“Tayyip Erdoğan’ın, yurtdışında bir kuruş parası varsa herhangi bir bankada, çıksın bunu ispat etsin. ispat ettiği anda cumhurbaşkanlığı makamında bir dakika durmayacağımın taahhüdünü veriyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ifadesinin nedeni, CHP Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun bir iddiası nedeniyleydi.
Kılıçdaroğlu; "Sevgili Erdoğan, çocuklarının bir çita yükseltiyorum. Eniştenin, dünürünün, kardeşinin eski özel kalem müdürünün, yurtdışında vergi cennetlerinde bir şirkete milyonlarca dolar para gönderdiklerini biliyor musun? Bunun cevabını bekliyorum” demişti. (1)
Kılıçdaroğlu iddiasını ispatlayabilir mi? Bilemiyoruz, ancak ispatlanması durumunda Cumhurbaşkanının taahhüdünün sonucunu az çok tahmin edebiliyoruz.
Anayasa referandumu öncesinde, oylanacak Anayasa metninde geçen maddeler tartışılırken, Kılıçdaroğlu, yeni metinde Cumhurbaşkanına Meclisi fesih etme yetkisi verildiğini iddia etmiş, karşılığında Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diyor ki Cumhurbaşkanı’nın, Meclis’i feshetme yetkisi var. Ya yalan söyleme Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i fesih yetkisi yok. Ey Kılıçdaroğlu, şu hazırladığımız yasal düzenleme içerisinde, böyle bir şey varsa, bunu ispat et ben cumhurbaşkanlığından istifa edeceğim” demişti.
Anayasa taslağında olan ve daha sonra yapılan referandumla (şaibeli bir şekilde de olsa) kabul edilen Anayasa maddesi şöyleydi;
“Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.”
Maddede geçen, “Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde” ifadesi, meclisin fesih yetkisini içerdiğini tüm hukukçular kabul etmişti.
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi demek, mevcut meclisin yeniden seçilmesi, mevcut meclisin fesih edilmesiydi.
Buna rağmen Cumhurbaşkanı yerinde ve görevine devam ediyor.
Bu yeni iddia ispat edilse dahi durumun değişmeyeceğinin bir göstergesi olarak geçmişimizde duruyor.
Diğer taraftan Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu’nun iddialarının iftira olduğunu söyleyerek manevi tazminat davası açtı.
Bunu şu sözlerle duyurdu;
“Avukatlarıma talimatları verdim, bu müfteri hakkında işlemleri başlattılar. Bedelini ödetmek amacıyla manevi tazminat davasını, 1,5 milyon lira olarak talep ediyoruz. Açtık. Şu ana kadar zatın iddia ettiği gibi milyoner olamadık belki ama bu zattan alacağımız tazminatlar sayesinde herhalde olacağız.” (2)
Açmış olduğu 1,5 milyon liralık tazminat davası ile milyoner olacağını söyleyen ve bugüne kadar milyoner olmadığını iddia eden Cumhurbaşkanının, seçim öncesi meclise verdiği mal beyanı, söylediğinin aksine milyoner olduğunu belgeliyor.
1 Temmuz 2014 tarihli mal beyanında, bankalarda toplam 4 milyon 404 bin 192 lirasının olduğu yazılı. Ayrıca 200 bin doları, oğlundan 500 bin lira alacağı da var.
Belge 2014 tarihli ve üç yıl öncesinin.
En azından verildiği tarihte bile milyoner olduğu açıkça görülüyor.
Milyoner olmadığına dair ifadesini neden dolayı yapmış olduğunu bilemem elbette. Kılıçdaroğlu’ndan manevi tazminatı alabilirse milyonerliğini daha fazla büyütecektir. Bu kişisel sorunudur.
Grup Başkanvekili Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nun belgeleri yarın CHP Grup Toplantısı’nda açıklayacağını belirterek, "Bilal'e anlatır gibi söylüyoruz. Yarın grup toplantısını pür dikkat izleyin" dedi.
Bizler de merakla beklemekteyiz.
Bir tarafta Reza Zarrab davası var. Reza’nın itirafçı olduğu ve mahkemede sanık olarak değil tanık olarak bulunacağı kesinleşti.
Aralık başında başlayacak davanın seyri Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Ambargoyu delmek suç değildir elbette ancak ambargoyu delerken yapılanlar, uygulanan yöntemler, uluslararası bankacılık sistemindeki hileler, dağıtıldığı iddia edilen rüşvetler, bakanın peçete üzerine yazılı olarak gösterdiği fatura ile aldığı saat suçtur.
Uygulanan yasa dışı yöntemlerle elde edilen gelirin yasal hesaplara aktarılmaması, özel hesaplarda tutulması suçtur.
Tezgah olduğu ileri sürülen 17 – 25 Aralık operasyonlarında el koyulan paraların, tezgah olan operasyondaki paranın sahibi olamayacağı için, faizi ile birlikte sahiplerine iade edilmesi suçtur.
Suç olmalıdır.
Eğer, Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri doğruysa, ispat ederse bu da suçtur.
Yanlış varsa, suç varsa, hata varsa yargılanmalıdır.
Suçlu kim olursa olsun. (NT/EKN)