Yıllardan 1908, yer Almanya-Kassel. Şehir yıllar süren savaşlar ve el değiştirmelerden sonra biraz olsun nefes alıyor, yeni bir ulaşım ve sanayi merkezi olarak yükselmeye başlıyor. Yaptığı yatırımlarla bu yükselişte önemli payı olan kent eşrafından işadamı Sigmund Aschrott bir ömür boyu süren emeklerini, yapım masraflarını üstleneceği bir anıtla taçlandırmak istiyor.
Yaşı hayli ilerlemiş olan işadamının gönlünden geçen, ardında hemşehrilerinin onu hatırlamasına vesile olacak kalıcı bir eser bırakabilmek. Kassel Belediyesi'nde mimar olarak çalışan Karl Roth tarafından tasarlanan ve belediye binasının önündeki meydana inşa edilen 12 metrelik 'Aschrott Brunnen' adlı anıt-çeşmenin arkasındaki hikaye bu.
Ancak Aschrott'la ilgili önemli bir ayrıntı var: O bir Yahudi. İşte bu yüzden, Naziler'in iktidara yürüyüşüne tanıklık eden yıllarda 'Aschrott Brunnen' anıt-çeşmesinin adı da "Yahudi'nin Çeşmesi"ne çıkıyor. Çeşme, 8 Nisan 1939'da Naziler tarafından yerle bir ediliyor ve kalıntıları olay mahalinden uzaklaştırılıyor. Takip eden yıllarda, çeşmeden geriye kalan tek yadigâr olan su toplama havuzu yine Naziler tarafından toprakla dolduruluyor, çiçeklendiriliyor ve başta hedeflenen 'çevre düzenlemesi' böylece tamamlanmış oluyor.
Savaş sonrası yıllarda ekonominin biraz olsun düzlüğe çıkmasıyla Kassel belediyesi eskiden Aschrott-Brunnen'in olduğu meydana 1960 yılında yeni bir çeşme yaptırıyor. Bu yıllarda yerli halkla konuşulduğunda söz konusu meydanda eskiden de bir çeşmenin olduğundan bahsedenlere rastlansa da bu çeşmenin nasıl olup da yıkıldığına ilişkin pek bir fikri olan yok.
Mekânın tarihçesine herhangi bir gönderme olmaksızın yapılan bu yeni çeşme de bir tür kolektif hafıza kaybına yol açıyor. Gerçek hikâye yıllar sonra 'Tarihsel Anıtları Kurtarma Topluluğu' adındaki bir kuruluş tarafından ortaya çıkarılıyor. Nihayet 1984'te, Aschrott-Brunnen'in anısını yaşatacak ve onun yıkıldığı yere yapılacak bir anıt için yeni bir tasarım yarışması açılmasına karar veriliyor.
Horst Hoheisel adlı sanatçının kazandığı yarışmanın sonucunda inşa edilecek olan tasarım önerisinin tüm detayları kamuoyuna hemen açıklanmıyor. Hoheisel tasarımını 1987'de tamamlıyor ve parçalar halinde Kassel Belediye Binası'nın önüne getiriyor. Hoheisel'in acelesi yok: Anıt meydana yerleştirilmeden önce dört-beş gün kadar inşaat alanında bekletiliyor.
Yeni tasarım henüz bir bütün olarak inşa edilmemiş olsa da, Aschrott-Brunnen ile arasındaki inanılmaz benzerliklere tanıklık etmek bu haliyle dahi mümkün. Halk arasında kulaktan kulağa yayılan dedikodulara bakılırsa Hoheisel'in tasarımı piramidi andıran biçimiyle ve 12 metre civarındaki yüksekliğiyle adeta orijinal Aschrott-Brunnen'in bir kopyası.
Büyük gün geliyor ve anıtın bir bütün olarak meydana yerleştirilebilmesi için parçaları birleştiriliyor. Dedikodular haklı çıkıyor: Anıt gerçekten de Aschrott-Brunnen'in bir kopyası. Hal böyle olunca, anıtın meydana yerleştirilmesini meraklı gözlerle takip eden halkın ilgisi azalıyor. Ancak o da ne? Anıt beklentilerin aksine meydana dik olarak yerleştirilmiyor. İşçiler halkın şaşkın bakışları arasında anıtı ters çevirerek toprağa gömüyorlar. Zira Hoheisel'in tasarımının en önemli öğesi de işte bu yerleştirme biçimi.
İşte o gün bugündür Naziler'in yıktığı Aschrott-Brunnen'in yerinde onun baş aşağı getirilmiş ve adeta defnedilmiş bir kopyası var. Şimdi ziyaretçiler eski çeşmenin tabanının kapladığı alanı imleyen ve onun temelinden çıkartılan bir öbek taşın çevrelediği cam yüzeyin üzerinde yürüyebiliyorlar. Bu sayede yeni anıtın derinliklerini inceleyebiliyor, içerisinde akmakta olan suyun sesini dinleyebiliyorlar.
Başbakan Erdoğan Ocak ayında Kars'a yaptığı ziyareti sırasında Mehmet Aksoy'un tasarımı olan ve 2009 yılında inşa edilen 'İnsanlık Anıtı'na "ucube" diyerek tepki gösterdi.
Erdoğan, "Hasan Harakani'nin türbesinin yanına bir ucube koymuşlar, garip bir şey dikmişler. Konuyla ilgili olarak belediye başkanımız görevini süratle yerine getirecektir.O bölgeyi de gayet güzel bir park haline belediye getirecektir," diye konuştu. Yeni belediye başkanı Nevzat Bozkuş da anıtı yıkacaklarını açıkladı. Koruma kurulu kararına göre, anıt yeni belediye tarafından yıkılacak. Peki, bu durumda sanatın yaklaşımı ne olabilir? Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un elinden ne gelebilir?
Naziler'in yıktığı Aschrott-Brunnen'in yerinde şimdi aynı anıtın mezarı var. Siyasetin yıktığı bir sanat eserinin anısını yaşatmanın en etkili yolu belki de bu. Yitirilen önemli şahsiyetler için anıtların ve hatta anıt mezarların yapıldığı bir dünyada neden kaybettiğimiz anıtlar için mezarlar yapılmasın? Baş aşağı devirin, gömün gitsin. (EÇ/EÖ)
(*) University College London, doktora öğrencisi