Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta açıkladığı demokrasi paketinin kimi maddeleri, yönetmelikle uygulanmaya başlandı. Kimileri ise yasal değişiklik için Meclis sürecini beklemekte.
1990’lı yıllardan bu yana ağırlıklı olarak da düşük yoğunluklu çatışmaların yükseldiği devrelerde siyasal iktidarların hazırlayarak açıkladığı ekonomik paketler olağan hale gelmişti. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’la başlayan bu paketler, Doğru Yol Partisi (DYP), Anavatan Partisi (ANAP), Refah Partisi (RP) ve Demokratik Sol Parti (DSP) genel başkanlarının başbakan olduğu süreçlerde hep devam etti.
Açılan ekonomik paketler, bölgenin kalkınması, sanayileşmesi, tarımsal faaliyetlerin geliştirilmesi gibi birçok konuların yanı sıra dönem dönem de Türkiye Avrupa Birliği (AB) müzakerelerine paralel olarak demokratikleşme süreçlerini kapsamaktaydı.
Başbakan Bülent Ecevit’in Kürt sorununun çözümüne ilişkin olarak açıkladığı kimilerine göre 17, kimilerine göre 18. paket Kürt sorununu tamamen ekonomik olduğu savına dayanmaktaydı. Gerçi önceki dönemlerin paketlerinde de bu fark yoktu; fakat AB müzakere süreçleri nedeniyle bazen demokratikleşmeye dönük paketler de açıklanıyordu.
Açıklanan onca ekonomik pakete rağmen, bölge illerinde ciddi bir ekonomik açılım olmadı. Aksine bölge illeri ekonomik ve sosyal olarak daha geri plana itildiler.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından geçmişten günümüze hazırlanan İllerin Ekonomik ve Sosyal Gelişmişlikleri çalışmasında bölge illeri hep bir iki basamak daha geriye gittiler. Son 15 sırayı bölge illeri kendi aralarında paylaştılar.
1970’li yılları kapsayan Kalkınma Planlarıyla Kocaeli bölgesi Sanayi, Antalya ve çevresi turizm, Zonguldak ise madencilik bölgeleri olarak ilan edilmiş ve öngörülen projelerle bu bölgeler adeta ayağa kaldırılmıştı.
1950’li yıllarda gündeme gelen, 1960’lı yıllarda fizibilitesi yapılan Güney Doğu Anadolu Projesi (GAP), uygulanmaya başlandığı günden buyana Kürt sorunu konusunda hükümetlerin en önemli kozu oldu.
1989’da çıkartılan yasal düzenlemeyle GAP’ın 15 yıllık süre içerisinde bitirileceği ve GAP idaresinin 15 yıl sonra işlevinin biteceğini öngören yasal düzenleme 2004 yılında bu sürenin bitmesiyle bir süre belirsizlik yaşadı. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 2006’da "Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun" ile GAP idaresinin işlevi Kalkınma Ajansları çerçevesinde yeniden düzenlemişti.
1990’lı yıllarda Başbakan Mesut Yılmaz, Tansu Çiller döneminde gazeteciler GAP kapsamında bölge illerinde kalkınma turlarına davet edilmiş, Atatürk barajındaki sörf ve yelken yarışları, gazetelerin manşetlerine çıkmış, bu adımlarla bölgenin makus talihini yeneceği iddia edilmişti.
GAP konusunda en iddialı paket ise Başbakan Erdoğan tarafından 27 Mayıs 2008 tarihinde Diyarbakır Ziya Gökalp Kapalı Spor Salonu’nda açıklandı. Bölge illerinin Ticaret ve Sanayi odaları, borsalar, bakanlar ve milletvekillerinin katılımıyla açıklanan bu paket adeta bölgeyi uçuracaktı. Paket sonrasında yapılan açıklamalar beklentiler ile çıta çok yükselmişti. Bu açıklamalar ise bölgede topyekun bir ekonomik kalkınma hamlesi döneminin uygulanacağı fikri pohpohlanmıştı.
Açıklanan pakette, enerji yatırımlarında hedefler de istenilene ulaşıldığı, asıl sorunun tarımsal üretimi ve tarımsal sanayinin gelişmesine katkı sunacak olan sulama kanallarının tamamlanamaması olarak ele alınmış, bunların bitirilmesiyle bölgede ciddi bir yatırım hamlesinin gelişeceği tespiti yapılmıştı. Bu hamlenin, teşvikler ve hükümetin kısa ve uzun vadeli politikalarıyla desteklenmesi de öngörülmüştü.
Paket, diğer paketler gibi tarih açısından ise ucu açık bir paket değildi. Bu paketin proje kapsamında sulanabilir 1.7 milyon hektar arazinin 1.3 milyon hektarının sulanmasını öngörmekteydi. Bu yatırımlarla 3.5 milyon işsize iş bulunacak, tarıma dayalı sanayi geliştirilecekti.
GAP İdaresinin 2011’de hazırladığı rapora göre sulama kanallarının tamamının bitirilmesi için 20.825 milyon TL’ye ihtiyaç duyulduğu, 1985’ten 2010 sonuna kadar 6.444 milyon TL ödenek kullanıldığı, 2011’de ise 1.113 milyon TL ödenek ayrıldığına dikkat çekilmektedir. 2012’nin üzerinden 10 ay gibi bir süre geçti, fakat bu paketin uygulamasına ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yok. Fakat bu rapor, bu kanallar için hala 12.500 milyon TL’ye ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Her yıl bütçeden 2011 yılı ödeneği kadar ödenek ayrıldığı takdirde bu kanalların tamamının yapımı 10 yıllık süreyi aşacağı da görülmektedir.
Paketin açıklandığı günün üzerinden tam beş yıl geçti. Bu eylem planını için hazırlanan www.gapep.gov.tr sitesinde ise bu gerçekleştirmelere ilişkin bir veri yok. Bölge milletvekilleri, siyasal partiler, işadamları, odalar, borsalar bu işin takipçisi olamadı. Bu konuda ki destekleri açıklamadan öte gidemediği gibi, yapılmayanların da takipçisi olamadılar.
Bu paketin ardından, bir de teşvik paketi açıldı. Türkiye altı bölgeye ayrılarak, yatırımların özendirilmesi hedeflendi. Fakat bunların ne kadarının yaşam bulduğuna ilişkin sağlıklı verilere ise ulaşmak mümkün değil. Bilinen bir gerçek var ki o da, açılan ekonomik paketler yıllar geçtikten sonra unutulmaya başlandı.
Bugün açıklanan paketlerin geçmişten farkı ise ekonomik paketler ile demokrasi paketleri ayrımının iyi yapılmış olması. Kürt sorununa atıfta bulunulduktan sonra bu işin çözümü sadece ekonomik paketlere bırakılmamaktadır. Geçmiş paketleri ile günümüz paketler arasındaki en belirgin fark da bu olsa gerek. (AB/EKN)
* Aydın Bolkan, Gazeteci