinden geçen, sadece Türkçede değil, daha birçok dilde kullanılan bilim, felsefe, sanat terimleri vardır; iyi bir öğrenim görmüş olanların kullandıkları kültür dilidir bu. Yabancı dil öğrenenler genel kullanım dilindeki kelimeleri nasıl ezberlemek zorunda kalıyorlarsa, kültür dilini inşa eden son derece önemli terimleri de ezberliyorlar, yani yarım yamalak öğreniyorlar demektir. Bu terimleri özümleyerek öğrenmenin yolu yordamı gene köken bilgisidir. "Aydın" kişi etimoloji bilgisinden büsbütün nasipsiz biri olmamalı.
Otuz yıla yakın bir süre Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümünde etimoloji dersi veren Bülent Aksoy yeni çıkan kitabını köken bilgisinin faydalarını göz önünde tutarak yazmış.[1] Kitap, İngilizce olarak yazılmış.
Bunun nedeni, öyle sanıyorum ki, İngilizce kavramları, söz birimlerini aynı dilde ifade etmenin daha bir açıklayıcı olmasıdır. Kitabın ilk amacı ana dili Türkçe olanların ikinci dil olarak öğrendikleri İngilizcenin söz dağarcığını özümleterek genişletmek. Fakat kitabın amacı elbette bununla sınırlı değil. Daha geniş bir okur kitlesine yönelik. Bu kitap genel dil kültürümüzü pekiştiriyor, kavramlar aracılığıyla dillerin, dahası kültürlerin tarihsel gelişimine de ışık tutuyor. Bu yönüyle entelektüel bir meraka da hitap ediyor.
Etimoloji bilgilendirici olduğu kadar eğlendirici de olan bir bilim dalı. Köken bilgisi bazen şaşırtır demiştim, ama bazen de gülümsetir, hoşça vakit geçirtir. Eğlendirmek etimolojinin olmazsa olmazı.
Bülent Aksoy konularına göre çeşitli bölümlere ayırdığı kitabında etimolojinin pek çok konusunu bir araya getirmiş. İngilizceyi en çok besleyen iki büyük kaynak durumundaki Yunancayla Latinceden İngilizceye giren kelimeler, bu dillerden alınan önekler, kökler, soneklerle bu dilin elde ettiği geniş kelime türetme olanakları; Türkçe de içinde olmak üzere çeşitli dillerden İngilizceye giren kelimeler, bunların hangi yollardan geçerek dile girdiği ayrıntılı bir biçimde gösterilmiş. İngilizceyi iyi konuşan birçok kimse vardır, ama onların pek çoğunun bu dilin nasıl doğduğu, nasıl geliştiği hakkında hiçbir fikri yoktur.
Kitabı okuyacak olanlar, İngilizcenin tarihçesini, bu dilin doğuşundan bu yana geçirdiği değişime, gelişime de aşina olacaklar. Kitabın hedef kitlesi Türkçe bilen okurlar olduğu için Türkçeye özellikle önem verilmiş. İngilizce kelimelerle Türkçede kullanılan pek çok kelimenin yolu bazen kesişiyor. Bu demektir ki, İngilizce konuşan dünya ile Türkçe konuşanlar bazen —çoğu zaman farkında bile olmadan— aynı kelimeleri kullanıyorlar. Kitabın bu bölümleri okuru köken bilgisi konusuna daha çabuk ısındırıyor, etimolojiyi sevdiriyor. Eserin bir bölümü de Türkçeden İngilizceye geçen kelimelere ayrılmış. Kitabın bu bölümü Türkçe olarak yazılmış.
Yunan-Roma mitologyasından bütün dünya dillerine, bu arada Türkçeye de giren terimler; gene bütün dünya dillerine giren, Yunanca, Latince, Arapça, Fransızca, İtalyanca, Almanca, Japonca ve daha birçok dilden gelen terimlerle (bildungsroman, catharsis, deus ex machina, diaspora, an sich, für sich, festschrift, pogrom, primus inter pares, tabula rasa, weltanschauung gibi) kurulan, yüksek seviyeli metinlerde, özellikle teorik, akademik çalışmalarda durmadan karşılaştığımız uluslararası bir söz dağarcığı vardır. Bu terimler için de bir bölüm ayrılmış. Kısacası, hem bir ders kitabı olarak kullanılabilecek, hem de aydınlara hitap eden geniş kapsamlı, hacimli bir eser bu. Yanılmıyorsam, konusunda bir ilk. (NA/EMK)
[1] Bülent Aksoy, Introduction to the Etymology of the English Language - For Turkish-Speaking Learners, Pan Yayıncılık, Istanbul, 2020. Kitap sadece yayınevinden temin edilebiliyor.