Belki hatırlarsınız... COVID-19 pandemisi ilk başladığında, yani hiçbirimiz henüz hayatımızı evimize sığdırmaya çalışmıyorken ve aşı çalışmaları daha yolun çok başındayken, şu minvalde bir şeyler deniyordu: "Hastalık hepimizi eşitliyor, zengin de fakir de virüse yakalanıyor..."
Sonra aradan zaman geçti ve anlaşıldı ki bazıları hayatlarını evlerine sığdırabilirken pek çokları sağlıklarını, hatta hayatlarını riske atarak evden çıkıp çalışmak zorunda kaldı. Zengin ülkeler aşıları fazla fazla stoklarken yoksul ülkelerin yurttaşları aşıya büyük ölçüde ulaşamadı.
Şimdi dünyada - kısmen pandemiyle de bağlantılı - bir 'salgın' daha yaşanıyor: Enflasyon ya da hayat pahalılığı salgını.
Birileri çıkıp "Fiyatlar herkes için artıyor, dolayısıyla enflasyondan da herkes eşit oranda etkileniyor" demeye yeltenmeden söyleyelim: Bu salgının da eşitlikle uzaktan yakından bir ilgisi yok çünkü tüm sosyoekonomik gruplar artan fiyatlardan eşit derecede etkilenmiyor.
Bu durumun ise bir adı var: Enflasyon eşitsizliği.
Avrupa'dan ABD'ye enflasyon rakamları
Önce - Türkiye'den pek çok okurun sonrasında gözlerini devirme riskini de göze alarak - 'enflasyon salgını' ile neyi kast ettiğimiz ile başlayalım.
Dünyadan birkaç örnek...
Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) verilerine göre, 19 Avrupa Birliği (AB) ülkesinin oluşturduğu Euro Bölgesi'nin Ekim ayı yıllık tüketici enflasyonu yüzde 10,6 ile şimdiye kadar kayıtlara geçen en yüksek seviyeyi gördü.
Euro Bölgesi ülkelerinden Almanya'da yıllık enflasyon Ekim ayında yüzde 11,6 olarak ölçüldü. Bu, son 71 yılın en yüksek rakamı demek.
Benzer şekilde, Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi de (ONS) Ekim ayındaki yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 11,1 olduğunu açıkladı. Yani, burada da enflasyon son 41 yılın zirvesini görmüş oldu.
ABD'de Eylül ayında yüzde 8,2'yi gören yıllık tüketici enflasyonu bir sonraki ay yüzde 7,7'ye gerilese de bu rakam bir önceki yılın aynı ayında yüzde 6,2 olarak ölçülmüş, bu oran bile haber sitelerinde "30 yılı aşkın süredir en yüksek enflasyon" başlığıyla haber olmuştu.
Tüm bunlar olurken Türkiye'deki durum ise malum: Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) resmi rakamlarına göre Ekim 2022 yıllık tüketici enflasyonu yüzde 85,51 olarak ölçülürken, Enflasyon Araştırma Grubu'nun (ENAG) verileri yüzde 185,34'lük bir enflasyona işaret ediyor.
İhtiyaçlara ayrılan pay oransal olarak daha büyük
Şimdi gelelim "enflasyon eşitsizliği" ile neyi kast ettiğimize...
"En üstte yazan rakam, fiyatların tek tek nasıl değiştiğini belirsizleştirerek enflasyonun insanları nasıl farklı etkilediğini de gizliyor" diyen The Philadelphia Inquirer gazetesi, bu kavramı özetle şöyle açıklıyor:
"Milyonlarca insan farklı mal ve hizmetler satın alıyor, farklı maaşlar alıyor ve farklı yerlerde yaşıyor. Dolayısıyla, her hane kendi kişisel alışveriş sepetinde ne varsa ona göre bir enflasyonla karşı karşıya kalıyor.
"Bu da enflasyonun eşit biçimde hissedilmediği anlamına geliyor. ABD toplumundaki pek çok yük gibi, enflasyon yükü de çoğu zaman en az şeye sahip kişilerce daha çok hissediliyor. Ekonomistlerin bu olguyu anlatmak için kullandıkları bir isim var: Enflasyon eşitsizliği.
"Enflasyon eşitsizliğinin birincil sebebi ise şu: Yoksul ve düşük gelirli haneler, gelirlerinin daha büyük bir kısmını gıda, barınma ve akaryakıt gibi ihtiyaçlar için harcıyor. Bu temel ihtiyaç ürünlerinin fiyatı arttığında, yoksul haneler bu fiyat artışını hemen hissediyor."
Yani, örneğin, ABD'de en düşük gelirli yüzde 20'lik kesim bütçesinin yaklaşık yüzde 15'ini market alışverişine ayırırken, bu oran en yüksek gelirli yüzde 20'nin ayırdığı bütçeden oransal olarak yüzde 60 daha fazla.
Dahası, yüksek gelirli kişiler artan fiyatlar karşısında 'lükslerinden' vazgeçerek ya da normalde aldıkları ürünlerin daha ucuz olanlarına yönelerek bu artışa adapte olabiliyor ve bütçelerini zorlayarak bu masrafları zor da olsa karşılayabiliyorken, düşük gelirli kişilerin tercih edebilecekleri daha ucuz alternatifler ya da kullanabilecekleri bir birikimleri olmayabiliyor.
Sosyolog Linsey Edwards'ın dediği gibi, "Bu kişiler, halihazırda sınırlı olan bütçelerini nasıl harcayacakları ve hangi ihtiyaçlardan vazgeçecekleri konusunda gerçekten zor kararlar ve seçimler yapmak zorunda kalıyor."
Hayat pahalılığı krizi değil, eşitsizlik krizi
Peki, enflasyon gibi enflasyon eşitsizliğinin de bir çeşit 'salgın' olduğu bir zamanda dünyanın farklı yerlerindeki insanlar bundan nasıl etkileniyor?
Dünyadan iki örnek...
Birleşik Krallık'ta Haziran ayında düşük gelirli 4 bin aile ile yapılan bir anketin sonuçları, yıllık geliri 25 bin pound'un altında olan her beş aileden birinin yeterli yiyecek veya ısınma olmadan yaşadığını gösterdi. Katılımcıların yüzde 40'ı da en az bir faturalarını ödeyemediğini söylüyordu.
Bu rakamlar, Birleşik Krallık nüfusuna oranlandığında, 2,5 milyon hanenin yeterli gıda ve ısınma olmadan yaşadığı, yaklaşık 4,6 milyon hanenin ise en az bir faturasını ödeyemediği anlamına geliyordu.
Tevekkeli değil, ülkede zengin ve yoksul kesim arasındaki gelir eşitsizliğinin en yüksek seviyeyi gördüğüne dikkat çeken uzmanlar, yurttaşların yaşadığının hükümetlerinin söylemeyi çok sevdiği gibi bir "hayat pahalılığı krizi" değil, bir "eşitsizlik krizi" olduğu değerlendirmesini yapıyordu.
ABD'de Ağustos 2022'de yapılan bir anket de ülkedeki dezavantajlı grupların artan fiyatlardan daha çok etkilendiğini ortaya koydu.
Buna göre, yerli Amerikalı katılımcıların yüzde 69'u fiyat artışlarının "ciddi ekonomik sorunlara" yol açtığını söylerken, bu oran Siyah katılımcılar için yüzde 58, Latin Amerikalı ABD vatandaşları için ise yüzde 56'ydı.
Hukukçu ve akademisyen John Simpkins'in altını çizdiği üzere, özellikle Güney eyaletlerdeki yerli Amerikalı, Siyah ve Latin Amerikalı (Latino) yurttaşlar artan fiyatlardan daha çok etkileniyordu çünkü bu bölgelerdeki yoksulluk halihazırda diğer bölge ve eyaleterde olduğundan daha fazlaydı.
Var olan eşitsizlikler daha da derinleşiyor
Enflasyon şüphesiz pek çok yerel, bölgesel ve küresel değişkenin, farklı ekonomik parametrelerin etkili olduğu karmaşık bir olgu.
Öte yandan, enflasyonun insanların hayatı üzerindeki etkileri - son aylarda bizzat yaşadığımız üzere - öyle çok da karmaşık olmuyor.
Aksine, artan fiyatlar - diğer ülkelere göre biraz uç bir örnek olmakla birlikte - kendi ülkemizde de sokağa adımımızı atar atmaz hissettiğimiz gibi, kişilerin hayatlarına doğrudan ve derinden etki ediyor.
Üstelik herkes bu etkiyi eşit derecede hissetmiyor; ekonomik olarak darboğazda olan kişi ve haneler artan fiyatlardan daha çok nasibini alıyor.
Enflasyon bizi eşitlemiyor; aksine, var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirip keskinleştiriyor, farklı gelir grupları arasındaki makas daha da açılıyor.
Yani, ilk bakışta hepimiz artan fiyatlar karşısında belki eşitmişiz gibi görünsek de bazılarının daha 'eşit' olduğu yine çabucak ortaya çıkıyor.
Dünyadan kısa kısa...Bir fotoğraf: Enerji altyapısına saldırılar ve karanlığa gömülmüş bir ülke — Oleg Itskhoki (@itskhoki) November 25, 2022 Rusya'nın 24 Şubat 2022'de komşusu Ukrayna'yı işgaliyle başlayan savaş, ülkenin enerji altyapısını hedef alan saldırılarla devam ediyor. Yukarıdaki uydu görüntüsü de Ukrayna'nın yaşanan elektrik kesintilerinden nasıl etkilendiğini farklı bir açıdan ortaya koyuyor. Gece çekilen bu görüntüde Karadeniz ile Ukrayna'yı birbirinden ayırmak güç. Bir harita: 2022 yılında 16 ülkede çocuk felci vakaları Avrupa Birliği'ne (AB) bağlı Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi, dünyadaki çocuk felci vakalarını interaktif bir şekilde haritalandırıyor. Buna göre, aşıyla önlenebilecek bir hastalık olan çocuk felci, mevcut durumda Afganistan, Cezayir, Benin, Çad, Kongo, Eritre, Gana, İsrail, Madagaskar, Mozambik, Nijer, Nijerya, Pakistan, Somali, Togo ve Yemen'de görülmeye devam ediyor. Bir araştırma: Gazeteci kadınların 'trollerin' en fazla hedefi olduğu 3 ülke
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu'nun (CFWIJ) araştırmasına göre, 2022 yılında gazeteci kadınların internette organize troll saldırılarına en çok maruz kaldığı ülke Kanada oldu. Kanada'yı ise Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) izledi. CFWIJ, "Şunu açıkça ortaya koyalım. Kadın gazeteciler toplumsal cinsiyetleri sebebiyle tacize uğramamalı. Toplumsal cinsiyet çevrimiçi şiddet için asla bir sebep değildir" diyor. |
(SD)