Meryem Uzerli röportajıyla birlikte Türkiye’de kadın-erkek ilişkileri hakkında ülkece kafa yormaya başladığımız geçtiğimiz bir haftada sekiz kadın katledildi.
Sadece 1 Eylül Pazar günü ise beş kadın cinayeti işlendi.
İstanbul’da, İzmir’de ve Urfa’da gerçekleşen bu beş cinayetin sanıklarının hepsi kadınların tanıdığı erkekler. Kadınlardan birini sevgilisi, birini kocası, birini beş yıl önce boşandığı eski kocası, birini alt komşusu, birini ise babası öldürdü. Erkeklerin dördü cinayet yöntemi olarak tabanca, biri bıçak kullandı.
Karin Sucu (25), Fatma ve Rojda Büyükertaç, Zerrin Canol (50) ve Nazliye Sincar erkek şiddetinin bugün basına yansıyabilmiş beş yüzü.
bianet’te aylık erkek şiddeti çetelesi tutarak erkek şiddetinin pek çok yüzünü bir arada sunmaya, erkek şiddeti yüzünden zarar gören kadınların hikayelerini muhafaza ederek bir külliyat yaratmaya çalışıyoruz. Bu kadınların hikayelerini her ay daha az olacağını umarak totem gibi belleğimizde taşıyoruz.
Dün öldürülen beş kadının hikayelerini ise bugüne özel olarak derleyip toparlayıp alt alta yazacağım. Tanıklığımız vurgulansın, anıları canlı kalsın, bu kadınlar alıştığımız istatistiklerin bir parçası olarak kalmasın diye.
Karin Sucu’yu ayrılmak istediği sevgilisi vurdu
İstanbul’da G.M. (26), kendisinden ayrılmak isteyen sevgilisi Karin Sucu’yu (25) silahla başından vurarak öldürdü. G.M. ardından kendi kafasına sıkarak intihar etmek istedi, ağır yaralandı.
İddiaya göre cinayetin olduğu gün önce ikili buluştu ve Karin Sucu ayrılmak istedi. G.M.’ye kendisini rahat bırakmasını söyleyen Karin tartışma uzadıkça taksiye binerek kaçtı ancak G.M. tarafından takip edildi. G.M., Şişli'nin Kurtuluş Mahallesinde bulunan evinin önünde taksiden inip apartmana giren Karin’i apartmanın içine kadar takip etti ve evinin önünde başından vurdu.
Karısını, oğlunu ve kızını uykularında vurdu
Almanya’da yaşayan Y.B. ve ailesi memleketleri Urfa'yı ziyarete geldi. Bu ziyaret sırasında Y.B., karısı Fatma Büyükertaç ile bilinmeyen bir nedenle tartışmaya başladı. Alkollü olan Y.B. tartışma uzadıkça evdeki tabanca ile yataklarında uyuyan karısı Fatma’yı, oğlu Devran’ı ve kızı Rojda’yı başlarından vurarak öldürdü.
İfade vermeyen Y.B. adliyeye götürüldü, burada ise girdiği ikinci kat tuvaletinden atlayarak intihar etmek istedi. Basına yansıyan haberlerde Y.B.’nin cinayetleri “cinnet getirdiği” için gerçekleştirdiği yazıldı.
Alt komşusu Zerrin Canol’u bıçakladı
İzmir’de iki komşu arasında bilinmeyen sebeple çıkan bir kavga sırasında Zerrin Canol (50) öldü, kocası Serdar Canol ise ağır yaralandı. Cinayet şüphelisi O.D. (20) gözaltına alındı.
İddiaya göre Serdar Canol ve alt komşusu O.D. arasında bilinmeyen bir sebeple tartışma çıktı. O.D., evinden aldığı bıçakla komşusunun dairesine gitti ve Serdar Canol ile Zerrin Canol’u bıçak ile yaraladı. Karnından üç bıçak darbesi alan Zerrin Canol, olay yerinde öldü. Serdar Canol’un da hayati tehlikesi sürüyor. Teslim olan O.D.’nin psikolojik sorunları olduğu iddia ediliyor.
Eski kocası Nazliye Sincar’ı barış mitingine giderken vurdu
BDP Küçükçekmece Kadın Meclisi üyesi Nazliye Sincar Kadıköy’deki 1 Eylül Dünya Barış Günü mitingine gitmek üzere Küçükçekmece’deki evinden çıktı. Bu sırada beş yıl önce boşandığı kocası Ş.H. tarafından öldürüldü. Yolda karşılaşan Nazliye Sincar ile Ş.H. arasında tartışma çıktı. Tartışma kavgaya dönüştü, silahını çeken Ş.H., Sincar’ı göğsünden üç kurşunla vurdu. Sincar kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti, Ş.H. ise ortadan kayboldu.
Beş yıl önce anlaşmalı olarak boşanan çift, mal paylaşımını da kendi aralarında yaptılar. Kısa bir süre önce iflas eden ve ekonomik zorluk çeken Ş.H., eski karısıyla mal paylaşımının adil olmadığı yönünde tartıştı. Eski eşyalarını geri istedi. Kavganın bu yüzden çıktığı iddia ediliyor. Bu yazının yazıldığı sıralarda ise Nazliye, kadın kardeşlerinin omzunda taşınıyor.
Devlet kadını koruyamıyor
Şiddete uğrayan ve sığınma evlerinde yaşayan kadınların çocuklarını okula gizli kaydettirebilmesi için kanun çıkaran yalnız e-devlet sistemi ile bu kanunu bir türlü etkili şekilde uygulamayan devlet, kadını korumayı seçmiyor. Önceliği bu değil.
29 Ağustos günü Diyarbakır'da ayrılmak istediği kocasının sokak ortasında av tüfeği ile öldürdüğü Nilüfer Türkoğlu’nun (36) üç kez koruma talep edip talebine yanıt alamaması gibi birçok vaka var. 26 Ağustos günü sevgilisi A.G.’nin benzin döküp yaktığı Çilem Hülya Berkil gibi ilişki sırasında darp edilen, tehdit yüzünden sevgilileriyle tekrar bir araya gelmek zorunda kalan kadınları erkeklerin tehditlerinden koruyabilecek güçlü bir adli mekanizma yok.
Kadınların katledilme sebebi sevgilisinden ayrılması, eski kocasının ekonomik durumunun bozulması ya da başka erkeklerle konuşması gibi gündelik olaylar oluyor. Erkekler tek başına ayakta duran, onların ‘karısı’ ya da ‘sevgilisi’ olmadan da var olan, bağımsızlığını ilan edebilmiş kadınları devletten aldıkları teşvik ile öldürüyor.
‘Acı’nın bu çetelede yeri yok
bianet’in çetelesine göre 2013’ün ilk yedi ayında erkekler 97 kadın öldürdü, 97 kadına tecavüz etti, 127 kadını yaraladı, 110 kadına cinsel tacizde bulundu.
Birkaç gün sonra Ağustos ayının çetelesini yayınlayacağız. Eylül çetelesine ise erkeklerin katlettiği kadın sayısının azalmasını umarak bugün başlayacağız. Azalmadıkça da üzülmek yerine kızgın olmayı tercih edeceğiz. Erkeklerin cinnet getirme, kıskançlık, namus, ayrılığı sindirememe, psikolojik sorun gibi bahanelerine kulak tıkayacağız.
Kadınların ‘acı’sının, erkeklerin cinayet bahanelerinin, kadınların arkada bıraktığı çocukların ve olasılıkların ve bizim öfkemizin ise bu çetelede yeri yok çünkü Anja Meulenbelt’in dediği gibi acıdan söz etmeyince her şey daha kolay kavranıyor. (EK/HK)